Merhaba ♡
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen, yorumlarınız beni çok mutlu ediyor ♡
Keyifli okumalar!
🖤
RAİLWAY KASABASI
Bölüm Şarkısı: Johnny Cash- Hurt
8. BÖLÜM "KAYBETMEKTEN KORKTUKLARIMIZ"
Kalbim, göğüs kafesime hızla vurulurken boğazımın kuruduğunu hissettim. Gözlerim, yeşillerine hapsolmuş gibi ondan başka hiçbir şey görmezken telaşla kollarımı Brice'in bedeninden uzaklaştırdım, ardından bir adım geri gidip ben de ondan uzaklaştım. Brice de kapı sesini duymuş olacak ki ayrılmama hiç şaşırmadı, arkasını dönüp kapıya doğru baktı, o da Devrim'i gördü.
Devrim, gözlerini ağır ağır benden çekip ona bakarken nedenini anlayamadığım bir şekilde kendimi çok kötü hissetmeye başlamıştım. Onun gördüğü şeyi yanlış anlamış olma ihtimali, kalbimi acıtıyor ve olduğum yerde tir tir titrememe neden oluyordu. Fakat bunun nedeni, korku falan değildi. O değil de bir başkası görmüş olsaydı eğer, hissedeceğim tek duygu korku olurdu ama onun görmesinin bana hissettirdiği tek şey; derin bir hüzün, endişe ve kaygıydı.
Ve aynı zamanda zihnimde sonu gelmeyen sorular dönüp duruyordu. Ya yanlış anladıysa? Ya onu sevdiğim için ona sarıldığımı düşünürse? Ya onu üzdüysem? İşte en saçma soru da buydu, neden onun üzüleceğini düşünüyordum? Neden üzüleceğini hissediyordum? Neden bu his kalbimde yer ediniyordu? Aynı şeyi görmüş olsaydım, aynı şeyi hissedeceğim için miydi? Ama bu da çok saçma değil miydi? Neden onu bir başkasına sarılırken gördüğümde üzüleyim ki? Bunun için bir neden yok ki... Var mıydı yoksa? Bilmiyorum.
Ben, ona dair hiçbir şey bilmiyorum.
"Salonda kimse yoktu," diyerek sessizliği bozan Devrim oldu ve kendini açıklamaya devam etti. "Buradan sesler gelince birileri var mı diye bakmak istemiştim."
"Valencia ile bir şey konuşuyorduk," dedi Brice ve yaklaştı ona. O sırada Devrim, gözlerini yenden bana çevirdi ve baktığı ilk yer, dudağımın sağ kısmındaki yara oldu. Dedem vurduğunda açılan bu yarayı fark etmek, kaşlarını çatmasına neden olurken hiçbir şey demeden yeniden Brice'e baktı ama hiçbir şey demedi, sessiz kaldı. Brice ise "Salona geçelim," diyerek sessizliği bozdu.
Devrim, onun dediğini yapmak yerine, bir kez daha bana baktı. Sanki bir şeyler söylememi, yapmamı istiyor gibiydi. Benim ise yapabildiğim tek şey, gözlerimi kaçırmak oldu. Bu durumda başka ne yapabilirdim ki? Hiç...
Benden bir şey beklemekten vazgeçmiş olacak ki "Gidelim," dedi ve ona bakmadığım hâlde fark ettiğim kadarıyla önden odadan çıktı, hemen ardından da Brice çıktı. Ancak o zaman yeniden nefes aldığımı hissederken elim, kalbimin üzerine gitti ve derin bir nefes aldım, kendimi toparlamaya çalıştım.
"Sakin ol, sakin ol," diye mırıldandım kendi kendime. O sırada hâlâ elimde olan yüzüğü fark ettim. Bu, istemsizce dedemi düşünmeme neden olurken bunu da bir şekilde çözeceğime kendimi inandırdım, bu şekilde daha iyi hissettim ve yüzüğü cebime koyup daha fazla oyalanmadan ben de odadan ayrıldım, peşlerinden salona gittim. Hâkim ve Dilsiz de buradaydı.
Hep birlikte salondaki koltuklara oturduğumuzda gözlerim, istemsizce Paul'u aradı. Yine ortalardan kaybolmuştu. Devrim'i davet eden o olduğu hâlde "Umarım, bu gece hiç görünmez," diye içimden geçirirken Brice sessizliği bozdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RAİLWAY KASABASI
Teen Fiction1872 yılının acımasız topraklarında, Railway Kasabası; kanunların değil emirlerin hüküm sürdüğü, itaatsizliğin idamla cezalandırıldığı bir yerdir. Gün batımından sonra sokaklara adım atmak yasakken ve herkes bu kurallara boyun eğmişken Valencia Prid...