Merhaba ♡
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen, yorumlarınız beni çok mutlu ediyor ♡
Keyifli okumalar!
Bu kitapta yer alacak olan kişi ve kurumlar tamamen hayal ürünüdür. Gerçek kişi ve kurumlarla hiçbir ilgisi yoktur.
🖤
RAİLWAY KASABASI
Bölüm Şarkısı: Adele- Someone Like You
14. BÖLÜM "YANGIN YERİ"
Devrim, gergin ve bir o kadar da öfkeli bir tavırla odanın içinde bir sağa bir sola gidip dururken ben, masanın önündeki sandalyelerden birine oturmuştum. Hâkim ise başımıza açtığı o kadar işe rağmen gayet rahat bir tavırla pencerenin önünde durmuş, kollarını göğsünün altında toplamış, Devrim'i izliyordu. Dilsiz de tam karşımdaki sandalyeye oturmuş, arkasına yaslanmış, oturuyordu.
"Aklımı kaybedeceğim ben en sonunda!" dedi Devrim dişlerini sıka sıka ve Hâkim'e baktı. "Zaten bu zamana kadar nasıl kaybetmedim ki? Yıllarca bununla arkadaş kalıp hâlâ akıl sağlığımı kaybetmemiş olmam da bir mucize!"
Hâkim, derin bir nefes alırken yaslandığı pencereden uzaklaştı ve Devrim'e yaklaştı. "Başka ne yapmamı bekliyordun?"
"Hâkim..." dedi Devrim ama Hâkim, devam etmesine izin vermedi.
"Adamların gözü dönmüştü, ne dersen de kendi bildiklerini savunmaya devam edeceklerdi! Sana bir şey yapamazlardı, lan senin on metre yakınına bile yaklaşamazlardı ama bu kıza yapmadıklarını bırakmazlardı!" dedi beni göstererek.
Devrim, omzunun üstünden bana baktı. Sanki bir şey söylememi, yapmamı bekledi ama sesimi çıkaramadım. Hatta gözlerine bile bakamadım ve bakışlarımı kaçırdım. Ta ki söylediği şeyi duyana kadar. "Bunun çözümü bu muydu peki? Bizi bu durumun içine atmak mıydı?"
Bu soruyla yeniden onlara baktım. Hâkim'in bu durumu açıklayacak sözleri olacak ki gayet rahat görünüyordu. Devrim ise onun aksine hâlâ çok öfkeliydi. Fakat öfkesinin yanı sıra endişeli gibi bir hâli de vardı ve bu, meraklanmama neden oldu. Onu bu kadar endişelendiren şey neydi? Benim içine düştüğüm durum mu? Yoksa kendi içine düştüğü durum muydu? Ya da ikisi birden miydi? Keşke bu sorunun cevabını alabilme imkânım olsaydı şu an.
"En basiti buydu," diyen Hâkim'in sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım ve ona baktım. "Şimdi bırakın kızmayı ve gerçekçi olun," deyip bana baktı. "Sen hâlâ bu kasabada yaşamaya devam edebileceğini düşünüyor musun?"
Bu soru, gözümün ucuyla Devrim'e bakmama neden olduğunda onun da merakla cevap vermemi beklediğini fark ettim ve gözlerimi ondan çektim. Tüm bu olanlardan, yani Hâkim bu yalanı daha söylemeden önce, o kalabalığın içindeyken düşündüğüm şey olmuştu bu. O kalabalığın öfkesini hiçbir şeyin geçiremeyeceğini ve onların düşüncelerini hiçbir şekilde değiştiremeyeceğimi fark ettiğimde artık bu kasabada yaşayamayacağımı da anlamıştım.
"Valencia?"
Hâkim'in seslenmesiyle kendime geldim ve yeniden ona baktım, beklediği cevabı verdim. "Düşünmüyorum, yaşamayacağımı biliyorum. Daha doğrusu onların beni burada görmek istemediklerini ve bu yüzden ellerinden geleni yapacaklarını biliyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RAİLWAY KASABASI
Teen Fiction1872 yılının acımasız topraklarında, Railway Kasabası; kanunların değil emirlerin hüküm sürdüğü, itaatsizliğin idamla cezalandırıldığı bir yerdir. Gün batımından sonra sokaklara adım atmak yasakken ve herkes bu kurallara boyun eğmişken Valencia Prid...