Elif, Saliha'yı yatağına yatırdıktan sonra, Saliha'nın sırtı yatağa değdiğinde canı yanar gibi oldu, ama bu acıyı bastırmaya çalıştı. Gözlerini yavaşça kapattı, ama uyumaktan ziyade sadece uzanmak, biraz dinlenmek istiyordu. Elif, Saliha'nın üstünü örterek onun biraz olsun rahatlamasını sağladı.
"Sakın kalkma," dedi Elif, ciddi bir sesle.
"Biraz dinlenmen lazım."
Saliha başını hafifçe salladı. Elif, Saliha'nın bir süre uyuyacağına emin olduktan sonra annesinin yanına gitmek üzere odadan çıktı. İçeride hala sessizlik hakimdi. Annesi koltuğa sızmış halde uyuyordu. Elif, bir süre ona baktı, içindeki karmaşık duygularla boğuştu ama sonra derin bir nefes aldı ve sessizce odadan çıktı.
Bu arada İlkin, aceleyle antrenman salonuna gitmişti. Salonun kapısını açar açmaz, içerideki düzenle ilgilenmeye başladı. Temizlik malzemelerini alıp hızlıca ortalığı toparlamaya girişti. Bir yandan da aklında Saliha vardı. İlkin'in elleri hızlıca hareket ederken, zihni Saliha'yı ve Elif'i düşünüyordu.
Tam o sırada Nihal Hoca içeri girdi. İlkin'i görünce şaşırdı.
"İlkin? Sen neden buradasın? Saliha nerede?" diye sordu.
İlkin bir an duraksadı, ama hemen toparlandı.
"Saliha... şey... hasta oldu. Evet, bayağı kötü durumda," dedi, biraz telaşlı bir şekilde. Sözlerini toparlamaya çalışırken, bir yandan da Nihal Hoca'nın yüzündeki endişeyi görüyordu.
"Hasta mı? Ne oldu ki? Nesi var?" diye sordu Nihal Hoca, merakla.
İlkin, biraz daha heyecanlı bir ses tonuyla devam etti.
"Evet, bulaşıcı bir şey galiba. Eee, grip gibi bir şey... Ama gerçekten kötü. O yüzden ben geldim, burayı temizlemek için. Saliha dinleniyor."
Nihal Hoca, İlkin'in bu telaşlı haline biraz şaşırdı, ama sözlerine inandı. "Tamam, ama keşke haber verseydiniz. Saliha'nın durumu ciddiyse bir doktora götürmek lazım."
"Yok, yok. O gayet iyi olacak, sadece dinlenmesi lazım," dedi İlkin, çabucak. "Ben burayı hallederim, merak etmeyin."
"Peki, sen nasıl istersen. Ama bir şeye ihtiyacınız olursa hemen haber verin, tamam mı?"
İlkin başını salladı ve temizlik işine geri döndü, içindeki endişeyi bastırmaya çalışarak. Nihal Hoca çıktıktan sonra derin bir nefes aldı.
İlkin, antrenman salonunu temizlemeyi bitirdikten sonra derin bir nefes aldı. İşini tamamlamış olmanın verdiği rahatlamayla kapıya yöneldiği anda, içeriye birinin girdiğini fark etti. Başını kaldırdığında, Hande'nin salona girdiğini gördü. Gözleri, karşısında Hande'yi görünce şaşkınlıkla açıldı.
"Hande?" diye sordu İlkin, şaşkın bir sesle. "Sen burada ne yapıyorsun?"
Hande, İlkin'i görünce yüzünde hafif bir tebessüm belirdi.
"Merhaba İlkin... Burada bir kamp var, onun için buradayım," dedi. Ardından kaşlarını hafifçe kaldırarak sordu, "Asıl senin burada ne işin var?"
"Arkadaşıma yardım ediyordum. Onun yerine işini üstlendim."
Hande, İlkin'in söylediklerini onayladı, ama bakışları sürekli etrafta dolaşıyordu. İlkin bu durumu fark etti ve merakla sordu,
"Ne arıyorsun Hande?"
Hande bir an duraksadı, sonra hızlıca bir yalan uydurdu.
"Ya, burada çalışan bir kız vardı... Onu görmeyi umuyordum."