*23

248 34 20
                                    

"Ellerimizden gelen her şeyi yaptık. "

"Kanamayı durdurduk, ancak vücudunda çok fazla hasar var. Şu anda her şey Saliha'nın kendisine bağlı."

"Önümüzdeki 24 saat çok kritik. Durumu çok hassas,"

"Önümüzdeki saatlerde gelişmeleri görebilmek için sabırlı olmalısınız."

Elif, bu sözlerin ardından sanki tüm enerjisi tükenmiş gibi hissetti. Yüzü beyazlaşmış, gözleri donmuştu. Annesinin ölümünden sonra şimdi ablasının da belirsizlik içinde olması, onun için dayanılmaz bir yük haline gelmişti.

"Beni bıraktı... işte ablam da beni bırakacak..." diye fısıldadı, ağlamaya başlamıştı. İlkin, Elif'i sıkıca sarılarak onu teselli etmeye çalıştı. Onu sarabildiği kadar sarıyordu ama Elif'i ısıtmaya ne kendisi ne de dünyayı yaksa ısınmayacağını biliyordu. Sevdiği kadının bu şekilde acı çekmesini istemiyordu. Ama elinden hiçbir şey gelmiyordu.

Hande, doktorun sözlerinin ardından bir an yıkılacak gibi oldu kendini zorla ayakta tutarak içinde kalan son nefesle doktora sordu.

"Saliha'yı görebilir miyim?"

"Şu an için maalesef göremezsiniz enfeksiyon riskine karşın kimseyi yanına sokamayız"

"N'olur sadece bir dk"

Hande tüm gücüyle doktora yalvarıyordu. Doktor biraz daha yalvaran handeye hayır desede en sonunda pes edip.

"Tamam ama sadece camdan bakabilirsiniz sizi içeri sokmam imkânsız "

"Tamam tamam çok teşekkür ederim."

Hande, hemşireyle birlikte hastane koridorunda ilerliyordu. Yüzü gri ve yorgundu; gözleri yorgun, ama bir kararlılıkla parlıyordu. Hemşire, ona koyu mavi bir hastane elbisesi verdi. Hande, elbiseyi giyerken titreyen elleriyle dikkatlice düzeltti. İçinde bulunduğu durumda, bir parça düzen ve rahatlık bulmak, ona az da olsa teselli veriyordu.

Hemşire, Hande'yi Saliha'nın odasının önüne getirdi. Hande, odanın kapısının önünde dururken, camın arkasında kalacaktı. Hemşire, Hande'ye kısa bir süre içinde kendini toparlayıp odanın önünde kalmasını söyledi. Hande, gözyaşlarını silmeye çalışarak başını salladı.

Odanın kapısının önünde dururken, Hande'nin kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu. Camın arkasında, Saliha'nın yatmakta olduğu yatağı görebiliyordu. Gözleri, Saliha'nın vücudunda oluşan yaraları ve morlukları ayırt edebiliyordu. Saliha, karnından başına kadar her yerinde morluklar ve kan izleriyle kaplıydı. Vücudu, fiziksel bir mücadeleye ve şiddete tanıklık etmiş gibiydi. Başındaki bandaj kanla karışmış, vücudunun çeşitli yerlerinde şişlikler oluşmuştu. Saliha'nın cansız ve yorgun görünümü, Hande'nin yüreğine ağır bir darbe indirmişti.

Hande, camın arkasında dururken, içindeki acıyı ve pişmanlığı derinlemesine hissetti. Saliha'yı koruyamadığı, ona yeterince destek olamadığı düşüncesi, onu derinden yaralıyordu. İçindeki üzüntüyü, pişmanlığı ve çaresizliği dile getirmek istedi ama kelimeler yetersizdi. Gözyaşları, çenesinden düşerek elbisesinin üzerine süzülüyordu.

"Seni koruyamadım, sevgilim..." Hande, ağlayarak fısıldadı.

"Sana her şeyi verebilirdim. Beni bırakma, lütfen. Dayan..."

Gözleri, Saliha'nın cansız ve yorgun yüzüne odaklanmıştı. Elinden geldiğince kendini sakinleştirerek, "Seni bırakmak istemiyorum," dedi, sesinde titrek bir umut barındırarak. "Senin yanında olacağım. Senin için buradayım."

"N'olur beni bırakma sevgilim n'olur."

***

Bekleme salonunun soğuk ve kasvetli atmosferi, Elif'in içinde yaşadığı acıyı daha da artırıyordu. Salonun köşesinde, İlkin ve Elif yan yana oturuyorlardı. Elif'in nefesi daralmış, yüzü bembeyaz kesilmişti. Gözleri donuk, boşluğa bakıyordu. Artık nefes almak bile ona güç geliyordu; her soluk, bir önceki kadar ağır ve yavaş. İlkin, Elif'in elini tutarak, bir yandan onu teselli etmeye çalışıyordu.

Yakamoz II hansalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin