Birkaç gün sonra...
"Otele geçtin mi aşkım?"
"Evet, şimdi girdik otele, çok yoruldum ya."
"Hemen yat, uyu, dinlen canım. Maçta muhteşemdin. Biraz dinlen."
"Seninle konuşmak istiyorum ama bayılacağım galiba," dedi Hande, elindeki telefona üzgün bir surat yaparak.
"Hadi uyu, uyu. Benim de biraz işim var, onları halledeyim."
"Tamam aşkım, iyi geceler. Sana yarın antrenmandan sonra ancak arayabilirim."
"Tamam, ben de molaya çıkmış olurum herhalde."
"O zaman öptüm."
"Ben de..."Saliha telefonu kapattıktan sonra kendini yatağa bıraktı. O kadar yorulmuştu ki, vücudu resmen uyumak için çırpınıyordu. Ama birkaç işi vardı. Biraz daha yatakta miskinleştikten sonra doğruldu; önce çekmecesini açıp ilaçlarını alıp içti. Ardından mutfağa doğru gitti ve üst dolaplarda bulunan defterini çıkardı.
Saliha, evin harcamalarını her zaman bu defterin üzerinde yapar, harcamalarını ona göre düzenler ve ödemelerini ona göre çıkarırdı.
Defteri açıp geçen aydan kalan borçlarına baktı; bu ay ödemesi gerekenleri tek tek yazdı. En son olarak maaşını ve küçük takımdan aldığı maaşı da yazdıktan sonra kendisine çok az bir para kalıyordu.
Saliha, kalan parayla kendisine güzel bir şey almak istiyordu, bir kısmıyla da Hande'ye anlamlı bir şey almak istiyordu.
"Allahtan ev bizim, yoksa yanmıştık Saliş," dedi kendi kendine. Evet, kendisine Saliş diyor. Babası iflas ettikten sonra bu evi bir şekilde kurtarmıştı. Normalde bu ev, onun için çalışan elemanların kaldığı bir yerdi ama iş kalmayınca ve evimiz olmayınca buraya yerleşmişlerdi.
Saliha, defteri tekrar kapatıp aldığı yere koyarken annesi içeri girdi.
"Yine kara kaplı çıkmış."
"Doğruyu söyle, bu sefer zengin oluyor muyuz?" dedi alayla. Saliha ona aldırış etmeden defteri yerine koyduktan sonra odasına tam yönelecekti ki,
"Sen ilaçlarını aldın mı?"
"Hayır almadım, bundan sanane!"
Saliha oflayarak annesinin odasına gitti. Çekmecesini açtığında ilaçlar orada yoktu. Telaşla ilaçları aradı; ilaçlar yoktu. Saliha telaşla tekrar içeri girdi.
"Nerede anne ilaçların?"
"Attım..."
"Ne... ne demek attım anne? Ne zaman almazsan sonuçlarını görüyoruz," dedi alnındaki hafif izi göstererek.
"Saliha, defol başımdan, dizim başlayacak."
"Anne, sana diyorum!"
"Ben de sana defol diyorum!"
Saliha, annesinin elindeki kumandayı alıp kapattıktan sonra sinirle sordu:
"İlaçlarını neden attın?"
"Versene şu kumandayı... O ilaçlar benim beynimi eritiyor!"
"Anne, ben de içiyorum, bak hiçbir şey olmuyor. Asıl içmezsek oluyor!"
"Ben içmeyeceğim, var mı? Ya kumandayı verirsin ya da..."
"Ya da ne anne, ya?"
"Anne, artık çok usandım bu halinden. Gerçekten artık ne yapacağımı bilmiyorum." Saliha elindeki kumandayı koltuğun üstüne umutsuzca bıraktı ve hırkasını alıp dışarı çıktı.
Annesi arkasından bağırsa da duymazlıktan geldi. Bisikletine atlayıp gece yarısı sahile doğru gitti, geçen gece mutlu olduğu, dünyadan uzaklaştığı kulübeye gitti. Evde kalmak istemiyordu. Kulübenin önüne geldiğinde cebinden anahtarı çıkartıp içeri girdi. Ama içerden sesler geliyordu. Saliha, kulübeye adım attığında içeriden gelen sesler tüylerini diken diken etmişti. Kalbi hızla atmaya başladı, her adımında gerginliği artıyordu. Seslerin yatak odasından geldiğini fark ettiğinde, adımları yavaşladı. Korkuyla yaklaşırken, kapının ardında neyle karşılaşacağını bilemiyordu. Elini kapının tokmağına uzattığında, bir an için duraksadı, derin bir nefes aldı. Tam kapıyı açacakken, yatak odasının kapısı aniden açıldı ve içeriden çıkan kişiyle göz göze geldi.
İkisi de aynı anda çığlık attı. Saliha'nın çığlığı korkuyla yükselirken, karşısındaki kişi de aynı şekilde irkilmişti. Birkaç saniye sonra, çığlıklar yerini şaşkınlığa bıraktı.***
Saliha, karşısındaki yarı çıplak adamın Emre olduğunu fark ettiğinde, dehşeti biraz daha hafifledi ama şaşkınlık devam ediyordu. Emre, telaşla yatak odasının kapısını kapatıp Saliha'ya döndü. "Burada ne işin var?" diye sordu, sesinde hem suçluluk hem de rahatsızlık vardı.
Saliha, kendini toparlamaya çalışarak, "Asıl senin burada ne işin var, Emre?" dedi. Sesinde şaşkınlık ve biraz da öfke vardı.
Emre, Saliha'yı kolundan tutup yatak odasının kapısından biraz daha uzağa çekti, fısıltıyla devam etti. "Kızım anlasana, piyasa işimiz var. Bu gecelik burayı bana bırak, ne olur?" dedi, gözleri neredeyse yalvarıyordu.
Saliha, gözlerini devirdi ve bir iç çekti. "Ulan Emre, az değilsin he. Yarın konuşacağız ama!" dedi, ardından kulübeden çıkmak üzere geri döndü.
Emre, onu kapıya kadar uğurlarken yüzünde bir sırıtış vardı. "Sağ olasın güzellik," dedi kapıyı kapatırken.