***
Arkadaşlar, elektrik yeni geldi, o yüzden bölüm geç kaldı. Maçtan sonra umarım beğenirsiniz. Allahtan maçtan önce geldi!
***
Saliha, Hande ile havaalanında vedalaşırken, içindeki karmaşık duyguları kontrol etmeye çalışıyordu. Hande, bavulun sapını tutmuş bir şekilde Saliha'ya döndü ve hafif bir tebessümle onun gözlerine baktı.
"Gitmene gerek yok, biliyorsun değil mi?"
"Her şeyi buradan halledebilirsin,"
Saliha derin bir nefes aldı ve Hande'nin elini hafifçe sıkarak ona karşılık verdi.
"Biliyorum Hande, ama İzmir'e gitmem lazım. Orada her şeyi bitirip İzmir'le doğru düzgün vedalaşmak istiyorum,"
Hande kaşlarını çattı ve biraz daha yaklaşarak Saliha'nın yüzüne dikkatle baktı.
"Peki, neden şimdi? Bunca zaman geçti, neden şimdi her şeyle yüzleşmek istiyorsun?"
Saliha, derin bir iç çekerek düşüncelerini toparlamaya çalıştı.
"İçimde bitmemiş bir şeyler var, Hande. İzmir'e dönmezsem, o eski yaraları tamamen saramayacağım. Bu, benim için bir tür kapanış olacak. Kendi içimde, her şeyin sona erdiğini kabul etmem gerekiyor."
Hande, bir adım daha atarak Saliha'ya yaklaştı.
"Ben de geleyim. Seni yalnız göndermek istemiyorum,"
Saliha, Hande'nin yüzündeki tatlı kararlılığa bakarak gülümsedi. Sonra ona doğru eğilip, dudaklarına hızlı bir öpücük kondurdu.
"Aşkım, senin bu hafta iki maçın var ya hani. Biri lig, diğeri Avrupa. Çok yoğunsun, nasıl geleceksin?"
Ardından bir kez daha Hande'nin dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Hande, hafifçe iç çekti ama Saliha'nın ne kadar kararlı olduğunu anlayarak gülümsedi.
"Yine de seni yalnız bırakmak istemiyorum,"
Saliha, Hande'nin elini tutup onu hafifçe sallayarak.
"Hem, daha kafeden tazminat alacağım,"
"Orada bir sürü işim var, sen burada kal, ben halledip geleceğim."
"Peki, ama çabuk dön olur mu?"
"Söz veriyorum, hızlıca halledip döneceğim,"
Son bir kez daha Hande'yi öperek ona veda etti.
---
Saliha uçağa bindiğinde, İzmir'in silüeti gözlerinin önünde canlandı. Çocukluğu, gençliği, tüm güzel ve zor anıları aklından hızla geçiyordu. İzmir'deki yaşamı zordu, ama güzelliklerle de doluydu. Her zaman gülmeye değer bir şeyler bulabilirdi; arkadaşlarıyla sahilde vakit geçirdiği günler, okul anıları, mahallede oynadığı oyunlar... Ancak en son yaşananlar zihnine kara bir gölge gibi çökmüştü.
Uçak havalanırken, Saliha başını pencereye yasladı ve derin bir nefes aldı. Çocukluk anıları tatlı bir nostalji bıraksa da, zihninde yankılanan en acı verici sahne annesiyle yaşadığı o korkunç andı. Polisin kapıyı çalmaya başladığı, çığlıkların odada yankılandığı o gün... Annesinin durmak bilmeyen öfkesi, her yeni darbede bedeninde hissettiği acı... O anları düşünmek bile nefesini daraltıyordu. "Polis gelirken bile annem durmamıştı," diye düşündü. Komşuların telaşı, içerideki dehşet... O çığlıklar ve silah sesi...