Saliha, Elif'in koluna girdi ve İlkin'le birlikte onu arabaya doğru götürdü. Elif hafifçe sendeleyerek yürümeye çalışıyordu, ama her adımda daha da ağırlaşıyordu. İlkin ve Saliha ona destek olurken, Elif bir yandan hafifçe gülüyordu.
"Bu kadar da içilir mi?" diye şaka yaptı İlkin, Elif'in saçlarını yana iterek. Elif, gözlerini kapatarak başını İlkin'in omzuna yasladı.
"Biraz fazlaca mı kaçırdım acaba?" dedi, gözlerini açmadan, hafifçe gülerek. Saliha da gülümseyerek başını iki yana salladı.
"Bizi zor durumda bırakıyorsun Elif," dedi Saliha, ama sesinde ciddi bir tonda değildi.
Elif başını kaldırıp bir gözünü aralayarak, "Siz bana bakıyorsunuz ya, bana bir şey olmaz," diye yanıtladı.
İlkin, Elif'in bu rahat tavrını görünce, "Evet, evet, senin canına bir şey olmasın. Ama bizi düşünmüyorsun," diye güldü. Üçü de birlikte arabaya bindiler ve Saliha, Elif'i arka koltuğa yatırarak emniyet kemerini bağladı. İlkin arabayı sürerken, Saliha arka koltukta Elif'in başını dizine koydu. Yol boyunca Elif'in gözleri yarı açık, yarı kapalıydı; sürekli bir şeyler mırıldanıyordu ama hiçbir şey net anlaşılmıyordu.
Nihayet Elif'in evine geldiklerinde, onu dikkatlice yukarı çıkardılar. Elif, asansörde biraz ayılmış gibiydi, ama odasına vardıklarında tekrar gevşedi. İlkin ve Saliha, onu yatağa yatırdılar. Elif, başını yastığa koyar koymaz hemen derin bir nefes aldı ve uyumaya başladı.
"Sanırım bu gece burada kalacak," diye fısıldadı İlkin, Saliha'ya göz kırparak.
Saliha başını salladı. "Evet, sanırım biz de onu kendi haline bırakmalıyız."
İlkin, Saliha'ya bakarak, "Kahve yapayım mı? Biraz balkonda oturup konuşuruz," dedi. Saliha kabul etti ve mutfağa geçtiler. İlkin, hızlıca iki fincan kahve hazırlarken Saliha balkona çıktı. Gece serindi, hafif bir rüzgar esiyordu ve balkonun köşesindeki eski masa, hafif bir nemle parlıyordu.
İlkin kahveleri getirip masaya bıraktı ve Saliha'nın karşısına oturdu. Kahvelerinden birer yudum aldılar ve sessizce dışarıyı izlediler. Şehir ışıkları, gecenin karanlığını süslerken, sokakta hafif bir esinti ve uzaktan gelen müzik sesi duyuluyordu.
Saliha, birkaç dakika süren sessizliğin ardından konuşmaya başladı. "Elif için biraz endişeleniyorum," dedi, bakışlarını fincanın buğusuna dikerek. "Bazen çok içine kapanıyor ve sonra böyle, kendini dağıtıyor."
İlkin, derin bir nefes aldı ve Saliha'ya doğru eğildi. "Biliyorum, ama onun da bir şeylerle başa çıkma yöntemi bu galiba. Belki de bir süre kendi haline bırakmalıyız."
Saliha, İlkin'in sözlerini düşünerek başını salladı. "Belki de haklısın. Ama bazen kendimi suçlu hissediyorum, sanki ona daha çok destek olabilirmişim gibi."
İlkin, Saliha'nın elini tuttu. "Sen zaten onun en büyük destekçisisin, Saliha. Onun seni ne kadar sevdiğini ve güvendiğini biliyorsun. Bazen sadece yanında olmak bile yeterlidir."
İlkin, Saliha'nın elini tutarken gözlerindeki hüzün derinleşti. "Sen zaten onun en büyük destekçisisin, Saliha. Onun seni ne kadar sevdiğini ve güvendiğini biliyorsun. Bazen sadece yanında olmak bile yeterlidir."
Saliha, İlkin'e yumuşak bir ifadeyle baktı. "Senin yanında da çok iyi hissediyor kendini, İlkin," dedi, sesi güven vericiydi. Bir süre sessizlik içinde kaldılar, yalnızca geceyi dolduran hafif rüzgarın sesi eşlik etti onlara.
İlkin'in içinde büyüyen bir huzursuzluk vardı, kelimeler boğazında düğümlenmiş gibiydi. Sonunda, içindeki seslere rağmen, cesaretini toplayarak bir an duraksadı ve derin bir nefes aldı. "Saliha, ben... ben Elif'i seviyorum."
![](https://img.wattpad.com/cover/375350613-288-k162000.jpg)