Bu sabah Bay Lee ile erkenden kalkmış ve şirkete gitmek için hazırlanmıştık. Bugünkü görevin dosyasını Bay Lee ile inceledik. Bugünkü görevimiz on bir yaşındaki bir çocuğu yetimhaneye vermek olacaktı. Bu çocuk araştırmalara göre evinde istenmeyen bir çocukmuş ve dolayısıyla evinden kaçmış. Sokakta yaşamaya çalışırken de bir grup soyguncu genç onu fark etmişler ve aralarına almışlar. Büyükleri tutuklatıp kendisini yetimhaneye vereceğiz, doğruyu öğrenmesi için.
Yine her zaman görevlere gittiğimiz minibüsün içindeydik. Bu sefer Jisung hyung bizimle değildi. Sullyoon ve BAE bizimleydi. Beraber gençlerin yıkık dökük evine gittik.
Sullyoon minibüste bizim gözlüklerimizdeki kamera ile bilgisayardan gördüklerimizi izlemek için kalmıştı. Bay Lee ana kapıdan içeri gizlice girdiğinde ben evin yan tarafından evi izliyordum. Şu an içine baktığım odada üç genç vardı. Ve bahsettiğimiz küçük çocuk buradaydı. "Onu buldum," Diye mırıldandım.
"Emin miyiz o olduğuna?"
"Sarı kafasından anlaşılıyor."
BAE alaycı bir tonda konuştu. "Diğer dört gencin de sarışın olduğunu unuttun sanırım."
"Ya-min, bu o ama.. Yanındakiler yüzünden oraya giremezsin. Lee Know, bnei duyuyor musun? Aynı anda girin oraya sen arkadan siyah tişörtüyü uyut, Lee Know sen de kırmızılı olanı uyut."
"Tamamdır."
Pencereyi yanımdaki aletlerle açtıktan sonra sessiz bir şekilde içeri girdim. Ancak siyahlı bana dönmek üzereydi. Tam o sırada komut verdi Bay Lee, "Şimdi."
Siyahlıyı boğazına attığım uyutucu ile uyuttuktan sonra çocuğun yanına gittim. Çocuk hayretle çığlık atarken ellerini bağladım ve başında oturdum.
Bay Lee o esnada kırmızılıyı uyutmuştu ve evin diğer kısımlarına gitmişti. Bana burada kalmamı söylemişti.
Çocuk, "Abi!" Diye bağırıp yerde uzanan gençlere bakıyordu. Gençlerin ellerini sertçe arkalarından bağladım ve onları da oturtturdum. Çocuğun yanına döndüğümde o hala ağlıyordu. "Siz kimsiniz? Bunu neden yapıyorsunuz?"
Ağlamaklı ses tonu çok can acıtıydı. "Yaptığınızın yasal olmadığını biliyorsun değil mi? Er ya da geç yakalanacaklardı."
Dudaklarını büzdü ağlarken, "Ama onlar kötü insanlar değiller. Sadece şansızlar. Tanrı onlara bu hayatı sunduğu için böyle yaşamak zorundalar."
"Her zaman bir çözüm vardır ufaklık. Şimdi bana az önce ne yaptığınızı söyler misin?"
"Sanırım abim söylemememi isterdi..."
"Sen söylemezsen bakacağım."
Başını eğdi, "Ama.." Ben bilgisayara doğru adımlarken bağırdı. "Tamam tamam. Rastgele bir şirkette çalışan adamı kandırmaya çalışıyorduk.."
"Anladım. Senin ailen nerede bu arada canım?"
Hala ağlıyordu. "Benim ailem abilerim... Ama siz onları benim elimden alacaksınız."
"Canım eğer evine dönmek istemiyorsan seni yetimhaneye bırakacağız. Orada daha mutlu olacaksın."
"Ben.. Hiçbir zaman yanlış bir şey yapmak istemedim ama-"
"Yapmamalısın da, buna gerek yok. Çalışıp kendi kazandığın paranı harcamalısın."
"Bu da bir tür iş değil mi ki..?"
"Değil canım."
Dudaklarını büzdü. Bağlı elleri ile gözyaşlarını sildi. "Ağlama, sorun yok. Daha mutlu olacağın bir yere gidiyorsun. Yeni başlangıçlar güzeldir, her ne kadar zor olsalar da." Saçlarımı okşadım. "Ağlama her şey çok daha güzel olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maybe - minmin
FanfictionUzun zamandır beraber çalışan iki disiplinli ve başarılı ajan yanlış olduğunu bilseler bile gözlerini kör eden aşkın esiri olmuşlardı. - tamamlandı - minmin - aksiyon, romantik - düzyazı, texting - şiddet 090724 150924