- 22 -

57 13 15
                                    

Saçlarım sırılsıklamdı. Çıplak elimi bir el tutuyordu ve yumuşak, serin bir yatakta kısa şortum ve oversize tişörtüm ile uzanmıştım. Kısık gözlerimle etrafa bakınırken olanlar geldi aklıma.

Bay Lee ile eve geldikten sonra Bay Lee bize yemek yapmıştı. Ben de o esnada duşumu aldım ve üzerimi giydim. Beraber yemek yedik ve yatağa geçtik. Biraz sohbet ettikten sonra uykuya dalmıştık. Bay Lee'nin gözlüğü gevşetilmiş bir şekilde yüzündeydi. Maskesi de dağınık bir şekilde ağzındaydı.

Derin bir nefes verip yataktan indim. Güçsüz bir gece lambası açıktı yalnızca. Minik ve sessiz adımlarla etrafa bakınırken uyanma sebebimin telefonumun titriyor olması olduğunu anladım.

Yataktan kalkıp telefonu elime aldım ve odadan çıktım. Arayan bir numaraydı. Mutfağa gidip pencerenin önüne oturdum ve ne kadar tırssam da açtım o telefonu. Ses çıkarmadım.

"Seungmin?"

"Merhaba.. Kimsiniz?"

Ses boğuk geliyordu. "Merhaba, Seungmin. Chris ben.."

Donakaldım. Konuşmadım.

"Ben yanlış düşünmeni istemedim. Yani aslına bakarsan nasıl olduğunu merak ettim. Ben seni.. Hatırlıyorum. Sadece o an cidden çok şaşırmıştım."

"Neye şaşırdın ki?"

"Ajan olmana.. Beklemezdim. Yani.. Hiç düşünmemiştim."

Sessiz kaldıktan birkaç saniye sonra konuştum, "Beni görmezden geldiğini sanmıştım."

"Ah hayır Seungmin, asla öyle bir şey yapmam."

"Sanırım yalnızca bir yıl oldu.. Unutmuş olman ya da hatırlayamaman çok saçma."

"Ah.. Yanılıyorsun.. Çok daha fazla oldu. Beş.. Belki altı yıl."

"Aynı şeyden mi bahsediyoruz? Buna emin miyiz yani?"

"Tanıştığımız zamandan bahsediyorum."

Sessizleştim, daha sonra sanırım sesim cidden sert çıkmıştı. "Cidden şaka gibisin. Ben en son görüşmemizden bahsediyorum."

O da saniyelerce bekledi. "Seungmin.. Biz en son.. Ne zaman görüştük?"

"Belki daha yeni bir yıl oldu. Emin değilim."

Saniyeler sonra cevap verdi yine. "Tamam, üzgünüm. Nasılsın onu anlat sen.."

"İyiyim ben.. Sen nasılsın? Hala eskisi gibi her gün yara alıyor musun?"

"Her gün. Ama sorun değil, alıştım."

Gülümsedim. "Umarım bir gün seni yeniden görürüm."

"Ben de umuyorum canım. Umarım görürüm."

"Ben boş olduğum bir zaman yazarım.. Numaranı kaydedeyim.."

"Tamam. Bu arada rahatsız ettim mi? Uyumuyordun değil mi?"

"Hayır hayır."

"O zaman yarın tekrar konuşalım. Tamam mı?"

"Olur.."

"İyi geceler. Tatlı rüyalar."

"İyi geceler.."

Telefonu kapattım. Gözlerimi kırpıştırdım, birkaç saniye telefon ile bakıştıktan sonra onu engelledim. Sertçe yutkunup telefonu kapattım ve bir kenara atıp yatağa koştum.

Chris'te kesinlikle bir tuhaflık vardı. O benim Chris'im gibi değildi. Ne olduğunu bulmadan onunla geçen hiçbir saniyem huzurlu geçemezdi.

Bay Lee'nin beline sardım kollarımı. Ağlamaya başladım. Onu her ne kadar bir abi olarak görüyor olsam da onu istemiyordum. Ben Bay Lee'nin oğluyum. Ben onu seviyorum. Sadece o olmalıydı.

maybe - minminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin