- 10 -

69 12 7
                                    

Bugün aslında evde ailemle vakit geçirmek için izin almıştım işten ama kendimi yatağımın içine atmış orada uzanıyordum. Ben Jisung hyungu fena ağlattıktan sonra Hyunjin hyung peşinden gitmiş ve onu sakinleştirmişti ama Changbin hyung yaptığım şey yüzünden bana fena patlamıştı. Kendime itiraf etmek istemesem de ben.. Kardeşlerimin bakışlarından korktum. Çünkü korkunç bir insandım. Sonuç olarak da ayda yılda bir izin aldığım günüm zehir gibi geçecek ve deli gibi şirkette çalışmaya devam edecektim.

Jisung hyung, Hyunjin ve Felix hyung ile beraber ailemizdeki en duygusal ve hassas kişilerdi. Bu arada Jisung hyungun anne ve babası İngiltere'de oldukları için bizim üvey abimiz gibi sürekli bizim evimizde gezerdi. Benim yüzümden belki de artık evimizde gezmeye çekinecekti.. Of..

Üzerimdeki yorganı ısırdım. Aniden kapı açıldı. Şoka uğramış bir şekilde kafamı kapıyı görebilecek şekilde uzattım. Kim gelebilirdi ki? Bay Lee'nin bedenini görünce yorganın içine geri girdim. "Bugün izin almıştın, niye buradasın?"

Yatağımın karşısındaki koltuğa oturduğunu gördüm hızla yorganı yüzümden çekip geri içine girdiğimde. "Ben iğrenç biriyim."

"Ah Seungmin. Ergenliğine geri mi döndün? Ergen bir çocukken bile senden bunu hiç duymadım."

Yorganı üzerimden attım. "Bay Lee! Jisung hyungu çok kırdım! Ona barda her gördüğü adama sarkan bir yavşağın teki olduğunu söyledim!"

Donakaldı. Kafası sorgular gibi yana doğru eğildi hafifçe. "Bu kaba olmuş ancak bu cümle seni iğrenç biri yapmaz. Onun çok hassas biri olduğunu biliyorum ama muhtemelen olanları bilmeden sen ona bunu söyledin."

"Dün her şeyi anlattı." Dedim dudaklarımı büzerek.

"Buna emin misin? Her şeyi?"

"İşte aşkını anlattı bana. Rakip şirketten biriymiş."

"Onunla aranı düzeltebilirsin Seungmin ve sana bir şey diyeyim.. O asla.. Seninle iletişimini kesecek kadar kırılamaz. O zaten paramparça."

Hüzünle ona baktım. "Neden öyle diyorsun? O hayat dolu, neşeli bir adam."

"Sen bunu görüyorsun. İçinde verdiği savaşları görmedin mi hiç? O gerçekte çok sessiz ve karamsar biridir. Eminim ki kaygı bozukluğu olduğunu da bilmiyorsundur. O birçok şeyi içine atıp bunları çalışmalarına kusan ve aldığı her darbe ile bir adım daha zirveye çıkan bir ajan, Seungmin. Onun aldığı bu yaralar onu çok başarılı bir hale getirdi ve o şu an düşünemeyeceğin kadar güçlü."

"Tanrım.. Bay Lee.. Kafamı karıştırdınız."

"Kısaca," Deyip ayağa kalktı. "O Han Jisung, bir gün belki dosyasını incelemek istersin. Bir dönem hapiste bile yattı."

Hızla ayağa kalktım, "Nasıl yani?!"

Güldü ve kapıya ilerledi. "Hızlı bir şekilde hazırlan. Bugün beraber çalışacağız, sonra da Jisung hyungundan özür dileyip onunla barışacaksın." Dudaklarımı büzdüm. Konuşmak için nefes aldığımda parmağı ile beni gösterdi, "Büzme o dudaklarını!"

-

Yorucu bir gün bitmişti yeniden. Su şişemdeki tüm suyu bitirdikten sonra önümdeki Bay Lee'ye diktim gözlerimi. Konuştu o esnada, "Git özür dile çocuktan."

"Çocuk mu? Koca adam o. Ayrıca dileyeceğim zaten."

Gözlerini devirdi. Çalışma odasının duvarına yaslı masadan gözlüğünü alıp gözlüğünü taktı. "Bu gece yatmak için geç kalma sakın."

"Dur bir saniye!" Dedim heyecanla ayağa kalkıp. "Yoksa yarınki ilk çalışma sizinle beraber mi-" İçeri minik adımları ile giren Jisung hyungda takıldı gözlerim. Kapının önünde durdu.

maybe - minminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin