Prenses Yasmin den

.....

Şimdi itaat ediyorum ama toydan sonra göreceksin Prens. Bunun intikamını alıcağım.
Prens ile çok yakındık gözlerinin derinine iniyordum.
Kendini bırakma Yasmin kendini sakın bırakma!
Ama prensten uzaklaşmamı sağlayan bir ses yükseldi.

"UZAKLAŞ, DERHAL!"

Bakışlarımı çevirdiğimde bir bey göruyordum atın üzerinde idi. Görklu çekici bir bey idi. Prens İlyas tan aşa kalır hali yoktu. Konuşmaya başladı kim olduğunu bilmediğim bey.

"Bu ne edepsizlikdir, Yale sarayindasınız."

Sarayı tanıyordu, kurallarına hakim idi ama daha önce görmemiştim belliki benim kim olduğumu bilmiyordu.

"Yale sarayında beni tanımayan yoktur dışarıdan mı geliyorsun."

"Sen kimsin hatun? Bu sarayla ne bağlantın vardır."

"Ben Leyla sultan dan doğma, kral Mehmet bey den olma prenses Yasmin."

"Yasmin?"

Adımla hitap etmişti kimdi bu bey yüzü tanıdık idi, eski den tanıyordum acaba kuzenim olabilirmiydi. Prens karşımızdaki beye bakıyordu sert bakışları vardı her zaman ki gibi. Prens adımla hitap etmesinden rahatsız idi ama ben değildim çünkü doğduğumdan beri sevmiyordum resmiyeti ama yasalar böyleydi.

"Kimsiniz?"

"Leyla sultan dan doğma, kral Mehmet bey den olma prens Aktemur."

İNANMIYORUM AĞABEYİM BURADAYDI NASIL OLUR DU BU SAKIN OL YASMİN. Gövdem ağır gelmeye başladı kalbim durmuştu sanki. 10 sene sonra ağabeyim konaktaydı ve ben onu en son 15 yaşında iken görmüştüm doğum günümde gitmişti tam 15 yaşına girdiğimde. Anam şehit olduğundan 5 yıl sonra o 5 yıl içinde fazla yoktu ama en azından sarayda kalıyordu. Ben ilim öğrenirken gitmişti saraya döndüğümde onu görmediğimde beylerin talimine gitmiştim. At sürmeyi biliyordum annem şehit olduğunda öğrenmiştim. At sürdüğümde gidiyordu sıkıntılarım problemlerim üzüntülerim. Talim haneye gitmiştim ve yoktu geri saraya döndüğümde hiç kimse birşey demedi atam beylerle istişare ederken duymuştum ağabeyimin gittiğini. Hiç kimse karşıma geçip dememişti ağabeyin gitti diye. Ben gitmediğine kendimi inandirmaya çalışıyordum. Çok çalıştım her gün atımla ormanları geziyordum iyi geliyordu abimi özlediğim de onun atıyla geziyordum. Onun atına bakmıştım yıkamistim sevgi vermiştim. Kendi atımla birlikte güçlendirmiştim yıkamıştım onlar bizim gibi ayrılmasın diye. Hiç kimse karşıma geçip ağabeyin gitti dememişti. Çok çalışıyordum kılıcımı iyi kullanırsam abimin yanında gönderirler diye. Çok ögrenirsen bilirim abimin gittiği yeri diye. İyi at surersem abime giderim diye. Olmadı 10 yaşında şehit düştü anam, hiç kimse bana gitti demedi, 15 yaşında ağabeyim gitti hiç kimse gitti demedi. Doğum günümdu tam 15 yaşına gitmiştim. Doğum günü hediyesi atam anamın iksirlerinin tarifi olan kitabı verdi ama sen yoktun, sadece kitabın içinde sana ait bir mektup vardı orda ise "Bunu gözün gibi sakla ve bu iksirleri yapmayı bırakma sarayın gizli geçidi var arka tarafta orda sakla tüm iksirleri seni çok seviyorum bacım" yazıyordu. Neden diye soramadım, neden gittin? Kimden saklıyorsunuz iksirleri? O gizli geçit neden var? Neden bunu bana emanet ettiniz? Cevabı olmayan sorular. Ağabeyim gibi 20 yaşına girdiğimde onun yanına gidicem dedim ama olmadı. Şimdi 25 yaşındayım ve karşımda görklu bu bey göruyorum anamın gözleri, anamın cildi gibi temiz bir cilt, ama babamı andıran saçlar ve kiyafet. Kendimi bıraktım tutunmak istemedim tutunamıyordum prens tuttu ağabeyim ise atından indi. Ve bana doğru gelirken Prens eliyle durdurdu onu. En son duydugum şey prensin sözü idi.

"Prenses ağabeyi olduğundan bahs etmedi yaklaşmayasın prensesi şifa haneye götüreceğim, kralımızı çağıra sın."

Sonra karanlık, hep istediğim karanlık anam şehit olduğunda ağabeyim gittiğinde olan karanlık.

Rino'nun Yale'siOù les histoires vivent. Découvrez maintenant