-Bölüm düzenlendi-
Karanlık.
Sessiz ve karanlık.
Belki bu karanlığın görüş açısına giren, yerde yavaşça yayılan bir gölet... kırmızı rengiyle ilerledikçe parlıyordu. B-Bu kan mıydı? Siyah beyaz cilalı parkelerin üstünde nazlı nazlı süzülürken, gözlerini yavaşça açtı. Kan onun metal ayaklarına bulaşmaya başlamıştı. Kendinde değildi. Neler olduğu, neler bittiği hakkında... pek bir fikri yoktu. Ama göğsündeki hızlı çarpıntılar, beyninin sürekli tetikte olmasını söylemesi ona birkaç şey hakkında fikir veriyordu.
Etrafına bakınmak istediğinde kıpırdayamadı. Kolunu uzatmak istediğinde uzatamadı. Neler olmuştu ona böyle? Asıl soru o kimdi? Neden bu kadar üzgün ve korkmuş hissediyordu? Neden her an ağlayabilirmiş gibi duruyordu. Hafızasını zorladı. Lakin bu zorlayış onun beynine giren bir kazık kadar acı çektirmişti. Gözlerini sımsıkı yumdu ve zorlamaya devam etti. Hatırlamalıydı. Hatırlamalıydı.
''Özür dilerim anne....''
Gözlerini aniden açtığında nefes nefese kalmış ve neler olduğunu o zaman anlamıştı. Telaşla etrafına baktı ve diğerlerinin nerede olabileceğini düşündü. Neredeydi? Neredeydiler? Neden sadece O tek başına buradaydı? Ağlamak istiyordu. Çığlık atmak. Ona bunları yaşatan o morlar içindeki pisliği elleriyle boğazlamak, yumruklamak tüm bu yapılanların aynısını ona yapmak istiyordu. Ama daha ağlayamıyorken, daha kollarını kıpırdatamıyorken... bu nasıl olabilirdi? Bunları nasıl yapacaktı ki?
Onda bunu yapabilecek güç var mıydı ki? ''Neden...'' diye düşündü. Ağzını kıpırdatmak istediğinde kıpırdatamamıştı çünkü. ''Neden yaptı bunu bize?'' diye düşündü. Annesi kim bilir ne kadar endişelenmiştir. Büyük ihtimalle gözlerinin altındaki morluklar artmış, daha da yorgun düşmüştür. Belki hala onu arıyordur. Pişmanlık zavallı çocuğun olmayan kalbini ele geçirirken ilk kez ağlamak için çabaladı. Daha önce annesini üzmemek için ağlamazdı. Ama bu sefer içindeki duygular onu yiyip bitiriyordu. Sam'i rahat bırakmıyordu.
Aniden karanlık odada bir kapı açıldı. İçeriye siyah uzun boylu, gözlerinden ağzına kadar siyah şeritler geçen, yanaklarında kırmızı allıklar olan biri girdi. Uzun siyahlar içindeki kişi kollarını kavuşturup önündeki sarı renkli, animatroniğe baktı. Kollarındaki beyaz şeritler karanlık odada gayet iyi belli oluyordu. Aynı beyaz şeritler bacaklarında da bulunuyordu. Siyahlar içindeki zayıf kişi siyah saçlarını savurup yavaşça animatroniğe ilerledi. Yanına vardığında tek dizinin üstüne çöktü ve eliyle animatroniğin düğmelerini kontrol etti. Şefkatle gülümsedi.
''Sen, ölü gibisin. Bundan böyle pek dışarı çıkamayacaksın. Bunun suçlusu sen değilsin, hayır. Animatronik çok eski sadece. Onunla birkaç adım yürüyebilirsen iyi. Ancak senin duyguların içinde boğulmana da izin veremem. '' dedi. Ardından siyah eldivenli eliyle animatroniğin düzgün hatlara sahip insan yüzünü okşadı. ''Üzgünüm küçük. Seni daha yeni kazandık. Sen, sana yapılanı asla unutma.'' Diğer eli yavaşça uyku moduna alınacak olan düğmeye ilerlerken gülümsemeye devam ediyordu. Sam karşısındaki bu gizemli kişi tarafından az da olsa rahatlatıldığını hissetti.
Asla ona yapılanları unutmayacaktı. Ama daha yürüyemezken, nasıl? Nasıl yapabilirdi?
Siyahlar içindeki kişi sözlerine devam etti. ''Aslında ayakta kalıp, hatırlayansın sen. Diğerleri hazır olduğunda hikayelerini anlatacaksın. ''
Sam bu gizemli kişinin ne demek istediğini anlamadı. ''Çünkü onlar, bir süre sonra unutmuş olacaklar.'' Dediğinde diğer eli çoktan düğmeye basmıştı. Sam çırpınmak istedi. ''Hayır.. HAYIR! Kapatma beni! Yapma!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metal Zihinler
Fanfiction~Bu bir Five Nights at Freddy's fanfictionıdır.~ •Size hem robot olmadan önceki hem de robot olduktan sonraki halimizi anlatsak...• °Masumduk. Önce birbirimizi tanımıyorduk ama birbirimizi tanımak için karanlıkta kalmamız yetmişti. Size anlatacağız...