17. Gece - Sahne Gösteriye Hazır

622 64 31
                                    

"Yepyeni Freddy Fezbear Pizzacısına Hoş Geldiniz!"

Patron yeni sıska bedeni ile beraber bıyık altından dolup taşan insanlara gülümsüyordu. Açılış yeterince kalabalıktı. Animatronikler yerleştirilmişti ve defalarca kez bir sorunları olup olmadığı ile ilgili kontrolleri de yapılmış durumdaydı. Bonnie mor kıyafetleri içinde kırmızı gitarını hafiften çalmaya başladı. Chica omzuna daha yeni yeni değen saçlarını sallandırarak bateriye vurmaya başladı. Ritim biraz hızlandıktan sonra Freddy metalik sesi ile beraber bir şarkı söylemeye başladı. Sahnenin önüne toplanan çocuklar sevinç çığlıkları atmaya ve dans edip oynamaya başladılar.

Balon Boy ve Balon Girl girişte gelen insanları selamlıyordu. Oldukça tatlı ve şeker yüzleri vardı. Yeni kıyafetleri ile de ilgiyi hemen kendi üzerlerine toplamış bulunmaktaydılar. Mari şu an için kullanılmıyordu. Çocuk kahkahaları ve Freddy'nin şarkısı, tabutunun içinde kulaklarını doldururken gözleri kapalı bir şekilde dinleniyordu.

Foxy ise mor, simli ve yıldızlı perdenin arkasında oturmuş beklemekteydi. Nasıl oluyordu bilmiyordu. Pizzacı açılır açılmaz kendi metalik bedeni üzerindeki etkiyi kaybetmişti. Patronun konuşmalarının bir kısmını duymuştu. Gece vakitleri kendileri serbest bırakılıyordu. Ancak bu şekilde kendi bedenlerine hükmedebiliyorlardı.

Gerçi bu metaller kendi bedenleri değildi. Ama şimdilik bu şekilde benimsemek zorunda olduğunu hissetti. Freddy'nin şarkısı Foxy'nin kulaklarını doldururken Freddy ile beraber şarkıyı mırıldanmaya başladı. Kendi düşüncelerinde şarkıyı büyük bir heyecan içinde söylüyordu.

Çocuklar yeni pizzacı dükkanını oldukça beğenmişti. Hatta harika bulmuştu desek yeri olurdu. Animatronikler güzeldi. Şarkıları ise muhteşemdi! Ailelerinin yanında biraz atıştırdıktan sonra çoktan etrafta oyalanmaya başlamışlardı bile. Balon boy ve Balon Girl'ün üstüne ilgi çabuk toplanmıştı. Bazı çocuklar Balon girl'ün saç tutmalarını tutuyor, çekiştiriyor ve masum bir ses tonu ile "Acıdı mı?" diye soruyordu. Balon Girl ise pembe gözlerini çocuklara çeviriyor, hafifçe kafasını sallıyor ve "evet, acıdı" diyordu. Birkaç kelime konuşmaları çocukların sevinçten yerlerinde zıplamalarına neden oluyordu.

Günün ortasına kadar Freddy diğerlerinin ritimleri ile beraber neşeli şarkılar söyledi. Oysa o metal bedenin içindeki ruh acılar ile kıvranıyordu. Freddy şarkıyı söylemeye devam ettikçe, Alex susması için yalvarıyordu. Bu söylenen şarkı ona geçmişi hatırlatıyordu. Animatroniğin düzgün ve biçimli dudaklarından çıkan her kelime bir yılana benziyordu. Yılan kendisine doğru sürünüyor, ağzını açıyor ve öndeki iki uzun ve keskin dişini kendisine batırıyordu. Zehrini Alex'in kanına karıştırıyordu ve Alex öldürmeyen ama acı veren bir zehir ile kıvranıyordu.

Bu berbattı. Anılar aklında bir film şeridi gibiydi. Mor saçlara sahip bir adam elindeki bıçağı vahşi bir gülümseme ile kendisine kaldırıyordu. Görüntü bulanıklaşıyordu ve bir süreliğine Alex'in gözünün önündeki her şey siyaha bürünüyordu. Sadece çığlıklar ve sesler duyuluyordu. Yalvarışların sesleri. Bir kız çocuğunun sesleri. Clarke giriyordu görüş açısına. Jonathan'nın cansız bedeninin hemen yanında kolları ile kendisini savunmaya çalışıyordu. Clarke'ın uzun siyah saçlı halindeki görüntüsü gitti gözlerinin önünden. Ve Alex yavaş yavaş sakinleşmeye başladı. Animatroniğin mavi gözleri açık olabilirdi ama Alex, uzun bir süre boyunca gözleri kapalıymış gibi durmuştu.

Gülen ve eğlenen çocuklar görme istemiyordu. Onun buradaki daha ilk günüydü! İlk günden böyle bir acıya, böyle bir ızdıraba nasıl katlanabilirdi ki? Dayanabilir miydi? Her gün sevinen çocuk yüzlerini gördükçe kusma isteğini bastırabilir miydi? Onların arasında kendisinin de olması gerekirdi. Andy'nin de, Jonathan'nında orada olması gerekirdi. Ellerini kaldırıp sevinç içinde Freddy'nin şarkısına eşlik ediyor olmalıydılar.

Sonuç olarak, orada değildiler. Sahnedeydiler. Alex rahatladıkça etrafını daha iyi görmeye başladı. Kendine geldiğinde şarkı söylemeyi bıraktığını gördü. Bonnie'nin gitarı ve Chica'nın baterisi de susmuş durumdaydı. Patron hemen yanına geldi ve kendi beyaz eldivenli ellerinin arasında tuttuğu mikrofonu kendine çekti. Ardından konuştu.

"İşte size takdim etmek isterim ki Korsan tilkimiz! Foxy!"

Diye bağırdı. Lokantanın içinden yükselen alkış sesi Alex'in kulaklarını kısa bir süreliğine sağır etti.

Jonathan isteği olmadan ayağa kalktı. Sanki dünyayı kendi gözünden değil de başka birinin gözünden izliyormuş gibi görüyordu. Patron gülümseye devam ederken, açılan mor perdelerinin arasından tüm ihtişamı ile Foxy göründü. Tahta bacağı, altın kancası, üçgen şeklindeki şapkası ve kırmızı kıyafetleri ile ona hayran olmamak neredeyse imkansızdı.

Erkek kız ayırmaksızın Foxy'nin kürsüsünün olduğu yerde büyük bir kalabalık oluştu. Ancak Mangle vakasının tekrarlanmaması için bu sefer Foxy'nin hemen yanında duran bir görevli vardı ve çocukların sahneye çıkmamasını sağlıyordu.

Jonathan kendisi istemeden konuşmaya başladı. Bu garip bir durumdu ve kontrolü ele almaya çalıştıkça kendisi için daha da kötü olduğunu hissetti ve denemekten vazgeçti. Sustu ve etrafına bakındı. Gerçekçi kulakları ile kendi anlattığı hikayeyi dinlemeye başladı. Anca kendi ağzından böyle bir hikaye dinlemek onu çocukluğuna sürüklüyordu. Ve şu an için çocukluğuna doğru sürüklenmek Jonathan'nın en son istediği şeydi.

Foxy ağzını açıp kapatıyordu. Sahte gırtlağından sesler çıkarıyordu. Kelimeler bir araya gelip anlamlar oluşturmaya başlıyordu. Jonathan kelimeleri dinleyemedi. Kendisine merak ve heyecanla bakan çocukları gördükçe kalbine bir yumru oturduğu hissetti. Şimdi o çocukların arasında olmayı ne kadar da isterdi. Sarı gözleri bir an için dışarıya baktı ama aniden gözleri tekrar çocukların yüzlerine çevrildi. Onların yüzlerine bakmak istemiyordu ki! Neden başka tarafa bakamıyordu? Neden hareket edemiyordu?

Neden bu bedenin içindeydi?

Onun isteği sadece özgür olmaktı.

-----

Kalabalığı bir kenardan izleyen siyah saçlı adam kollarını kavuşturdu ve insanları izlemeye devam etti. Yüzünde bir gülümseme belirmeden duramıyordu. Keskin dişleri o gülümseme ile sürekli gün yüzüne çıkıyordu. Adamın bundan şikayet ettiği yok gibiydi.

-----

Golden Freddy depoda tek başına dururken uzaktan, çocuk kahkahaları boğuk bir şekilde kulaklarına geliyordu. Hala kendi şokunu atlatabilmiş değildi. Hüzünle karanlık bir köşenin içinde kalmış olan duvara bakarken kapının gıcırdaması ile yerinden sıçradı. Siyah gözlerini kırpıştırdı. Karanlığa alıştığı için kapıda dolan aydınlık gözlerini zorlamıştı. Bu duruma ironi ile baktı. Sanki bir insan gibiydi. Kapının yerde açmış olduğu aydınlık kısma baktı. Uzun, ince bir gölge belirmişti. "Mari.." diye fısıldadı Golden ve Gözlerini Marionette'ye çevirdi.

Kukla beyaz saçlarını uzun siyah parmakları ile geriye itti ve depoya Golden'nın yanına oturdu. Oturduğu yerden bacağı ile kapıyı kapattı.

Golden siyah gözlerini Mari'den başka tarafa çevirdi. "Seni buraya getiren nedir?" diye sordu.. Mari bacaklarını kendine çekti ve kolları ile kavuşturdu.

"Bir kabus gördüm." Dedi.

D'

Metal ZihinlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin