Çocuklarla geçen ikinci kötü bir günün ardından animatronikler gelen hizmetliler tarafından düzenlendi. Ardından serbest bırakıldılar. Freddy kendi metal bedenine hükmettiği an, duygusal olarak kendisini oldukça yorgun hissetti. Her gün o çocukların kıkırdamalarını görmek, bunlara gözlerini bile kapayamamak onu yormuştu. Ama en azından şimdilik iyi hissediyordu. Güçlü olması gerekiyordu. Gözlerini yine buğulu vitrin camına yerleştirdi.
Ardından gözlerini oradan çekti.
"Golden yine depoda mı?" diye sordu. Yanında Chica vardı. Chica başını salladı. "Uzun süredir oradan çıkmıyorlar." Dedi. Freddy bunu onaylarcasına başını salladıktan sonra sahneden indi ve depoya doğru yürüdü. Gece bekçisi her zamanki yerindeydi. Ona aldırmadan depoya gitti. Kapıyı açtı. Golden'nın yanında Mari'nin olduğunu da gördü.
"Bizim yanımıza gelmek ister misin?" diye sordu. Golden karanlıkta yeşilmiş gibi gözüken saçları hareketlenircesine kafasını 'hayır' anlamında iki yana salladı.
Freddy derin bir iç çekti ve kapıyı arkasından kapatıp depoya girdi. Golden ve Mari'nin bir köşede kıvrılmış bedenlerinin yanına oturdu.
"Daha ne kadar burada kalmayı planlıyorsun?" diye sordu. Golden metalik dudakları ile acı bir şekilde sırıttı. "Ne kadar gerekiyorsa." Dedi. Freddy kafasını onaylamayan bir şekilde iki yana salladı.
"Sana bir anımı anlatabilir miyim?" diye sordu. Golden cevap vermedi. Mari onaylayan bir ses çıkardı sadece. Freddy onların sessizliğine aldırmadan devam etti.
"Küçükken annemden gizli bir şekilde, masa lambam açıkken çizgi roman okuyordum. Gerçekten harika bir seri çıkmıştı ve bunu ertesi gün arkadaşlarımla ve Andy ile konuşmak için sabırsızlanıyordum."
Bir süre durdu. Belki de Golden veya Mari'den herhangi bir tepki bekliyordu ama onlar suskun bir şekilde oturmaya devam ettiler. Freddy onlara baktığında, Mari'nin çember şeklindeki beyaz gözlerinin ona baktığını gördü. Ancak Golden kayıtsız kalmaya devam ediyordu.
"Çizgi romanımı okurken aniden elektrikler gitti." Dedi. Kollarını göğsünün üstünde kavuşturdu ve devam etti.
"Şehrin en kalabalık kısmında yaşıyorduk ve evlerde geç saatlere kadar ışıklar açık olurdu. Işıklar olmasa bile sokak lambaları caddeleri aydınlatırdı. Ancak elektrikler tüm şehirde kesilmişti ve sokak lambaları bile kapanmış, karanlığa gömülmüştü. Etraf kapkaranlık ve sessizdi."
"Korkmamak elde değildi. Sokakların ayrıntıları bile belli olmuyordu. Çizgi romanımı masanın üstünde bırakıp sakince cama yaklaştım. Sonra, aslında korkmam için bir sebep olmadığını gördüm." Dedi. Golden yorgun bir şekilde "Ne gördün?" diye sordu.
Freddy gülümsedi. Ama karanlıkta gülümsemesi pek belli olmadı. "Yıldızları gördüm." Dedi.
"O kadar çoktular ki... Gece vakitleri gökyüzünü her zaman siyah görürdüm. Ama elektrikler gidip yeryüzü karanlığa büründüğünde sanki gökyüzü buzlu bir camın arkasından ışık yakmış gibiydi. Morumsu bir renk içinde yüzlerce yıldız tek tek belirmeye başlamıştı."
Mari dinlemeye devam ederken "Freddy... bize ne demek istiyorsun?" diye sordu. Freddy Mari'nin sorusunu bir süreliğine görmezden geldi. " Tüm ışıkların kapandığını gördüğümde karanlığın bir canavar olacağını düşünmüştüm. Ama gökyüzü renk cümbüşleri ile yıkanırken karanlığın o an için güzel olduğunu fark ettim."
Parlayan mavi gözlerini Mari'ye çevirdi. "Amacım şu Mari."
Ellerini deponun tavanına kaldırdı. Sanki deponun tavanında sonsuz bir gökyüzü varmış gibi. "Karanlığı aydınlatmak isterken onun daha da çirkin olmasını sağlıyoruz. Ama gökyüzünde bu kadar güzel bir şölen varken, biz sadece yapaylarla ilgileniyoruz. Elektrikler geri geldiğinde ve sokak lambaları tek tek yanmaya başladığında gökyüzü o çirkin siyahlığına büründü ve tüm yıldızların gözükmemesini sağladı." Dedi.
"Karanlıkta olan sadece sizler değilsiniz. Neredeyse aynı acıyı biz de sizinle yaşıyoruz. Ama kendinizi aydınlatmaya çalışırken, daha da zarar görüyorsunuz." Dedi. Golden sarı kaşlarını çattı. "Gündüzü ve aydınlığı istemenin nesi yanlış?" diye sordu. Bunun üzerine Freddy kıkırdadı ve havada duran kollarını indirdi.
"Aydınlığı sağlayan, gündüzü sağlayan da bir yıldız Golden. Güneş de bir yıldız. Ama onun diğer yıldızlardan tek farkı daha fazla ışık saçması. O yıldız diğerlerinden bize daha yakın ve daha güçlü. Küçük yıldızlar ile arasında hiçbir fark yok." Dedi. Golden ifadesiz bir şekilde bakarken Mari kendi yerinde hareketlendi ve ayağa kalktı.
"Hadi, kendi güneşimizi bulalım." Dedi Golden'a doğru.
Golden uzun bir süre Mari'ye baktıktan sonra kendisi de ayağa kalktı. Freddy heyecanla doğrulurken "İzin ver sana yıldızları göstereyim." Dedi.
-----
Foxy kendi sığınağında otururken perdesi biraz aralandı ve iki siluet gördü. Biraz daha görüntüsü netleştiğinde bu iki kişinin Chica ve Bonnie olduğunu gördüğünde nedensizce rahatladı. "Gelebilir miyiz?" diye sordu Chica. Chica'nın bu sorusuna olumlu bir şekilde baş salladı Foxy. Sağ tarafına Bonnie ve sol tarafına chica oturdu.
Daire şeklindeki sığınağında üçü birden biraz zor sığmış olsa da sonuç olarak rahattılar. "Neden buraya geldiniz?" diye sordu Foxy. Bonnie gözlerini devirdi ve "Gidelim istersen?" diye sorduğunda Foxy heyecanla kafasını iki yana salladı. "Hayır, hayır... kalabilirsiniz elbette." Dedi. Tekrar yalnız kalmak istediği son şeydi. "Sıkıldık. Balon kardeşler hep kendi aralarında konuşuyor. Freddy ise Golden'nın yanına gitti ve bir süredir geri gelmiyor." Dedi.
Foxy anladığını belirtircesine başını salladı. Tam ağzını açıp bir şey demek üzereyken Freddy'nin sesi duyuldu.
"Hey millet! Hadi sandalye kapmaca oynuyoruz!" diye bağırdığını duydu. Bunu duyar duymaz sığınaktan ilk fırlayan kişi Foxy olmuştu. Öyle ki Bonnie bile Foxy'nin bu özelliğine şaşırmış durumdaydı.
Freddy ve Golden masalardan sandalyeleri çekip bir çember oluştururken Chica ve Bonnie uyuşuk bir şekilde perdenin arkasından çıktılar.
Mari zar zor bir sandalyeyi yerde sürüklerken Golden hemen Mari'nin yanına gelip ona yardım etti.
Chica ve Bonnie'de etraftan birer sandalye kapıp çemberi tamamladılar. Balon kardeşlerde sandalyelerin yanına geldiler ve biraz heyecan ile ellerini çırptılar.
"Bu oyunda benden iyisi yoktur." Dedi Freddy. Foxy bunun üzerine bir kahkaha patlattı. "Seni yendiğimde çok ağlarsın ama." Dedi. Freddy mavi gözlerini kıstı ve Foxy'nin sarı gözlerine baktı. " Oturacak bir yer bulamadığın zaman bu konuyu tekrar görüşürüz." Dedi. Foxy sinsi bir sırıtma sergiledi. "Ayak üstünde konuşmam Freddy üzgünüm." Dedi. Freddy ağzını açıp cevap vermek üzereyken Chica sandalyelerin etrafında dönüp şarkı söylemeye başladı.
"Bir dakika şarkıyı ne zaman bitireceğini nerden biliyoruz?" diye sordu Bonnie. Bonnie'nin sorusunun üzerine Chica "Şarkının bir sonu var ve hep beraber söyleyeceğiz zaten bu şarkıyı." Dedi. Metalik sesi ile şarkıyı söyleyip sandalyenin etrafını turlarken diğerleri de Chica ile beraber şarkıya eşlik etmeye başladılar. Elleri ayakları ile tempolu bir şekilde iki yanlarından sarkıyordu.
Golden biraz olsun rahatlamış bir şekilde diğerlerinin şarkısına eşlik ederken ilk kez özgürmüş gibi hissetti. Sanki pizzacının tavanı elini uzatsa ulaşacağı bir gökyüzüydü. O gökyüzünde yüzlerce yıldız vardı. Söyledikleri şarkıya özgürlükleri de katılıyordu sanki.
Şarkı bitip sandalyeler kapıldığında herkes bir sandalyenin eksik olması gerektiğini fark etti. Çünkü herkes oturmuştu. Dışta kalan kimse yoktu. O an Golden, Freddy'nin ne demek istediğini anladı.
Aynı acıyı tıpkı aynı gökyüzünü paylaştıkları gibi paylaşıyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Metal Zihinler
Fanfiction~Bu bir Five Nights at Freddy's fanfictionıdır.~ •Size hem robot olmadan önceki hem de robot olduktan sonraki halimizi anlatsak...• °Masumduk. Önce birbirimizi tanımıyorduk ama birbirimizi tanımak için karanlıkta kalmamız yetmişti. Size anlatacağız...