11

723 43 2
                                    

Detaylar beni çok boğduğu için bazı olayların ya da konuşmaların detayına girmeden ilerliyorum umarım rahatsız edici olmuyordur 🫣

"Şakaaayyy." Ciro Mertens yine formasını giymiş elinde topla seke seke koşuyordu. Bu çocuğun inanılmaz bir tatlılığı vardı. Sürekli sosyal medyada videolarını izler krize girerdim. Şimdi o da karşımda duruyordu.

"Hey Ayda!" Dries'in seslenmesiyle babasından kaçan Ciro'da bana döndü. Tırnağımı elime bastırıp yanaklarını ısırma iç güdümü dizginlemeye çalıştım. O tatlı bakışlarını bana çevirmiş muhtemelen tanıyıp tanımadığını çözmeye çalışıyordu.

"Ciro, say hello to Ayda." Ciro işaret parmağını ağzına almış bir bana bir babasına bakıyordu. "Hayde Cirooo." Dries ısrarla Ciro'nun benimle konuşması için ona söylenirken yanına yaklaşıp tek dizimin üstüne çöktüm.

"Hi Ciro, im Ayda. Your uniform is very nice." Ciro iltifatımla formasını çekiştirip Şakaayy diye bağırınca gülüştük. Yanağını ısırsam Dries bir daha beni Ciro'nun yanına yaklaştırır mıydı acaba?

Ayak üstü Dries ile biraz sohbet ettik. Vedalaşırken karşıdan gelen bu sefer uzun boylu olan sarışına gözüm takıldı. Saçını karıştırıp kafasını kaldırdı ve göz göze geldik. Tüm iletişim becerilerimi bir kaç haftadır kaybetmiş gibiydim. Yanıma yaklaşırken ne diyeceğimi kafamda kurguluyordum.

"Ayda hoş geldin, bu kadar erken çağıracaklarını düşünmemiştim." Son kelimede pot kırdığını farkedip sessizce söylenirken hafifçe gülümsedim.

"Baya şaşırmış gibisin beni burada gördüğün için?" Ensesinde elini gezdirirken yüzünde yakalanmanın verdiği sırıtışla mahçupça bakıyordu.

"Bizim yüzümüzden elindeki stajdan olmuştun. Takımca suçluluk duyuyorduk açıkçası. Sağlık ekibinde bir stajyerin de olması gerektiğini düşündük. Hem kötü mü oldu daha fazla görüşmüş olacağız." Elindeki çantayı ardından üstündeki eşofman takımını inceledim. Antrenmanları bitmiş olmalıydı. Fenerbahçe'de olduğum süreçte genelde öğlene kadar antrenmanlar bitirilmiş olurdu.

"Eğer müsaitsen bizim bir kahve sözümüz vardı?" Dememle yüzünde kocaman bir gülüşle kafa salladı. Şapşallığına gülüp yürümeye başladım.

"Ee ne konuştunuz? Ne zaman başlıyorsun? Önceki stajyerleri antrenmanlara felan almazlardı ama seni alsınlar. Zaten sırıtmazsın alışkın olduğun bir ortam. Orada ne yapıyordun? Futbolcularla yakın olduğuna göre geri planda değildin? Profesyonel duruyorsun bu arada. Yanıma geldiğinde stres yönetimine hayran kaldım. Büyük cesaretti gerçekten—" Olduğum yerde durup Barış Alper'e döndüm. O da iki adım ilerimde durup bana baktı. Anlamsızca bir bakışmanın ardından konuştum.

"Nerede oturacağız? Seni tanırlar muhtemelen. Açıkçası pek görüntü vermek istemiyorum." Barış Alper sorularına cevap vereceğimi sanarken alakasız sorumla afallamış gibiydi.

"Bebekte bir cafe var. Genelde orada takılırız. İçeride şimdiye kadar rahatsız edilmedik hiç." Kafa sallayıp yürümeye başladım tekrardan. Bir kaç adım önüme geçip arabasının kilidini açtı ve bindik. Kemerimi bağlayıp iyice arkaya yaslandım. Tesislerin kapısından çıkarken kalabalık taraftar grubu vardı. Camlar filmli olduğu için bizi göremiyorlardı ama arabanın Barış'ın arabası olduğunu bildiklerine eminim. Barış hiç duraksamadan sürmeye devam etti. Ben olmasam durup taraftarla ilgilenirdi heralde.

  "Senin biraz utanman felan gerekmiyor mu ya?" Barış Alper'e dönüp kaşlarımı çattım.

  "Niye utanacakmışım?" Sert sesimle anlık bana dönüp tekrar yola baktı.

  "Ne bileyim kiminle tanışsak utançtan ve heyecandan konuşamıyor. Ama sen yanımızda çok rahatsın. Yanlış anlama bu kötü bir şey değil. Hatta rahat olman benide rahatlatıyor."

  "Aslında yemekte heyecanlı ve stresliydim. Ama fark ettiğin gibi stres yönetimim iyidir. Ve ilk defada futbolcularla konuşmuyorum. Kuzenim bile futbolcu benim." Kaşlarını şaşkınlıkla kaldırıp bana baktı. Daha önce bahsetmemiş olduğumu hatırladım.

  "Hadi canım! Kimmiş kuzenin." Kısaca Ferdi diyip önüme döndüm. O ise dahada şaşkın duruyordu. Daha fazla konuşmadık ve yolu izledim. Sahil boyu ilerlerken bir mekanın önünde durdu. Vale bize yaklaşırken arabadan inip bir kaç adım ilerledim. Arkamı dönüp Barış Alper'e baktığımda valeye anahtarı verip bana yaklaştı. Elini belime koyup ittirerek ilerlememi sağladı. Restoran hostesi kapıyı açarak hoşgeldiniz dediğinde gülümseyerek karşılık verdim. Onunsa gözleri resmen ışıldayarak Barış Alper'e bakıyordu. Kızların üstündeki etkisine direk şahit olduğumda dahada gülerek kafamı iki yana salladım.

  "Ne oldu, neye güldün öyle." Ona döndüğümde oda gülümseyerek bana bakıyordu. Kısaca hiç deyip bize ayırılan masaya oturduk.

  Etrafı incelemeye başladım. Restoran cafe bar karışımı bir yerdi. Hoş ve elit duruyordu. Bir kaç masa doluydu ama kimse kimseyle ilgilenmiyordu. Burayı seçmesine şaşmamalıydı bu yüzden. Kahve için gelmiştik ama ikimizde aç olduğumuzdan öncesinde yemek siparişi verdik.

  "Ee anlat bakalım bir Galatasaray'lı olarak orada çalışmak nasıldı?" Gözlerimin içine dikkatle bakıyordu. Öğrenmek istediği farklı bir şey varda soramıyor gibi hissettiriyordu.

  "Farklı olan bir şey yoktu. İşimi yapıyordum. Tabii malum gün Galatasaray forması giymemden sonra bazı çalışanlar yargılasada benim için büyük bir problem olmadı. Zaten herkesten önce Ferdi vardı. Onun oluşu hep rahat hissettirirdi. Takım doktoru Bülent hoca ve Fizyoterapist Ömer hoca vardı. Her zaman, her konuda destek olurlardı. Sonra futbolcularlada çok yakındım. Özellikle İsmail'le, belki Ferdi ile bile konuşamadığım konuları konuşurdum."

  "İsmail ile milli takımdan yakınız. Aynı şekilde Ferdi ile de. Hiç seni görmedim ya da bahsedilmedin?"

  "Benden neden sana bahsetsinler ki?" Mantıklı sorumla gözümün içine uzunca bakıp kafa sallayarak masaya tabakları bırakan garsonu izlemeye başladı.

  Acaba çok mu ters konuşuyordum ona karşı? Karakter olarak sert bir yapım vardı. Mizacımda düz ifadesiz olunca normal konuşsam bile terslemişim gibi algılayabiliyordu. Bununla ilgili Fenerbahçe'ye gittiğim ilk zamanlarda sorun yaşamıştım. Özellikle tuttuğum takım öğrenilince bilerek sert davrandığımı düşünüyorlardı. Bana kimse söylemiyordu ama bir gün Ferdi'nin aslında terslemiyor mizacı öyle diye beni açıklayıp korumaya çalıştığına şahit olmuştum. Sonrasında özellikle dikkat etmeye çalışmıştım ama insanlarda yavaş yavaş beni çözmüştü.

  "Barış Alper." Hm diyerek bakışlarını bana çevirdi. Tatlılığına gülümsedim. "Seni terslediğimi düşünmüyorsun değil mi?" Derin nefes verip elindeki çatal bıçağı bırakıp dirseklerini masaya yasladı.

  "Öyle düşünüyorum ve neden olduğunu çözemiyorum."

  "Bu sorunu her yeni tanıştığım kişide yaşıyorum. Mizacım böyle. Aslında çözmek için çok uğraştım ama bazen ortaya çıkabiliyor. Kimseyi terslemiyorum, öyle hissettirdiğim için özür dilerim." Çatık kaşlarını düzeltip tebessüm etti.

  "Kendini açıkladığın ve soru işaretlerimi giderdiğin için teşekkür ederim Ayda. Bu da benim için önemli. Madem sen böylesin eh ne yapalım senide böyle kabul edeceğiz." Kıkırdayıp masa üzerinden koluna hafif bir yumruk attım.

  "Ah canım acıdı! Senin beni iyileştirmen gerekmez mi ya tam tersi sakatlıyorsun." O gülmemek için çaba verirken abartılı tepkisiyle kıkırdadım.

  "Seninde prenses bir erkek olduğunu bilmiyordum Barış Alper." Gözlerinin içine imalı imalı bakarken gözlerini kıstı.

  "Benden daha erkeğini bulamayacağına eminim." Kışkırtma sırası ondaydı.

  "Tam olarak neye erkeklik diyorsun çözemedim ama" baştan aşağı vücudunu süzüp tekrar gözlerine baktım " Evet senin gibisini bulamam. Dikkatim sadece yapılı ve çakma sarı olmayan erkekler tarafından çekiliyor çünkü."

  Sakin ve güzel başlayan yemeğimiz bir an da iki ergenin laf sokma yarışmasına girmiş gibiydi. Gözlerini yüzümde gezdirip başka bir şey demeden yemeğini yemeye devam etti. Alttan alıp konuyu kapatması kendimi huzursuz hissettirdi. Şakalaşmıyor muyduk?

Intern |B.A.Y|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin