30

495 46 2
                                    

Bekom olmadan yazdığım bölümlerden zevk almadığımı fark ettim bekomda bekom

  Hızlı adımlarla tesise girip, odama ilerledim. Kolidorlardan sert adımlarla ilerlerken odama giden yol ilk defa bu kadar uzun gelmişti. Elimdeki telefonu, çantamın ön gözüne sıkıştırmaya çalıştım ama tam girmemişti. Umursamayıp yürümeye devam ettim. Tam o sırada çarptığım bedenle geriye sendeledim.

  "Yavaş kızım atlı mı kovalıyor." Berkan avel avel yüzüme bakarken, ne desemde hemen gitsem diye düşündüm. Çok acil işim vardı Berkan üzgünüm.

  "Sonra konuşuruz Beko dur." Tam geçip gidecekken kolumu tutup durdurdu. Gözlerimi sıkıca kapatıp açtım.

  "Sen iyisin değil mi?" Berkan beni inceleyip, ellerini omuzumda, üst kolumda gezdirdi. Hızlı yaptığı hareketlere karşılık çantam kolumdan düşmüştü. Berkan elini hızla arkasına atarken, sadece hemen gitmeye odaklıydım.

  "İyiyim Berkan, sadece öğlene kadar hazırlamam gereken evraklar var. Hemen başlamam gerek, sana iyş antrenmanlar." Cevap vermesine izin vermeden hızla yürümeye devam ettim.

  Odamın kapısını açıp içeri girmem ve anında kapatmam bir olmuştu. Bana dönen sarışınla çantamı gelişi güzel koltuğa fırlattım ve koşup sarıldım. Oturduğu sandalyeden kalkmasına bile izin vermemiştim. Halinden memnuncasına belimden tutup kucağına yan bir şekilde oturttu. Tam konuşacakken dudaklarını öperek izin vermedim.

  Dudağımın üstünde gerinen dudaklarıyla güldüğünü anlayıp ensesine tırnaklarımı geçirdim. Tıslayıp beni geri çekti.

  "Ayda sikeyim ya sinirini benden mi çıkarıyorsun." Yüzünü buruşturup ellerini ensesine değdirip baktı. Hafif kanlanmıştı. Suratındaki acı ifadesini görüp masumca gülümsedim.

"Özür dilerim," dedim alaycı bir tonla. O ise dudaklarını büzüp, gözlerini devirdi. Sonra kollarını belime daha sıkı sarıp, kendine iyice çekti.

"Böyle özür mü olur? Bir daha yaparsan bende seni ısırırım." dedi, gözlerindeki çocuksu tehdit parıltısıyla.

Kıkırdayarak ellerimi boynundan çekip yüzüne dokundum, parmaklarımı çenesine doğru gezdirirken "Sen benim canımı yakmazsın," diye mırıldandım. Dün geceden kalma gerginliğim ve stresim biraz yatışmıştı. Varlığıyla huzur bulduğum kişiyle olmanın rahatlığına kendimi kaptırmıştım. Derin bir nefes alıp, yüzümü omzuna yasladım. "Bu aralar gerçekten zorlanıyorum." dedim fısıldarcasına.

"Bu tez işi neden bu kadar canını sıkıyor? Para verip yaptırsak ya birine." dediğine kıkırdayıp, yüzümü omzundan kaldırdım. Ben şaka yaptığını sanarken, kaşlarını çatmış, ciddi bir şekilde bana bakıyordu.

"Kendim yazmam gerekiyor. Halledebilirim, sadece biraz yoruyor beni. Yüksek lisans hedefi olan biriydim, ama vazgeçecek gibiyim." Barış Alper, anlamazca yüzüme bakmaya devam ediyordu.

"Liseden sonra okumadım, dediklerinin ne olduğunu çok bilmiyorum. Ama halledebileceğine eminim. Sadece senin stres olman hoşuma gitmiyor. Ya stresten hastalanırsan?" Dudağıma minik bir öpücük bırakıp geri çekildi.

"Saçım felan dökülür stresten, kel kalırım. Beğenmez misin beni?" Şakasına nazlandığımda yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.

"Saç ektiririz canım, ondan kolayı mı var." Bilmişçe bana bakarken gözlerimi kıstım.

"Yani beni değiştirirsin? Doğal haliyle kalması hoşuna gitmez, öyle mi Barış Alper?" Yüzüme şaşkınlıkla bakarken (maçtaki napmışımkine bakışını hayal edin) ciddi kalmaya devam ettim.

Intern |B.A.Y|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin