57. Bölüm

1.1K 149 29
                                    

Rob Aiden'e kılıç çekmişti. Mclenan savaşçıları da etraflarını sarmıştı. İzleyiciler arasında karışıklık çıkarken arenaya girip Emir'e doğru koştum. Elbisemin ağır kumaşı adımlarımı kısıtlıyordu. Bu yüzden eteklerimi dizlerime kadar sıyırdım, nefes nefese yanına vardım. Kalabalığın uğultusu kulaklarımı doldurmuştu ama o an sadece Emir’in solgun yüzüne odaklanmıştım.

"Emir, Emir!" diye fısıldarken titreyen ellerimle vücudunu yoklamaya başladım. Kalbim deli gibi çarpıyordu; gözlerim kan lekelerine takıldı. Bir an için kötü senaryolar zihnimde belirse de, hâlâ nefes aldığını hissedince içimde küçük bir umut kıvılcımı yandı.

Melek, benden birkaç saniye sonra dizlerinin üzerine çöktü. Gözlerindeki endişe, kalbime daha da ağırlık veriyordu. Parmakları hafifçe Emir’in alnına dokundu, göz kapaklarını aralamaya çalıştı ama Emir’in bedeni hâlâ hareketsizdi.

Arenadaki kaos her saniye daha da büyürken Melek'in sesi panikle yükseldi. "Büyük bir yarası yok, Tuğra!" dedi, korkudan anadilimize dönmüştü. "Sadece ufak sıyrıklar" derken yaralarını kontrol ediyordu. Emir’in gözleri kapalıydı, yüzü solgundu ve vücudu baştan aşağı ter içindeydi. Elim titreyerek alnına dokundum; ateş gibi yanıyordu.

Bir an için göz kapakları aralandı, ama içi boş bir bakışla bize baktıktan sonra tekrar kapandı. Melek hemen elini nabzına koyarak saymaya başladı, bir yandan da arada göz kapaklarını kontrol ediyordu. "Siktir ne oldu? Hadi Emir, lütfen cevap ver bana!" diye fısıldadı ama Emir’den hâlâ bir tepki yoktu.

Elleri titreyerek kontrol etmeye devam eden Melek’in yüzü endişeyle gerilirken, benimse içimde öfke alevleniyordu. Emir’in elinden düşürdüğü kılıca uzandım, parmaklarım soğuk çeliği sıkıca kavradığında içimdeki korku yerini öfkeye bıraktı.

Derin bir nefes alıp hızla ayağa kalktım. Artık arenanın uğultusu, seyircilerin meraklı bakışları umurumda bile değildi. Gözlerimi Rob’un bulunduğu kalabalığa diktim ve sert adımlarla ilerledim. Elimdeki kılıcı dik tutarak Aiden denen savaşçının karşısına kadar yürüdüm; içimdeki hiddeti kontrol etmek her adımda daha da zorlaşıyordu.

Göz ucuyla Mclenan savaşçılarının İslay klanı insanlarına kılıç çektiğini gördüm. Gerginlik havada keskin bir bıçak gibi asılı duruyordu. Herkes birbirine meydan okuyan bakışlarla kilitlenmişti. Eğer Emir'e bir şey olursa  hepsini kendi ellerimle gebertecektim!

Rob, Aiden’ın boğazına kılıcını dayamıştı ama bakışları sürekli yerde yatan Emir’e kayıyordu. Beni fark ettiği anda gözlerinde bir rahatlama ve kararlılık belirdi. Aiden’ın boynundaki kılıcı biraz gevşetip beklemeye geçti.

Kılıcı sıkıca kavrayarak Aiden'a doğru bir adım daha attım. Öfkemi dizginlemeye çalışsam da gözlerimdeki öldürücü bakışın onu dehşete düşürdüğünü görebiliyordum.

"Seni piç!" diye tısladım onların ana dilinde. Sesim arenadaki gürültünün arasında bir fırtına gibi yankılandı. Bakışlarım öldürebilseydi Aiden şu an ölmüştü.

"Seni öldüreceğim!" diye haykırarak kılıcımı hızla savurdum. Çeliğin keskin ucu tam Aiden’ın kalbinin üzerine geldiği an, son anda durdurdum. Arenadaki uğultu bir an için yerini mutlak bir sessizliğe bıraktı. Ama Aiden’ın yüzünden en ufak bir irkilme bile geçmemişti; sanki kılıcın soğukluğu bile umrunda değildi.

"Finalde her şey serbestti, Kraliçem," dedi alaycı bir şekilde, kafasını hafif eğerek reverans yapar gibi. Dudaklarındaki sırtlan gülüşü öfkemi daha da harladı. Gözlerinde korkusuz, kibirli bir ifade vardı.

Tam o anda Melek’in arkamdan gelen sesi arenadaki sessizliği delip geçti. "Galiba zehirlenmiş, Tuğra!"

Bir an için kan beynime sıçradı. Kılıcı öfkeyle yana fırlatıp Aiden’ın üzerine atıldım. Yumruğum tüm gücümle yüzüne indiğinde, adam savaşçılarımın sıkı tutuşuna rağmen geriye doğru sendeledi. Arenada yankılanan şaşkın bir "Aaaa!" nidası, seyircilerin olan biteni şaşkınlıkla izlediğini gösteriyordu. Ama ben, hiçbirini umursamıyordum.

TUĞRA [İNVERNESS 1]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin