Bu bölüm ilk ithafimi yapmak istedim. Tabiki yayında ve yapımda çok çok emeği geçen biricik kankam efikaCantrk ile basliycam. Aklımda birileri var,ama ithaf isteyen de yorum bırakabilir. Keyifli okumalar.
(Multimedyada bahsedilen kulübe)(3 sene önce, kasım 12)
Gözlerim yavaş yavaş aralaniyodu. Ellerimi kipirdatabilsem gözlerimi ovaliycaktim ama yok. Ne ! Ellerimi ! Gözlerimi bu kez tamamen actigimda biraz başım dönmüştü. Tam karşıdaki duvarda bi pencere,soldaki duvarda bi kapı... Odadaki eşyalar bundan ibaretti. Yıkık dökük duvarları olan bu yerde ellerin ve ayaklarim bağlı, ağzın bantlı bi şekilde sandalyede oturuyodum. Hey,bi dakika,noluyo ? Neresi burası, buraya nasıl geldim ve bu halim ne ? Biraz refleks olarak biraz da duyulurum umuduyla bağırmaya çalışmıştım ama nafile...Sesim doğru düzgün çıkmıyodu bile. Bir-iki dakika daha neler olduğunu hatırlamaya çalışırken tahtadan olan kapı gicirdayarak açıldı. İçeriye otuzlu yaşlarda, kirli sakallı, siyaha bürünmüş ama zengin gorunumlu,en kötüsü de daha önce hiç görmediğim bi adam girmişti. O içeri girince kapı aralık kalmıştı, bulunduğumuz yer-sanirim bi kulübe-oldukca sessizdi. Sadece...korkak bi nefes sesi duyuyodum. Nefes alıp verirken elinden gelse haykiricakmis gibi korkak nefesler...Benim gibi...Ben bu sesi tanımaya çalışırken az önce uzaktan boş bi şekilde beni inceleyen bu karanlık adam, şimdi yaklaşmıştı.
-Diğer konugumuz da uyanmış demek.
Nerdeyse fısıltı şeklinde söylediği bu cümlenin ardından ben daha ne olduğunu anlamadan, tek hamlede ağzındaki banti çıkarmıştı. Acıyla yüzümü buruşturup küçük bi çığlık attım. Saf saf,uyandigimdan beri yasadiklarimin şokunu atlatmaya çalışırken geçirdiğim 1 dakikanın ardından sonunda kendime gelmistim.
-S...Siz kimsiniz ? Neresi burası ? Be...
Ben daha sözümü tamamlayamadan duyduğum sesle yine donup kalmistim.
-Masal...Masal burdasin...
-Yağmur.../o da mi burdaydi,noluyodu ? Bizim burda ne işimiz vardı ?
Sanırım tüm bunların cevabını karşıma geçmiş ifadesiz ama tedirgin edici şekilde beni izleyen adam vericekti. Hadi bi cesaret...
-Bizden ne istiyosunuz ? Kimsiniz siz !?
Yine yaklaşmıştı. Allah'ım bu adam ne kadar da korkunç bi surata sahip ! Siyah gözlerine uyumlu simsiyah bakiyodu,delip gecicek gibi,oldurucek gibi...Buna bi de göz altlarındaki morluk mu siyahlık mi herneyse,o eklenince... Dudakları keskin bi ifadeyle kapalıydı. En korkuncu da yüzünde, sağ tarafında, elmacık kemiğinden boynuna kadar inmiş bi yarikti. Evet,bu bi çizik olamazdı. Muhtemelen kolay oluşmamıştı ve kolay da kapanmiycakti. Hatta büyük ihtimalle hiç kapanmiycakti. Ben bunları 10-15 saniyede düşünürken, o gözlerini bi an bile gozlerimden cekmemisti.
-İnsan her zaman kendi yaptıklarının bedelini odemez değil mi ?/Kısa bi sessizlik... Ben korkudan ağzımı acamamistim./İki aptalin almaması gereken kararlarının bedelini odiyceksiniz...SONN...Bu bölüm diğerlerine gore kısaydı, farkındayım. Ama bunu küçücük bi bağlantı bölüm olarak düşünebilirsiniz. Devamı bayram sonrası gelicek, o zamana kadar merak edersiniz umarım...(şimdiden iyi bayramlar herkesee)

ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL...
Teen FictionHayatta her zaman birilerinin kararı, başka birinin hayatını etkiler. Peki doğru insan olmak için verdiğin bir karar,bir başkasına zarar verirse...Üstelik o kişi bir mafya... Şimdi,o adam bir bedel isteğiyle yanıp tutuşur... peki BİR BEDEL KAÇ ÖMRE...