"Bu bölüm Vatan için can vermiş bütün aziz şehitlerimize ithaf edilmiştir.
VATAN SAĞ OLSUN...""Bir Türk yitince Tanrı dağları ağlamaz mı?"
*Ahmet Haldun Terzioğlu*
Eymen-Melek Başer
12 Ocak 2002 - Şırnak Suriye Sınırı
Şırnak'ın eksi on beş derece soğuğunda, artık ezberlediği dağların arasında silah arkadaşlarıyla birlikte yürüyordu Eymen. Her yerde diz boyu kar vardı. Hava kasvetliydi. Sert bir ayaz esiyordu. Kuru ağaç dallarına yapılmış kuş yuvaları buz yutmuştu. Ortalıkta muazzam bir sessizlik vardı ve bu askerlerin hiç hoşuna gitmiyordu. Askeriyeye düşen bir ihbarla ortalık adeta yangın yerine dönmüştü. Suriye uyruklu oldukça kalabalık bir grup teröristin Şırnak sınırına yaklaştığı ihbarı gelmişti. Ancak Eymen yalan ihbar olabileceği düşüncesi ile temkinli davranmış ve anında istihbaratla iletişime geçmişti. Çok geçmeden gelen yanıt ise oldukça can sıkıcı olmuştu. Maalesef istihbarat bu ihbarı doğrulamıştı. Geliyorlardı ve oldukça da kalabalıklardı. Eymen ve timi haber doğrulanır doğrulanmaz sınır bölgesine intikal ederken Binbaşı Tuğran Keskiner'de timini alarak bölgeye gelmişti. Kar yüzünden hızları azılıyordu. Zaman zaman dengelerini sağlamakta bile zorluk çekiyorlardı.
Eymen'in ayağı kara saplandı. Botları artık karın içindeydi ve gözükmüyordu. Boşta kalan ve kara saplanmamış olan diğer ayağını bir adım daha ileri attığında dengesini kaybetti. Tam düşeceği anda bir el tuttu kolundan. Bakışlarını düşeceği esnada kolundan tutan elin sahibine çevirdi. Bekir buz gibi havaya tezat sıcaklıkta bakıyordu arkadaşına. "Dikkat et devrem." diyerek yavaşça elini Eymen'in kolundan çekti.
Eymen arkadaşına imalı bir bakış atıp "Edeceğim etmesine de bugün üzerimde tuhaf bir his var amına koyayım. Dengede bile duramıyorum!" diyerek okkalı bir küfür mırıldandı.
"Lan kendine gel. Hiçbir görevde böyle yapmazdın! İyi misin?"
Bilmiyordu Eymen. Anlam veremediği bir his vardı içinde. Neyin nesiydi bilmiyordu ama tam gelip göğsüne oturmuştu.
"Binbaşım sorun nedir?" Tuğran Binbaşı bir terslik olduğunu anlayarak Eymen ile Bekir'in yanına geliyordu.
"Sorun yok komutanım." dedi Bekir. Öyle olmasını umuyordu. Arkadaşının hissettiği his her neyse iyi bir şey olmadığını düşünüyordu.
"Eymen?" diye sordu Tuğran Binbaşı. "İyi misin?" Birçok yerde Tuğran ve Eymen birlikte görev almışlardı. El bab, Beyrut, Somali, Kerkük... bunlardan sadece birkaçıydı. En az Bekir kadar Tuğran'da tanıyordu Eymen'i. Bu halleri hal değildi. Üstelik sınıra yaklaşan bir ordu dolusu terörist varken asla halleri hal değildi.
"İyiyim binbaşım." diye cevapladı Eymen. İçine, göğsüne oturan bu hissi yok saymak istedi. Kızını düşündü. Onun o yeşil gözlerindeki parlaklık aklına gelince gülümsedi. Baba, baba diyerek etrafında pervane oluyordu küçük Melek. Beş yaşına yeni girmişti. Eymen o gün kızının yanında olamamıştı çünkü görevdeydi. Melek'e izin alamadığını telafi edeceğini söylemişti ama biliyordu ki kızı kırılmıştı. Çok kırılmıştı hem de. Ama babasına belli etmemeye çalışıyordu. "Tamam baba önemli değil," demişti. "Hem zaten seneye kutlarız. Her yıl doğum günüm var nasıl olsa." Küçük Melek bir sonraki doğum gününün planını bugünden yapıyordu. Peki bir sonraki doğum gününde babası yanında olacak mıydı?! Bir dahaki doğum gününde babası hayatta olacak mıydı?!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VATAN
Ficción GeneralBabam beni yıllar önce kardeşim dediği görev arkadaşına emanet etmişti. Şimdi ise o arkadaşı beni Türk Silahlı Kuvvetleri'nın değerli parçası olan Yüzbaşı Boduroğlu'na emanet ediyordu. Şehit Binbaşı Eymen Başer'in kızı, öğretmen Melek Başer'dim ben...