NALİN ERDEM
"Sen avuçlarımda yıpranmış defterime karalamaya cüret edemediğim sözüm, karanlık odalarda yalnızlığım duyar da üzülür diye mırıldanmaya korktuğum ezgimdin Ozan. Hiç haberin olmadı. Oysa ben henüz besteleyemediğim şarkımın en isyankâr not...
Bu bölüm Nalin'in gözünden Devran'ı son görüşümüz olabilir 🐦
Keyifli okumalar 💃
🎻🎻🎻
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
'Fazla kötülük edemem ben. Bir defa küserim zannımca. Çok çok kötü olasım var sana. İki ömür küslük yetmez bana!'
1984
Abim araba sürmeyle ilgili bir kursa gitmişti. Ben konakta yalnızdım. Çünkü Nuşen de erkenden kalkıp evden gizlice kaçmış, Zühre ablanın yanına gitmişti. Xezal arkasından ağladı diye Devran abi yokluğunu fark edip kızmış, Hozan'ı da Nuşen'i getirmesi için peşinden göndermişti.
Hozan giderken benim haberim olmadığı için onunla gidememiştim. Hozan'sız Hozan'ın evi çok sıkıcıydı bana. Misafir gelecek diye kadınlar telaşlıydı zaten. Onlara görünmeyeyim diye konağın kapısının iç tarafında dolanıp duruyordum. Hozan'ı bekliyordum.
Ben dolanırken Sosin kadın birden hızlı hızlı yanıma geldi. Bir an bana vuracak sanmış, şaşkınlıktan kitlenmiştim ki kolumdan tutup çekti. "Gel sana bir iş vereceğim."
"Kolum," dedim bıraksın diye ama bileğinde öyle bir güç vardı ki ayaklarım yürümüyor, yerde sürükleniyordu ona doğru. Beni salona soktu. Kolumu bıraktığında etim kemiğimden yavaş yavaş uzaklaşmıştı. "Ha al şunu," dedi el süpürgesini uzatıp. "Ne varsa dışarı süpür. Geç diğer odalara."
"Ben mi?" dedim bana uzatmış olmasına rağmen.
"Yemeye gelince sen. Giymeye gelince sen. İşe gelince niye sen değil?" Süpürgeyi elime tutuşturdu. "Bak abin iş için ne kadar çabalıyor. Devran Bey'inin gözüne giriyor. Sen de çalış. Mutfağı ne zaman boş görsen gir bulaşığı yıka çık. Yoksa abini nasıl işe alsın Devran Bey?"
Oğluna niye Bey diyor?
"Ben çocuğum," dedim süpürgeyi bırakmak için. Belki rica etse yardım ederdim ama hem Sosin kadını sevmiyordum hem rica etmemiş kolumu acıtmıştı.
"Boşver artık çocukluğu. Aklın her şeye eriyor senin. Buraları süpür çabuk. Çamaşır var sıkmışım. Onları götür as. Misafir gelmeden kurusun, topla onları."
"Çamaşır da mı asacağım?" diye sordum şaşkınca.
"Abine diyelim git?"
Yüzüme öyle ciddi bakıyordu ki inanmıştım. Bunu bize söylerdi. İşine yaramazsak bize git derdi. Ama benim abim burada kalalım diye çok çalışıyordu. Uyumadan önce yastığı alıp kendine direksiyon yapıyor, gizlice araba sürer gibi davranıyordu. Memet abi onu kursa bile yazdırmıştı. Bize yine de git mi diyeceklerdi?
Mecbur kalınca süpürgeyi alıp halıya sürttüm. "Düzgünce," dedi Sosin kadın.
Ardından ağız hareketini taklit ettim. "Dözgönce!" Süpürgeyi halıya sertçe vurdum.