"Ruhlarımız çoktan teslim alındı."
"Nasıl yani Kutay ne demek istiyorsun? Ruhlarımız teslim alındı da ne demek?"
"Buradan çıkacağımızın garantisi hiçbir şekilde yok demek Alin. Hâlâ yaşadığına aldanma, bizim de miyadımız dolmak üzere."
"Kutay şuan saçmalıyorsun ve bu konuda gerçekten çok ciddiyim."
"Alin, sence yaşadıklarımız çok mu normal! Mete karşımızda ve 6 parça hâlinde. Bizim kalemlerimizi tek tek kırıyorlar Alin. Sırada kim var? Sen mi yoksa ben mi?"
"Kutay sen manyak mısın? Farkında değil miyim sanıyorsun lan sen beni? Karnımda ne idüğü belirsiz olan bir bebek var lan! Ben bile senin kadar caz yapmadım."
"Öyle mi Alin? Kim bilir bu bebek nasıl meydana geldi?"
"Anlamadım Kutay ne demek istiyorsun? Açık oyna kartlarını."
"Sandığın gibi bir şey düşünmüyorum sakin ol. Bu bebeğin nasıl meydana geldiği seni de korkutmuyor mu tam olarak?"
"Korkutmuyor gibi mi Kutay?"
"Alin benim aklımda bir şey var."
"Ne geçiyor aklından Kutay?"
"Onları toplamalıyız Alin."
"Kimleri toplayacağız Kutay? Farkındaysan burada sadece sen, ben bir de bebek var."
"Zaten bizden bahsetmiyorum Alin."
Bizden bahsetmiyorsa o hâlde geriye zaten iki seçenek kalıyordu: 7 büyük iblis ve Zamanın Kırbacı.
"Hangisi Kutay?"
"İblisler."
"Onları nasıl çağıracağımıza dair bir planın var mı acaba?"
"Evet var."
"O hâlde dinliyorum altın kafa."
Kutay'dan.
"Şimdi şöyle ki Alin, hatırlıyor musun buraya ilk gelmeden önceki gün bana rüyanı anlatmıştın."
"Evet, anlatmıştım Kutay."
"O gün senin kütüphanende bir kitap dikkatimi çekmişti. Sen başka bir mitolojiye göz atarken bende üzerinde göktürk alfabesiyle yazılmış olan bir ansiklopediyi inceliyordum."
"Evet, Kutay. Sadede gel artık çünkü bizim de vaktimiz geldi de geçiyor."
"Sakin ol. Orada ansiklopediyi okurken bir sayfaya denk gelmiştim. Her iblisin kendisini anlatan özel eşyaları olduğunu ve onlara zaaflarının olduğunu söylüyordu. Kimi iblise göre bu bir ilahi kitap olurken kimisine göre de azizlerin eşyaları buna dahil olabiliyormuş."
"E yani Kutay?"
"Yanisi şu ki Alin, bu mağaraya geldiğimizde hepimiz farklı yönlere dağıldık. Toplam 4 yön vardı. Kendi tarafında hiç dikkatini çeken bir şey yaşadın mı veya gördün mü?"
"Aslında buldum."
"Ne buldun?"
"Kırmızı deri ciltli bir kitap ve gözyaşına benzeyen bir kristal tarzı bir şey buldum."
Alin'in tarif ettiği eşyaların aynısından bende de vardı. Ciltli bir kitap ve bir gözyaşı kristali. Peki o zaman bunlar Zamanın Kırbacı'nın zaaflarını içeren eşyalar olabilir miydi?
"Aynılarından bende buldum Alin. Çıkarıp göstersene."
"Dur bekle çantamdan alayım."
Çantasını iyice karıştırdı ve sonunda aradığı parçayı buldu. O parçaları çıkarrıken aynı işlemleri bende uyguladım. Parçaları bana gösterdiğindeyse kristallerimiz arasında renk farkı vardı. Benimki kırmızı onun ise maviydi.
![](https://img.wattpad.com/cover/376793546-288-k24187.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMANIN KIRBACI
HorrorBu sefer çan sesi bizim için çalmıştı. Hayatlarımızın kırılma noktasında ya zamanın yelkovanında bir tabut olacaktık ya da o zamanı kendimizle beraber durduracaktık. Alin Öztürk ve arkadaşları, üniversitelerinin tatile girmesi sebebiyle bir araya ge...