"Şu en önde oturan çocuğun ismini biliyor musunuz? Kahverengi saçlı olan." Yağmur ve Nazlı dediğimle birlikte gözlerini en ön sıraya çevirdi.
"O mu?" dedi Nazlı parmağıyla Bay Abartan'ı göstererek. Başımı evet anlamında yukarı aşağı doğru hareket ettirdim.
"Bora. Bora Aksoy. Bu bölgedeki herkes onu ve ailesini tanır. Örnek aile diye hep parmakla gösterilirler." Ailesini bilmem ama Bora'nın pek örnek biri olduğunu sanmıyordum.
Büşra saçını parmağına dolamıştı ve sırıtarak Bora'nın yanındaki çocuğu izliyordu. Kumral,1.90 boylarındaydı. Başıyla işaret ederek "Şu çocuk kim?" dedi. Ah Büşra ah! Yediğin kazıklar yetmedi mi sana?
"Kuzey. Bora'nın en yakın arkadaşı. İkisi kardeş gibilerdir."
"Neyse birazdan ders başlar biz yerlerimize gidelim. Görüşürüz kızlar!" dedi Nazlı Yağmur'un koluna girerek. Yağmurlar gidince bizde rastgele bir yere yerleştik.
***
-Bora'nın ağzından-
Orman gibi yeşil gözler,ev gibi hissettiren bir gülüş,ipek gibi saçlar. Bayan Kör aklımı neden bu kadar kurcalıyordu? Çocukluk arkadaşıma benzetip duruyordum.
Çocukluk arkadaşımın boynunda kalp şeklinde bir doğum izi vardı. Bayan Kör'ün ise boynunda görünür hiç bir iz yoktu.
Öğretmenin uyarı dolu sesi ile kendime geldim. Gözlerim Bayan Kör'e kaydı. Ben hocadan azar işttiğim için yüzünde gülücükler açıyordu. Gıcık!
***
Ders arasında Büşra ile kampüsün kafetaryasına indik. Kendimize iki filtre kahve istemiştik. Kahvelerimizin hazırlanmasını beklerken Büşra "Off,keşke sonraki derslerimiz aynı olsaydı." dedi.
"Keşke." Biz konuşurken kahvelerimiz hazırlanmıştı. Kahvelerimizi elimize alıp bahçeye çıktık.
Okulun bahçesini turlayarak kahvelerimizi yudumluyorduk. "Kanka ablan nasıl?" dedi Büşra.
"İyi,hala daha Almanya'da hasta bakıcılığı yapıyor. İki ay sonra işi bırakıp buraya gelecek."
"A,neden bırakıyor işi?"
"O zaten babamın baskısıyla tıp okumuştu. Sevdiği bir işte çalışmak istiyormuş."
O sırada arkadan bir ses "Selam kızlar?" dedi. Kafamı arkaya doğru çevirip baktığımda kol kola olan Nazlı ve Yağmur'u gördüm.
"Gelsenize!" dedim elimle gel işareti yaparak
Yanımıza koşar adımlarla geldiler. Yağmur koluma girdi."Kızlar bugün tanışma partisi var. Geleceksiniz değil mi? Miracle Cafe'de." dedi Yağmur. Partileri sevmezdim ama kampüsteki çoğu kişiyi tanımıyordum. Bir kaç kişinin ismini öğrensem fena olmazdı.
"Olur geliriz. Saat kaçta?" diye cevap verdim.
"Yediye çeyrek kala."
"Çıkışta bize gelsenize birlikte hazırlanıp öyle gideriz." Üniversitenin ilk senesinden kaynaşmamız önemliydi. Düşman edinmek istemiyordum,gerçi şimdiden edinmiştim.
"Olur." dedi ve ardından Nazlı'ya dönüp "Değil mi?" dedi.
"Bana da uyar. Fakat eve uğramam gerek. Kıyafetlerimizi alıp öyle size geçeriz."
"O zaman ben size konumu atarım."
***
"Büşra yeter daha da sürme şu allığı domatese döndün." Şu anda Büşra'yı pazardaki bir domates kasasına koysak, domates sanıp alırlar. O derece abartmıştı allığı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OPİA
Teen Fiction6 yaşındayken annesini kaybeden Eylül Ulusoy,özel sebeplerden dolayı yaşadığı şehir İzmir'den anılarını bırakıp ailesiyle birlikte taşınırlar. Yıllar sonra İzmir'e üniversite okumak için geri döner ve üniversitesinin ilk gününden okulun popüler çoc...