-BORA-
Eylül'ün evinden çıkalı yarım saat olmuştu. Dışarı çıkmaya hazırlanıyordum. Aslında Eylül'ün her şeyi hatırladığında ki yüz ifadesini görmeyi çok istiyordum. Ama Eylül beni apar topar evden çıkarınca malum o yüz ifadesini göremedim. Fakat Eylül'ün utanç çığlığını duymuştum. Daha doğrusu bütün apartman duymuştu.
Eylül'ün lise zorbalarına ve Aren'e haddini bildirmeye gidiyordum. Zorbaların Snapchat hesaplarını bulup konumlarına bakmıştım. Şu anda hepsi Hayal Holding'in binasındaydı. Aren ise hastanedeydi.
İlk zorbaların yanına sonra Aren'in yanına gidecektim. Aren'in neden hastane de olduğunu merak etmiyor değildim. ama ilk kolaydan başlayacaktım.
***
Gold detayları olan kapıyı sert bir şekilde tekme atarak attım. Kalın kaşlı bir çocuk ayağa kalktı ve sertçe "Ne oluyor lan?" diye bağırdı.
Yanındaki sarı saçlı mavi gözlü bir kızsa "Sen kimsin?" dedi tiz sesiyle.
"Çilli domuz diyerek zorbalık yaptığınız kızın ..." arkadaşıyım diyecektim fakat arkadaşlar öpüşmezdi. "Sevgilisiyim."
Deri koltukta oturmuş ve kucağında esmer bir kız olan çocuk konuştu. "He bu Eylül denen ucubenin sevgilisi!"
"En azından sevgilim pezeveng değil ve kucağındaki kızdan daha güzel." Hepsinin dediğimle birlikte yüzü asıldı. Kucağındaki kız kalktı ve bana doğru yürüdü. "Çilli domuz sence benden daha mı güzel?" dedi yüzünü bana yakınlaştırarak. Kravatımla oynamaya başladı. Onu kenara ittim. "Kesinlikle evet."
"Neyse şimdi şöyle yapıyoruz! Siz gidiyorsunuz benim biricik sevgilimden paşa paşa özür diliyorsunuz yoksa babam Ahmet Aksoy babalarınızın vakıflarına yaptığı bağışları misliyle geri alır."
***
Şu anda Ruh ve Sinir Hastalıları bölümünün kapısında bekliyordum. Akıl hastanesine yatırılmış olması artık bana pek caiz geliyordu. Bir kadına taciz derecesinde mesajlar atması pek de aklı başında birinin yapacağı davranışlardan biri değildi.
Ben bunları düşünürken kapı açıldı ve karşıma o piç surat çıktı.
"Ooo naber Bora Bey? Ne işin var burada?"
"Eylül'e neden mesaj atıyorsun?" Mavi gözleri koyulaştı. "Sendin değil mi?" ,
"Bendim."
Gıcık bir tonda "Biliyor musun? Eylül'ün ikizleri de fena değilmiş. " Anlamaz bir şekilde ona baktım.
"Göğüslerini diyorum. Eylül'ün telefonuna indirdiğim bir program sayesinde her an her saniye onu izliyorum ve duyuyorum."
Yumruğumu Aren'in yüzüyle buluşturdum. Bunun için geç bile kalmıştım. "Eylül'ün ağzını bir daha ağzına almaya cüret bile etme ki zaten edemezsin. Çünkü seni geldiğin akıl hastanesine geri göndericeğim ve hakkında uzaklaştırma kararı aldıracağım." Çok sakin bir şekilde konuşmuştum.
"Kanıtın yok ki!" Pişkince glümsedim ve ön cebimdeki telefonumu çıkarıp ekranı ona doğru gösterdim. "Kayıt ettim bile." dedim ve arkamı dönüp tam gidecekken Aren beni omzundan tuttu. kendine doğru çevirip bana saldırmaya başladı. Ben de ona karşılık vermeye çalıştım fakat yapamadım çok güçlüydü. Beni yere yatırmış yüzümü yumrukluyordu. Tamamen kontrolünü kaybetmişti.
Sonunda bir doktor geldi ve Aren'i üstümden aldı. Fakat Aren durmuyordu. Bu sefer hemşirelere saldırmaya başladı. Apar topar gelip Aren'e aşı yaptılar ve Aren mum oldu. Hemşireler onu götürdü.
Az önce ne olmuştu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OPİA
Teen Fiction6 yaşındayken annesini kaybeden Eylül Ulusoy,özel sebeplerden dolayı yaşadığı şehir İzmir'den anılarını bırakıp ailesiyle birlikte taşınırlar. Yıllar sonra İzmir'e üniversite okumak için geri döner ve üniversitesinin ilk gününden okulun popüler çoc...