Bölüm 6

59 47 17
                                    

"Eylül sufle yapacağım da evde süt bitmiş,acaba bir koşuda gidip alabilir misin?" Başımı telefonumdan kaldırdım. "Sen gitsene! Ben oyun oynuyorum." dedim isyankar bir şekilde. Altına koş tom oynuyordum. Yani süt almaktan daha önemli görevlerim vardı. Altın peşinde koşmak gibi...

"Gören de atom parçalıyor sanar! Hadi bak karnım ağrıyor,canım tatlı çekti. Hem çöpü de atarsın." dedi ve omzumdan iteklemeye başladı. Omuz silkip dudağımı büzdüm ve beş yaşındaki bir çocuk gibi mızmızlanmaya başladım.

"O zaman yabancı dilden verilen bütün ödevlerini tek başına,benden yardım almadan yapmak zorunda kalırsın!" Yabancı dilimi eğer diğer derslerimle kıyaslarsak berbattı. Büşra da şu anda haliyle bu durumdan yararlanıyordu. Kurnaz tilki!

"Money?"

"Montumun cebinde."

***
Ayıcıklı pijamamın üstüne siyah deri montumu geçirdim ve Converse ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Apartmana yeni biri taşındığından dolayı apartmanın içi köpük straforlar ile doluydu. Yere düşen strafor parçasını alıp elimle ezdim. Bu şey beni çocukluğumdan beri rahatlatıyordu.

Elimi çırpıp çıktım. Bir diğer elimde kokmuş çöp vardı. Çöpü olabildiğince kendimden uzak tutuyordum. Evin yakınındaki çöp kutusuna attım. Ellerimi cebime sokup markete girdim.

Süt reyonunda şansıma tek bir kutu vatdı. Hemen süt kutusunu elimle kavradım daha almamışken başka biride sütü diğer tarafından tuttu.

"İlk ben aldım! Rica ediyorum bırakın." dedim gergin bir şekilde.

"İlk ben aldım! Asıl siz bırakın." Bu kibir dolu sesi hemen tanımıştım.

Başımı şaşkınlıkla çevirdim. "Bay Abartan?"

"Bayan Kör?"

"Senin ne işin var burada!" Ağzım şoktan bir karış açılmıştı.

"Sizin binaya taşındık Kuzey ile."

"Bizim binaya mı?" Şok üstüne şok yaşıyordum.

"Yok babamın binasına taşındık! Tabii ki sizin binaya taşındık!"

"O mobilya taşıma sesleri sizden mi geliyordu?" Büşra ile baya sövmüştük.  Büşra resmen hoşlandığı çocuğa bela okumuştu!

"Evet bizden geliyordu. Yoksa sizin mahalleye günde beş kez yeni birileri mi taşınıyor?" Dalga geçtiği çok belli oluyordu. Cevap verme tenezzül bile etmedim.

Bora sütten elini çekmişti. Hemen sütü kapıp sepetime attım. Saçımı savurarak yürümeye başladım ve Bora'yı arkamda bıraktım.

"Cadaloz!" diye bağırdı Bora arkamdan. Yüzümde gururlu bir sırıtış belirdi. Bora hızlı adımlarla yanıma geldi.  "Sinsi!" diye fısıldadı kulağıma.

"İltifatın için teşekkür ederim komşum." dedim ve Bora'nın yanağından makas aldım.

"Birbirimizden tuz ister miyiz? Birbirimize anahtar bırakır mıyız?"

"Rüyanda görürsün."

"Rüya gibi bir adam olduğum için de mi?"

"Ay götüm... Sanki bana Leonardo Di Caprio!" Büyük çaplı bir iç çektim.

"O zaman Brad Pitt gibiyim."

"Brad Pitt'i beğenmiyorum."

"O zaman Johnny Depp." Bu çocukta ki inatçılık beni deli ediyordu. Tamam yakışıklıydı ama bunu ona söylersem egosunun okşacağını biliyordum,bu yüzden sustum. Sinirli bir şekilde güldüm.

"Siz taşındınız? Zaten bir eviniz yok muydu?"

"Kiracımız zam yaptı kiraya. Neyse daha yerleştirelecek çok eşya var. Kuzey'e yardım etmem gerek. Sonra görüşürüz canım komşum." Göz devirdim. Bora guttiğinde kasanın oraya geçtim.

O sırada telefonuma bir bildirim geldi.

Telefonumu cebimden çıkarıp bildirimi açtım.

0533***: Beni engellemişsin bebeğim.

***

OPİAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin