Uzun bir süre mesaja baktım. Başıma bir bela almıştım ve bu belanın ne türden olduğunu bilmiyordum. Ya tatlı belaydı ya da kara belaydı. İkinci seçenek olmasın diye dua ettim. Zaten başımda babam gibi bir kara bela vardı, ikinci bir kara belaya hiç ama hiç gerek yoktu.
"Abla! Ödeyecek misin aldıklarının parasını?" dedi benden bir kaç yaş küçük gözüken ve sarı saçlarını at kuyruğu yapmış kasiyer. Kızgın bir şekilde söylemişti.
"Pardon dalmışım." Kız kart okuyucuyu önüme koymuştu bile kartımı alete gösterdim ve "Dık!" diye bir ses geldi. Aldıklarımı poşete yerleştirdim ve iyi günler dileyip oradan ayrıldım.
Eve giderken bile mesajı kimin atmış olabileceğini düşünüyordum. Bu kişi her kimse onu bulmalıydım,ve bulacaktım da.Aklımda bir sürü seçenek belirdi. Kafamın içinde bu seçeneklerden uzun bir belalı listesi oluşturdum ve seçenekleri değerlendirmeye başladım.
İlk başta ablam vardı. Belki beni trollemeye çalışıyordur. Normal bir insan olsa bu aptal şaka için uğraşmazdı,ama o insan Asel Ulusoy'un ta kendisi ise durum farklıdır. Ablam insanları şakalamayı çok severdi ve asla üşenmezdi. Ama farklı bir numaradan yazacak kadar deli de değildi! Ablamı listeden sildim.
İkincisi Büşra'ydı. Büşra da ablamla hemen hemen aynı özellikleri taşıyordu. Ama neredeyse onunla bütün gün evde dibdipe oturuyorduk. Mesajı ne ara atacaktı? Listeden birini daha silmiştim.
Listeyi incelemeye daha yeni başlamıştım,ve daha şimdiden iki kişi elenmişti. Eğer böyle giderse benim işim daha da zorlaşacaktı.
Dün gece yağmur yağdığı için her yer ıslaktı. Ben listeme göz gezdirirken bir motor yanımdan hızla geçti ve yerdeki su birikintilerin hepsi üstüme gelmişti.
O giderken arkasından bağırıp çağırıyordum. "Öküz! İnsan var görmüyor musun mal!"
Motorlu çocuk gerisin geriye döndü ve tam önümde durdu. Kafasında kaskı olduğu için yüzü gözükmüyordu. Kafasındaki kaskı yavaş hareketlerle çıkardı.
"Naber güzellik?" dedi Aren pişkin pişkin.
Yavşak bir tipe benzediği için pek ısınamamıştım."Bana güzellik demezsen çok sevinirim."
"Yürüyen güzellik dememe ne dersin?" Otuz iki dişini göstererek sırıttı.
"Sadece Eylül de yeter de artar bana."
"Tamam Eylül." dedi ve beni baştan aşağı doğru süzdü. "Ayrıca su için de özür dilerim."
"Bir daha ki sefere daha dikkatli ol. Benim yerimde başka bir olsaydı şu anda sana tekme tokat dalmıştı."
"Bana! Tekme tokat dalacaklar!" dedi ve birden gülmeye başladı. Kaşlarımı çatıp kollarımı önümde birleştirdim ve onun gülmesini bitirmesini bekledim.
"Onları ezer geçerim."
"Onlar seni ezip geçer de neyse." Göz devirdim.
"Göz devirmen bile tatlı."
"Bu laflarla beni ayartabileceğini sanıyorsan yanılıyorsun. Neyse seninle uğraşamayacağım. Evde arkadaşım bekliyor." dedim ve arkamı dönüp yürümeye başladım.
Eve döndüğümde gidip belalı listesini bir kağıda geçirdim. Büşra'nın ve ablamında üstünü çizdim.
Üçüncü seçenek eski sevgilim Ferit'ti. Yobaz olduğu için onu ben terk etmiştim. Neymiş efendim kadın öyle giyinemezmiş, böyle konuşamazmış falan filan. Kime ne? Sana ne? Ferit böyle bir manyaklığı yapardı,ondan hiç şüphem yoktu. Bu yüzden onun üstünü çizmedim.
Dördüncü Bora'ydı. Bora'yı daha yeni yeni tanıyordum. Hakkında tam olarak bir şey bilmiyordum. Yine de mesajı o da atmış olabilirdi.
Beşinci ve sonuncu tahminim ise Aren'di. Yavşak birine benziyordu. Sonuçta bu tiplerden her şey beklenir.
Telefonumu elime alıp en son atılan mesaja tekrar baktım.
0533***: Beni engellemişsin bebeğim.
Ferit sevgi kelimelerini fazla vıcık buluyordu. Bu mesajlar ise fazla vıcık vıcıktı. Bu yüzden Ferit'in de üstü çizdim.
Kaldı geriye iki seçenek: Bora ve Aren.
-
Ertesi Gün -Okulda-
"Eylül sence Kuzey'in hiç sevgilisi olmuş mudur?"
"Bilmem ama büyük ihtimalle olmuştur. Baksana yakışıklı çocuk ve bütün kızlar onun peşinde koşuyor."
"İnşallah sadece bir iki tane olmuştur!"
"WhatsApp'tan falan konuşuyor musunuz?"
"Evet hatta sabah altıya kadar. "
"Hayırlı uğurlu olsun." dedim ve Büşra'yı hem sol hem de sağ yanağından öptüm. "Bu da neydi şimdi?"
"Kızım bu ilişki evliliğe kadar gider "
"Öyle mi dersin?" Yüzünde umut dolu bir gülüş vardı. Büşra da bu gülüşü görmeyeli çok olmuştu.
"Öyle derim. Hem ben biraz Bora'nın ağzını aradım ve Kuzey'in sana karşı olan hislerini sordum."
"Ne dedi?" Aşırı meraklı ve sabırsız gözüküyordu.
"Senden hoşlanıyor!" Mutluluk çığlığı attı.
"Hayırdır neden bu kadar mutlusunuz?" Büşra'nın mutluluk çığlıkları Bora'nın gelmesiyle sona ermişti.
"Seni hiç alakadar etmez!" dedim gıcık gıcık.
"Senden naber Memati?"
"Kuzey nerede?" dedi Büşra araya girerek. "Kafeteryaya kahve almaya gitti."
"Ben bir onun yanına gideyim." Sırf Bora ile beni yalnız bırakmak için yapmıştı. Birde üstüne üstlük giderken bana göz kırpıp sinsi sinsi gülüyordu. Hain!
"Bir iki aya elimize düğün davetiyesi gelirse şaşırma!"
"Böyle giderse bir iki aydan daha kısa bir sürede olacak." Bora'nın yüzüne bakmak yerine bahçeyi inceliyordum. Kenardaki bir kız grubu Bora ile bana bakarak aralarında bir şeyler konuşuyorlardı.
"Bravo hemen de popüler olmuşsun."
"Bu yüzle tabi ki olunur."
"Yürüyen Ego!"
"Takma isim konusundaki yaratıcılığına bayılıyorum."
"Sen ne yapıyorsun burada gitsene!"
"Adam akıllı sohbet etmeye çalışıyorum burada!" Bozulmuş gibi duruyordu.
"Tamam sohbet edelim adam akıllı!"
O sırada telefonum çaldı. Maşallah bugünlerde de telefonum susmuyordu! Bir dakika dedim ve Bora'dan biraz uzaklaşıp telefonu açtım.
"Alo baba!"
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OPİA
Teen Fiction6 yaşındayken annesini kaybeden Eylül Ulusoy,özel sebeplerden dolayı yaşadığı şehir İzmir'den anılarını bırakıp ailesiyle birlikte taşınırlar. Yıllar sonra İzmir'e üniversite okumak için geri döner ve üniversitesinin ilk gününden okulun popüler çoc...