Bölüm 12

355 28 22
                                    

Yavuz sabah uyandığında yatağının boş olduğunu fark etti. Gözleri hızla odayı taradı; fakat Yaman yoktu. Panikle yataktan fırladı, pijamalarının içinde koşarak evi aradı. Adeta bir kâbusun içinde, her köşeye bakarak Yaman'ı bulmaya çalıştı. Ama ne kadar arasa da, ne kadar seslense de Yaman'dan bir iz bulamadı. Kalbi deli gibi çarparken soluğunu toparlayamıyordu, "Olamaz... Kaçmış mı?" diye kendi kendine mırıldandı.

Bu düşünce zihnini ele geçirmişken, pijamalarıyla kendini dışarı attı. Ayakları çıplak toprağa değiyor, ama o bunu umursamıyordu. Etrafa göz gezdirirken, gözleri tepedeki yamaca takıldı. Orada, hafif rüzgarın etkisiyle saçları savrulan bir figür fark etti. Yaman, sakin bir şekilde oturmuş, önünde açık duran bir deftere resim çiziyordu. Yavuz'un içindeki öfke ve korku aniden alevlendi. "Kaçmayı nasıl göze alırsın?" düşüncesiyle dişlerini sıktı ve var gücüyle ona doğru koşmaya başladı.

Yaman, kulaklıkları takılı bir şekilde müziğe dalmış, defterine kendini kaptırmıştı. Çevresinde olup bitenlere karşı oldukça kayıtsızdı. Bir anda gölgesinin önünde belirdiğini fark ettiği Yavuz, onun dikkatini çekti. Kulaklıklarını çıkardı, hafif şaşkın bir ifadeyle ayağa kalkarak Yavuz'a baktı.

"Bir sorun mu var?" diye sordu, sesi gayet sakin ve meraklıydı.

Yavuz'un gözleri sinirden kıpkırmızı olmuştu. "Sen... Sen nasıl kaçtın!" diye bağırdı, sesi çatallanmış, delice bir öfkeyle yükseldi.

Yaman kaşlarını çattı, resim defterini göğsüne bastırarak bir adım geri çekildi. "Ne diyorsunuz? Ne kaçması?!" dedi, kafası karışmış ve yüzündeki şaşkınlık belirgindi.

Yavuz öfkeyle titreyerek "Seni aldım! Sen Atilla'ydın, ama sonra... sonra Yaman oldun! Hani gitmeyecektin!" diye bağırarak Yaman'ın üstüne yürümeye başladı, nefesi hızlanmış, zihni karmakarışıktı.

Yaman ise daha da şaşırmış bir halde, gözleri endişeyle dolmuştu. Eğilip yerde duran çantasını ve telefonunu hızlıca alırken, birkaç adım geri çekildi. "Ne diyorsunuz siz? Deli misiniz?!" dedi, sesi korkuyla titriyordu. Gözlerini Yavuz'dan ayıramıyordu; adamın bakışları karmaşık, sanki bir kâbusun içinde sıkışmış gibiydi.

Yavuz'un yüzündeki öfke ve şaşkınlık birbirine karışmıştı; gözlerini Yaman'dan ayıramıyor, zihninde bir türlü toparlayamadığı hatıralar içinde kaybolmuş gibi görünüyordu.

Yavuz'un yüzündeki öfke ve şaşkınlık, sanki bir fırtınanın içinde savruluyormuş gibi birbirine karışmıştı; gözleri Yaman'a sabitlenmiş, ama aslında bakışları boş ve kayıp gibiydi. Yavuz'un zihninde kopan fırtınalar, geçmişin kırık yankılarıyla doluydu. Bir ses, kafasının içinde yankılanıyordu: "Seni bırakacak... Tüm o sevdiklerin gibi..." Başka bir ses ise "Gitmesine izin verme! Tut onu! Kaybetme!" diye inatla bağırıyordu. Kafasındaki bu sesler, gerçek ve yanılsama arasındaki ince çizgiyi tamamen silmişti.

Yavuz, farkında olmadan kendi kendine konuşmaya başladı, dudakları neredeyse fısıltı düzeyinde ama öfkeyle kıpırdanıyordu. "Beni bırakmayacaksın, değil mi?" dedi, gözlerini Yaman'ın üzerine dikmişti ama aslında başka bir yere bakıyor gibiydi. "Onlar gibi olmayacaksın. Söz verdin," diye mırıldandı, sanki başka bir hayali varlıkla tartışıyormuş gibi.

Yaman'ın kalbi bu tuhaf ve rahatsız edici sahne karşısında hızla çarpıyordu. Karşısındaki adamın bakışları, hem öfke hem de acıyla doluydu, ama aynı zamanda derin bir karmaşa barındırıyordu. Yaman, temkinli birkaç adım geri çekildi; kalbi ağzına gelmiş, o anda başına ne geleceğini kestirememenin verdiği korkuyla kıpırdayamaz hale gelmişti. Yavuz'un bilinçsizce mırıldandığı kelimeler, Yaman'ı iyice dehşete düşürdü.

ŞİZOFREN//BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin