Bölüm şarkısı: Grimes- Oblivion"Ya oğlum zemzem suyuna rakı mı kaştırdıkta seni bize verdi." Şu an oturma odasında kafamı eğmiş bir şekilde küçük çocuklar gibi azarlanıyordum. Berat önümde annem gibi gidip gelirken, Metin'in ellerini önünde çiçek yapıp hayal kırıklığına uğramış bir baba edasıyla kafasını sallıyordu.
"Ya oğlum ne abarttınız sizde. Ne olur ne olmaz diye attım" dedim kendimi savunmaya çalışarak. "Bana cevap verme!" Diye kızdı Berat bana, öyle kızgın bir tonda söylemişti ki annemle kapışırdı. Dudaklarımı büküp tekrar koltuğa sindim. "Haber etmiyorsun, bir şey demiyorsun. Korkutun lan bizi piç" dedi Metin sessizliğini bozarken. "Ya abartmayın amına koyam, ayrıca daha ödevi yetişiricem ben." Diyerek ayağa kalktım. Gözlerim Metin'le kesişince "Metin al şunu odaya götür, yoksa kan götürür burayı" Metin bana tek kaşını kaldırarak baktı "ayakları yok mu? ben niye götürüyorum?" Dedi. "Birbirinizin odasından çıkmıyorsunuz ki. Hayır anlamıyorum ne yapıyorsunuz bu kadar saat" ikisinde şok etkisi yaptırarak aradan sıvıştım.
"Sevil teyzeye söylicem seni, Yaman." diye haykırdı Berat, çok umursamadan odama girip kapıyı kitledim. Berat ile Metin benim çocukluk arkadaşlarımdı. Aynı semte olduğumuz için hepimiz hep aynı okullara gittik, aynı sıraları paylaştık. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmedi hiç bir zaman. En sonunda üçümüzde aynı şehiri aynı üniversiteye kazandık. Benle Berat Grafik kazandık, Metin ise en çok istediği bölüm olan Radyo televizyon sinama kazandı. Üçümüzde sanatçıydık, Ankara'da yaşadığımız sırada ben piyano çalıyordum, Berat Kenan çalar hala çalmaya devam eder, Metin ise opera yapardı. Üçümüz ortak olarak tiyatro ile ilgilenirdik. Buraya geldiğimizdede tiyatroya devam ettik.
Tiyatro sayesinde burda haşlığımızda çıkıyordu, yani burası bizi ayırmadı kısaca.
Yatakta uzanmış tavanı izliyordum kafamda bazı şeyleri toplamaya çalışıyor Yavuz denilen adam eve geldiğimden beri aklımdan çıkmamıştı. Bir şeyler saklıyordu bunu önemsemeye çalıştım çünkü daha bugün tanıştık, ama dediği şeylerde şüpheliydi. Hatta adından bile şüphe etmiştim. Ödev konusunda yardım ederken bile hep mesafemi korumuştum. İlginç bir hayal gücü vardı bunu en başında çizim yaparken fark etmiştim, heykellerde bu çok açık ortadaydı.
Bana Atilla demişti? Atilla ismi ile Yaman benzese anlıyıcam ama aşırı farklı iki isim. Çok garipti. Kafamda düşüncelerde kurtulmak için ayağa kalkıp üzerimdekileri bir çırpıda çıkartıp dolaptan rahat bir şeyler giyindim üzerime.
Bir süre sonra odandan dışarı çıkıp oturma odasına baktım, Metin'in MasterChef'in yeni bölümünü izlerken Berat Metin'in bacakların başını koyup günün yorgunluğun ile uya kalmıştı. Bir süre kapıdan ikisine baktım Metin beni fark edince "bir şey mi istiyorsun uğur böceği." Dedi sırıtarak. Birbirimize sürekli böyle hitaplarda bulunuyorduk, aslında bu aramızda bir ironiydi. Dışardan gay gibi görünsek bile öyle değildi sadece birimize tatlı cümleler kurmak güzeldi.
"Çay koyucam, sabada koyayım mı?" Dedim yorgunlukla, Metin gülüp "banada koy" dedi, evet bundan bir anlam çıkaramam gerekiyordu ama Mustafa Sarıgül değilim ben. "Çok pislik olmaya başladın sen." Dedim gülüşümü gizlemeye çalışsamda olmadı. Berat aniden gözlerini açıp "banada çayyy" dedi ve tekrar uykuya daldı. Mert Berat'ın saçlarını okşayarak "Buda bizi kandırıyor ha" dedi. Onunla gülüp mutfağa geçtim.
Mutfağa girdiğimde çay makinesine su ekledim, pişmesi içinde üzerine demi önceden ekleyip yıkadım. Suyun kaynamasını beklerken telefonumu çıkardım. Babam mesaj atmıştı.
Babamm$
Napıyon anın doğurduğu?Yaman
Çay demliyordum babacım, sen ne yapıyorsun?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİZOFREN//BXB
Non-FictionYavuz üç çocuğunu ve eşini gözlerinin önünde kayıp eder. Şizofreni başlar ve ressam bir genç çocuğu en büyük oğluna benzetip kaçırı. Ona kendi oğlu gibi davranır