Bölüm 20

324 19 7
                                    


Çok boşum...

İyi okumalar💕

Yavuz'un parmakları bacağıma dokunduğunda acı, vücuduma bir bıçak gibi saplandı. Dişlerimi sıkarak bağırmamak için kendimi zor tuttum. Gözlerim dolmuştu, ama ona zayıf görünmek istemiyordum. Çaresizce gözlerimi Yavuz'un yüzüne diktim.

"Dokunma bana! Sana bir şey söylemeyeceğim. Bunu yapmana izin vermeyeceğim!"

Yavuz, bacağımdaki morluklara aldırış etmeden dikkatlice pantolonumu yukarı sıyırmaya başladı. Suratındaki sakin, neredeyse özenli ifade daha da korkutucuydu. Sanki benden kopmuş bir parça gibi davranıyor, bana değil de bir nesneye dokunuyormuş gibiydi.

"Acıttığını biliyorum," dedi, neredeyse fısıldar gibi bir sesle. "Ama sana yardım etmezsem daha kötü olabilir. Şimdi sakin ol, tamam mı? Sakin olursan, işler çok daha kolaylaşır."

"Yavuz, bırak beni!" diye bağırdım, ama sesi çıkmayan bir çığlık gibiydi. Gücüm tükenmişti. Bacağımın acısı her an büyüyordu. Ellerimi yere bastırarak uzaklaşmaya çalıştım, ama o an bileklerimdeki ağrıyı fark ettim. Kendi ağırlığımı taşımak imkansız gibiydi.

"Nereye gidiyorsun, Yaman?" diye sordu alaycı bir gülümsemeyle. "Buradan çıkamazsın. Çıkmak da istemezsin. Çünkü dışarısı seni benim kadar iyi anlamaz."

"Beni anladığını mı sanıyorsun?!" diye haykırdım. "Sen sadece... sadece bencil bir delisin! Kendini haklı göstermek için saçma sapan bahaneler uyduruyorsun!"

Bu sözler onu durdurdu. Ellerini yavaşça benden çekti ve dizlerinin üzerine oturdu. Gözlerini üzerime dikti; karanlık, dengesiz bir ifadeyle.

"Bencil miyim?" diye tekrarladı, kelimeyi ağzında yuvarlayarak. "Belki haklısın. Ama bencil olmasaydım seni bırakırdım. Seni o soğuk, umursamaz dünyaya terk ederdim. Sence bunu yapabilir miyim, Yaman? Söyle bana."

Ona cevap vermedim. Sadece nefes alıp veriyordum; her nefesim, göğsümdeki bir taşın ağırlığını biraz daha artırıyordu.

"Bunu yapamazdım," diye devam etti kendi kendine. "Seni bırakmak, kendimi bırakmak gibi olurdu. Ve sen söz verdin bana, hatırlıyor musun? Birlikte olacağımıza dair söz verdin."

"Sana hiçbir şey söz vermedim!" diye tısladım. "Sen kendi kafanda bir şeyler uydurdun ve bunu gerçekmiş gibi gösteriyorsun! Bu... bu saçmalık!"

Yavuz başını hafifçe yana eğdi, yüzündeki ifadede bir kırılma oldu. Gözleri kısılırken, suratındaki o sahte sakinlik yavaş yavaş eriyordu.

"Saçmalık mı?" dedi soğuk bir sesle. "Sana benim için ne ifade ettiğini söylemek saçmalık mı? Seni bırakmamak için ne kadar ileri gideceğimi görmek saçmalık mı?"

Ayağa kalktı ve başımda dikilmeye başladı. Gölgeler yüzüne vuruyordu; bu da onu olduğundan daha tehditkar gösteriyordu.

"Sen benim olacaksın, Yaman. Bu bir seçim değil, bu bir gerçek. Ve buradan dışarı çıkmaya çalışırsan... işler daha kötüye gider. Bunu istemezsin, değil mi?"

Yutkundum. Ne diyeceğimi bilemiyordum. O an gözlerimi kaçırmaktan başka bir şey yapamıyordum. Bedenimden yayılan korku, tüm ruhumu ele geçirmişti.

Yavuz bir adım daha yaklaştı. Eğilip yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Sıcak nefesi, soğuk odayı ısıtır gibi oldu. "Artık kaçamayacaksın, Yaman. Bu defa, benimle kalacaksın. Anladın mı?"

Titreyerek başımı yana çevirdim. "Seninle kalmak istemiyorum," diye fısıldadım.

Yavuz'un yüzünde yine o tuhaf gülümseme belirdi. Elini yanağıma koyarak başımı kendine çevirdi. "Zamanla isteyeceksin," dedi, bir vaadi fısıldar gibi. "Zamanla anlayacaksın."

ŞİZOFREN//BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin