Bölüm 22

81 11 2
                                    


Akıyor beynim varya...

İyi okumalar😭💕

Yavuz, beni çözmeye başladığında içimde garip bir huzursuzluk vardı. Soğuk elleri bileklerimdeki bağları dikkatlice çözdü, ama gözleri her hareketimde üzerimdeydi. Sanki en ufak bir hamlede beni yeniden yere yapıştırabilecekmiş gibi hazırdı. Bağlardan kurtulmuş olsam da aslında özgür olmadığımın farkındaydım. Elleri, artık serbest olan bileklerimden omuzlarıma kayarken beni nazik ama güçlü bir şekilde kucağına aldı.

İlk başta direnmek istedim, ama gücüm yoktu. Sağ bacağım sargılar içinde, morarmış ve acı içindeydi. Nefes almakta hâlâ zorlanıyordum, ciğerlerim havayı içine çekiyor ama bir türlü rahatlamıyordu. Yavuz, sanki kırılgan bir şey taşıyormuş gibi dikkatli bir şekilde beni kaldırdı. Ellerinin sırtım ve bacağımda oluşturduğu baskıyı hissedebiliyordum. Kollarındaki sıcaklık, ne kadar korkutucu olsa da, bir şekilde rahatlatıcıydı.

Koridorlardan geçerken başımı çevirip etrafa baktım. Daha önce fark etmediğim detaylar gözüme çarpıyordu. Yüksek tavanlar, her köşesi kusursuz işlenmiş ahşap kaplamalar, duvarlarda yer yer asılı duran resimler... Hepsi bir düzen içinde, ama aynı zamanda ruhsuzdu. Bir eve değil de, soğuk ve steril bir müzeye benziyordu.

Yavuz, beni dikkatlice bir kapının eşiğinden geçirirken cevap vermedi. Bakışları doğrudan önüne dönmüştü, dudakları ince bir çizgi halindeydi. Sessizliği beni daha da huzursuz etti.

Sonunda dışarı çıktığımızda yüzüme çarpan soğuk hava bir an için ciğerlerimi açtı. Bahçe, devasa ve ürkütücüydü. Toprak, geçen gece yağan yağmurun etkisiyle hâlâ nemliydi, burnuma o karakteristik toprak kokusu doldu. Boydan boya uzanan dev insan heykelleri, ne bir düzenle yerleştirilmiş ne de bir anlam taşıyormuş gibi görünüyordu. Her biri farklı pozlarda, farklı ifadelerle donmuştu. Gözlerim heykeller arasında gezinirken, bazı yüzlerin bana tuhaf bir şekilde tanıdık geldiğini hissettim. Ama bu düşünceyi bir kenara ittirmeye çalıştım.

Yavuz, bahçenin ortasında bir noktaya geldiğinde dikkatlice yere oturdu. Hâlâ beni kucağında tutuyordu, sağ bacağım sargılar içinde onun bacağının üzerinden sarkıyordu. Eli, bacağımı nazikçe destekliyordu. Gözlerini bana çevirdiğinde, yüzündeki ifade yumuşaktı.

"Ayağını yere değdirme," dedi sakin bir sesle. "Sargı çözülür, acın daha da artar."

Derin bir nefes aldım. Havanın soğukluğu, her nefeste ciğerlerimi yakıyordu, ama bu acı bile kapalı odadaki boğucu havadan daha iyiydi. Başımı çevirdim, bahçeyi biraz daha incelemek istedim.

"Bu yer... neden böyle? Heykeller... neden buradalar?" diye mırıldandım, düşüncelerim kafamda dolaşırken. Ama Yavuz, soruma cevap vermedi. Sadece gözleriyle beni izliyordu, sanki hareketlerimde bir anlam arıyormuş gibi.

Yavuz, sorumu duymazdan gelmiş gibiydi. Başımı yana çevirip ona baktım, yüzünde o her zamanki sakin ama tehditkâr ifade vardı. Gözleri bana odaklanmıştı, derin ve yorucu bir dikkatle beni inceliyordu. Bu bakış beni rahatsız ediyordu, ama ondan daha da rahatsız edici olan şey, burada olmanın üzerimde yarattığı garip hislerdi.

Bahçedeki heykellerden gözlerimi kaçırmaya çalıştım, ama bir tanesi beni kendine çekiyordu. Yarı yıkılmış gibi duran, yüzü kısmen çatlamış bir kadın heykeli. Onu tanıyormuşum gibi bir hisse kapıldım, ama bu mümkün değildi. Yavuz'un sesi düşüncelerimi böldü.

"Bu bahçe, zamanın izlerini taşıyor," dedi ansızın. Sesi derindi, ama bir o kadar da sakin. "Her heykel bir hikâye. Kimisi başarıyı, kimisi kaybı temsil ediyor. Tıpkı bizim gibi... her biri başka bir anıyı içinde saklıyor."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 3 days ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ŞİZOFREN//BXBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin