‼️TEKTİKLEYECİ UNSUR‼️İyi okumalar💕
Denizin sesine karışan nefes alışlarım o kadar hızlanmıştı ki, kendi kulağıma yankılanıyordu. Geriye doğru birkaç adım attım, ama gözlerim bir türlü Yavuz'un yüzündeki o soğuk ifadeyi okumaya yetmiyordu. Gülümsemesi ürkütücüydü, sanki bir şeylerden emin olmanın verdiği sakinlikle hareket ediyordu. İçimden gelen o rahatsızlık duygusu artık dayanılmaz bir seviyeye ulaşmıştı.
"Neden şifreli konuşuyorsun benimle?" dedim sonunda, sesim titriyordu ama kendimi olabildiğince sakin göstermeye çalışıyordum.
Yavuz durduğu yerde hafifçe eğildi ve ince bir kahkaha attı. Bu kahkaha öyle bir şekilde yankılandı ki, sanki deniz bile onunla birlikte alay ediyordu. "Şifreli mi konuşuyorum?" dedi alaycı bir tonla, sonra bir adım daha yaklaştı. "Beni terk ediyorsun, Yaman."
Sözlerinin içeriğini anlamaya çalışırken nefesim kesilmiş gibiydi.
"Bana ümit veriyorsun," diye devam etti Yavuz, sesi bu sefer daha sert ve hiddetli bir tona büründü. "Sonra kalkıp şifreli konuştuğunu söylüyorsun!" Son kelimesi neredeyse bir haykırıştı, sanki kelimeleri değil, öfkesini üzerime fırlatıyordu.
"N-ne saçmalıyorsun sen şu anda?" diye mırıldandım, geri adım atmaya devam ederken. Ama her adımım beni köşeye sıkıştırıyor gibi hissettiriyordu.
Aniden üzerime doğru atıldı, omuzlarımı öyle bir güçle kavradı ki, sanki taş kesilmişti elleri. Yüzü tam karşımdaydı, bakışları delirmiş gibiydi. Gözlerindeki karanlık beni içine çekmeye çalışıyordu. "Söz vermiştin!" diye hırladı. Parmakları omuzlarımı delip geçecek gibi sıktı. "Benim olacaktın, Yaman! Bunu unutacak kadar mı küçüldün?"
Bu sözler zihnime bir tokat gibi çarptı. Elimi omuzlarından kurtarmaya çalıştım ama gücüm onun kadar değildi. Çaresizce kıvranıyordum, nefesim daha da hızlanmıştı. "Bırak beni!" diye bağırdım, ama sesim çıkarken bile güçsüzdü.
Bir hamleyle kendimi onun ellerinden kurtardım, ama bu kurtuluş dengesiz bir şekilde yere düşmeme neden oldu. Sırtım taş zemine çarptığında bedenim titredi, ama korkum acımdan çok daha ağır basıyordu.
Yerdeki nemli taşların üstünde geri geri sürünmeye başladım. Gözüm yukarıya çıkan dar basamaklara ilişti, o anda tek hedefim oraya ulaşmaktı. Ellerimle zemini kavrayarak ilerlemeye çalıştım, ama taşların soğukluğu ve kayganlığı hareketimi zorlaştırıyordu.
Arkamdan gelen Yavuz'un ayak sesleri o kadar sakindi ki, bu sakinlik beni daha çok ürkütüyordu. Kaçmanın imkansız olduğunu hissettiren bir sessizlikle yaklaşıyordu. "Kaçmaya çalışıyorsun, değil mi?" dedi alaycı bir tonda. "Ama nereye gideceksin, Yaman?"
Bir an dönüp bakmaya cesaret ettim. Yavuz karanlıkta bir gölge gibi yükseliyordu, gözlerindeki o sabit bakış her şeyden daha tehditkârdı. Tam o sırada ayağım bir taşa takıldı ve bir kez daha düşerken bileğimin burkulduğunu hissettim. Bu sefer acı bir dalga tüm vücudumu sardı.
"Aah!" diye bağırdım istemsizce. Sağ ayağımı hareket ettirmeye çalıştım ama dayanılmaz bir acı yüzünden tek yapabildiğim yere yığılmak oldu. Nefes nefese yerde kıvranırken Yavuz'un ayak sesleri daha da yaklaştı.
"Ah, zavallı Yaman," dedi, sesi bu kez soğukkanlı bir şefkatle doluydu. Sanki acımı keyifle izliyormuş gibi bir hali vardı. Ayaklarının hemen önümde durduğunu fark ettim, kafamı kaldırıp baktığımda onun o sakin ama delirmiş yüzüyle karşılaştım.
Eğildi, benimle aynı hizaya gelene kadar çömeldi. Yüzümü ellerinin arasına aldı, parmakları bir mengene gibi çenemi sıkarak beni kendine çekti. "Déjà vu," dedi, nefesi yüzüme çarptığında. Söylediği şeyde bir anlam bulmaya çalışırken, hissettiğim acı daha da dayanılmaz hale geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞİZOFREN//BXB
Non-FictionYavuz üç çocuğunu ve eşini gözlerinin önünde kayıp eder. Şizofreni başlar ve ressam bir genç çocuğu en büyük oğluna benzetip kaçırı. Ona kendi oğlu gibi davranır