Kerem Aktürkoğlu - Benfica Sol Kanat Oyuncusu
"Gidiyorum."
Gecenin ikisinde kapımı çalan kişiye söverek inmiştim oysa ki. Kafamda yamuk duran göz bandım, ayağımda pofuduk panduflarım ve dağınık saçlarımla kapıyı açtığımda duyduğum tek kelime kalbimi karıncalandırmıştı.
Sadece bir anlığına her şeyin son bulacak gibi hissettirmesi midemi alaşağı ederken tepkisizce suratına bakmaya devam ettim.
"İyi misin?" Fazla durmuş olmalıydım, endişelendiğini gösteren hareketleri vardı. İçeri doğru bir adım attığında tek elimi havaya kaldırım onu resmen durdurdum. Olduğu yerde kıpırdamadan bana baktığında baştan aşağı onu süzdüm.
"Duyuyor musun beni?" Bir şeyler söylediğini yeni idrak ettiğimde kafamı kaldırıp tekrar gözlerine baktım. Söylediği tek kelime benim hayatımı büyük ölçüde değiştirecekti çünkü.
"Konuşalım mı? Gelebilir miyim?" Havada duran elimi indirdiğimde benden önce hareket edip içeri girdi ve kapıyı kapattı. Yine benden önce salona girdiğinde sanki hiçbir şey yokmuş gibi davranıyordu.
Kanepeye yerleştiğimizde o rahatça arkasına yaslandı, ben ise tek bacağımı kalçamın altına kıvırıp oturdum.
"Lizbon'a yerleşeceğim. Evi tuttum bile, Orkun sağolsun çok yardım ediyor. Bazı eşyalarımı da topladım, buradan götürmek istediklerimi koliledi-"
"Bu kadar çabuk mu?" Oysa en son bu konu hakkında konuştuğumuzda daha sadece kulüpler görüşüyordu. Ortada bir anlaşma olmadığını söylemişti. Gözlerimden yaşları akıtmamaya özen göstererek sözünü kestim.
"Ne zaman... ne zaman anlaştınız?" Durumun ciddiyetinin farkında mıydı bilmiyorum, olsaydı böyle mi davranırdı onu da anlamamıştım.
"Bugün anlaştık, yarın duyurusu yapılır. Ben biraz heyecanlandım da hemen toparlanayım dedi-"
"Bana neden söylemedin?" Uyku sarhoşu boğuk ve kısık çıkan sesime karşı dönüp yüzüme baktı. Gülüşü dondu ve derince nefes çekti. Sanırım bu sefer anlamıştı.
"Sana her an anlaşma yapılabilir dedim."
"Her gelişmeyi anlatacağını da söylemiştin."
"Duymuşsundur diye düşünmüştüm." Ben de kulüpte organize sorumlusu olarak çalıştığım için sık sık görüşüyorduk. Şu an bu vurdumduymazlığı beni yıkıyordu.
"Kerem... Sen durumun ciddiyetinin farkında mısın? Gidiyorsun... Bir daha gelmemek üzere hemde?"
"Hayır, milli tak-"
"Onu kastedmiyorum Kerem." Bu akşam defalarca sözünü kesmeme karşı kaşlarını çattı ve sonunda benim gibi dik bir pozisyona geçti.
"Canını sıkan ne? Sen de istemiyor muydun daha iyi yerlere gelmemi? Kariyerim için gidiyorum, ne oldu?" Sahte bir sinirle konuştuğunda onun kadar duyarsız davranamıyordum bu konuya. Benim hayatım tamamen onun hayatına bağlanmıştı, evet yanlıştı bu yaptığım ama ona bağlanmamı o istemişti.
"Ben tek başıma ne yapacağım?" Bencil olduğumu düşünüp düşünmemesini önemsemeden sordum bu soruyu. Aynı zamanda beynimde çanlar çalıyordu.
"Ne demek tek başıme ne yapacağım? İşin var senin, çalışacaksın?"
"Kerem..." Ona doğru yaklaştığımda bu sefer benim sözüm kesildi.
"Geri dönüşü yok bunun. Kendi ayakların üzerinde durabilirsin sen." Bu zamana kadar hiçbir cümlesinde ilişkimizden bahsetmemişti. Yok sayıyordu resmen.
"Bahsetmen gereken bir konu daha yok mu Kerem?" Gerçekten sadece suratıma boş boş baktığında sinir bozukluğuyla güldüm aynı anda göz yaşlarımı akıttım.
"Ben senin için neyim Kerem? N-nasıl bu kadar hızlı yok sayabiliyorsun ya?" Kısık sesimle konuşurken beni dinledi.
"Hani sen ben yoktu? Hani önce ilişkimizdi Kerem? Neden bunla ilgili konuşmuyorsun?" Vereceği bir cevabı olmalıydı, böyle sessiz kalamazdı.
Birkaç saniye, dakikaya dönüştüğünde kaybetmişlik hissi doldu içime ve omuzlarım düştü. Dirseklerimi dizlerime dayayıp suratımı elimle kapattım. Hiçbir şey demeden ilişkimizi kariyeri için paramparça etmişti.
Bedeninin koltuktan kalktığını hissetmemle parmaklarımın arasından ona baktım, suratıma bile bakmadan kapıya yürüdüğünde bu sefer sinirle ayaklandım.
"Sen nasıl bir adamsın lan? Senin vicdanın nasıl yetiyor buna?!" Evi inletecek şekilde bağırdığım için irkilerek adımlarını durdurdu ama suratını bile dönmedi. Omuzlarına bakarak hem ağladım hem bağırdım.
"Ya sen beni sevdin! Ben bunu gördüm, sen beni gerçekten sevdin Kerem? Ne oluyor şu an, ne yapıyorsun?" Nefes alıp tek elimi alnıma koyduğumda artan baş ağrım görüş açımı karartıyordu. Yine de durmadım.
"Kerem sen benim en kötü anımda tuttun elimden. Ben kendimi bıraktım, sen beni bırakmadın..." Bilerek durduğumda dediklerimi düşünsün istedim. Hala omzunu izlerken bana dönmesi için her şeyimi verirdim. Ama bunu yapmamasıyla ağlamam şiddetlendi.
"İmkansız ya... İmkansız, bu kadar kolay silebilmen imkansız! Bir kere demedin bana sen de gel benimle diye... Hayır,.." Kelimeler karıştığında gözümü yumdum ve tekrar açtım. Kendi kendimi toparlayıp tekrar bağırdım.
"Sen istesen ben uzaktan da yürütürdüm bu ilişkiyi... Ama sen bunu bile istemedin." Sesim sonlara doğru kısılırken bir tepki vermesini bekledim.
Ama gördüğüm tek şey kapıya doğru yürüyen adımlarıydı. İlk kalktığı kadar dik ve emin yürüyemiyordu. Sarsılmıştı.
Bir insanı yarı yolda bırakmanın acısını çok iyi biliyordu çünkü.
___________________________________________
napiyon kerem ya