İki ay..O bembeyaz odalarda psikolojimin düzeltilmeye çalışıldığı yerden kurtuldum sonunda.Yapılan sakinleştiriciler yüzünden morarmış kollarım ve krizlerimde tutulabilmek için yatağa bileklerimden bağlanmamın mor halka izleri.Onları ne kadar iyi olduğuma inandırmaya çalışsamda,babamın gözlerimin önünde önce annemi sonra kendisini vurmasının ağır bir travma olduğunu söyleyip durdular,sonuç olarak onları güçlü bir kız olduğuma inandıramayıp iki ayımı hastanede nöbet altında geçirmiştim.Oradan çıkacağım kesinleştiğinde ise bana amcamın bakacağının,tüm mirasın ona geçeceğini öğrenmiştim.Tek başıma hayata tutunmaya henüz hazır değildim bu yüzden karşı çıkmamıştım bu fikre.Ama bu konuları düşünmemin bir anlamı yok artık.Kapatılmış hesapları tekrar açmak insana acıdan başka bir şey vermiyor.Taksi durup,ön camdan içeriye bakan bir kafanın bana inmemi söylemesiyle silkelenip kendime geldim.Sanırım camdaki adam amcam olmalıydı.Bundan sonra baba yerine koymam gereken adam.O taksiciyle konuşurken babama benzeyip benzemediğine baktım.Hiç babama çekmemişti.Kapıyı açıp dışarı çıktım,hafif esen rüzgarla saçlarım yüzümde sallanmıştı.Burası mıydı yani? Düzensiz oluşturulmuş karşılıklı evler,bazılarının boya ihtiyacı olduğunu kendileri bağıran duvarlar ve balkonlarda asılı olan çamaşırlar.Birde asmayı bırakmış bana hayalet görmüş gibi bakan gözler.Belimde el hissettiğimde adımlarımı yanımdakine göre atmaya başladım.Amcama göre yani.Ne garip dimi,baba yarısı ama ben 18 yıldır ilk defa görüyorum.Ne yalan söyleyeyim,"amca" demek bile içimden gelmiyor şu sakallı hafif göbekli adama.Mahallede hafif eğimli bayırda aşağıya doğru ilerlerken eski yaşamımda ki düzenli yaşam alanım geldi aklıma.Aralarında kocaman bahçe olan villa misali evler..Belki babamdan kalan miras için savaşsaydım eğer bunlar olmazdı.Ama kalan her şeyi "amcam" almıştı.Şaşıyordum,babam bu kadar zenginken kardeşi nasıl fakir olabiliyordu?Gerçi bu duruma fakir denir miydi bilmiyorum..Buraya gelirken yolda ne evler,ne mahalleler görmüştüm.Burası onlardan bin kat daha iyiydi.Sonunda belimde ki el çekilip hemen soldaki demir kapıya anahtarla yönelirken geldiğimizi anladım.Kafamı kaldırıp baktığımda iki katlı gözüküyordu.Üst katta kiracı falan vardı herhalde.Kapıdan içeri girdiğimde içten merdivenleri görmemle kiracının olmadığını anlamıştım."Meraba" duyduğum nazik sesle kafamı o tarafa çevirdim ve bana bakan 4 çift gözle karşılaştım.Arkada gibi duran iri yarı,gülümseyen bir erkek,onun kucağında duran sesin sahibi diye tahmin ettiğim örük saçlı 6-7 yaşlarında bir kız ve yanında ellerini göğsünde bağlamış,baygın gözlerle bana bakan benim fiziğimden biraz daha uzun bir kız.Yanlarında da tek kaşı havada beni incelerken bulduğum başı örtülü bir kadın.Yengem olsa gerek.Bakışları iğne fırlatır gibiyken sonunda hepsinde göz gezdirip zorla konuşabildim."Merhaba."Küçük kız kucaktan inip önüme geldiğinde sadece onu izliyordum."Ben Nazlı." Uzattığı elini hafif eğilerek sıktıktan sonra onun arkaya dönmesiyle tekrar doğruldum.Elini havaya kaldırıp insanlara doğrultarak,tanıtmaya başladı.
"Bu benim Emir Abim.Çok tatlı değil mi?"
Gözlerimi Emir Abisine çevirdiğimde dişlerini göstermeden güldüğünü gördüm.Ellerini beline dayamıştı.Gözleri bana kaydığında gerçekten abimmiş gibi içten gülümsemişti.Onunda gözleri babamın gibiydi.Kendi babasına değilde amcasına çekmişti anlaşılan.
"Buda ablam Arzu."
Kız gözlerini devirip zordan gülümserken tek bacağını oynatıyordu.Sanki zor sabrediyormuş gibiydi.Küçük kız tekrar konuşunca ona döndüm.Gösterdiği kişi yengem diye tahmin ettiğim bayandı.
"Ve annem,harika yemekler yaptı senin için." Tam bana dönüp devam edecekti ki annesi yani yengem onu gülerek kesti.
"Hepimiz için."
Nazlının babası yani amcam gülerek konuşmaya başladığında gözlerimi hala tek kaşı kalkık kadından çekmemiştim.
"Nazlım,ablan yorgundur.Yemek yesin,yatsın dinlensin sonra."