Tanrının Yakışıklısı

923 63 14
                                    

Aradan bir kaç saat geçmişti,bir saat önce Emir Abi aradığında ona işimin çok olduğunu biraz daha geç çıkacağımı söyledim ve o da bana Giray'ın yanından ayrılmamı tembihleyerek telefonu kapattı.Sıkıntıdan derin bir nefes daha çekip anahtarları arayıp da bulamadığım masanın ön tarafına geçtim.Giray karşıda ki masanın sandalyesini çekmiş,masaya göre yan oturuyordu.Masaya telefonunu koymuş bir sayfada aşağı doğru bıkkınlıkla parmağını kaydırıyor,diğer elini dağınık ve ışığın altında durduğu için kendi renginden daha açık ton rengine dönen saçlarına geçirmiş,açarak oturduğu bacaklarından birini yavaşça sallıyordu.Benim aksime ne yapacağımızı düşünür gibi bir halde değildi.Yavaş adımlarla yanına ilerledim ve önünde ki sandalyeyi biraz geriye çekip oturdum.Kafasını kaldırmadan sadece gözlerini kaldırarak yüzüme baktığında kafamı sallayarak bir şey yok deme gereği duydum.Aynı zamanda uzun olmayan tırnaklarımla masanın üstüne konulan şeffaf bezin altında ki kırmızı renkte ki şemsiyelerin kenarlarından geçiyordum.Sırasıyla bütün şemsiyelerin etrafından geçerken dakikalar dakikaları kovalamıştı.En uzakta ki şemsiye ye kendimi kaptırıp,uzanmaya çalıştığımda elim sertçe tuzluğa çarptı ve yere yuvarlandı.Neyse ki kırılmamıştı.Gözlerim Giray'a döndüğünde ilk önce bana,uzandığım için masanın üstünde duran üst bedenime baktı.Ardından yerde ki,ikimize de uzak kalan tuzluğa ve tekrardan bana.Bedenimi sandalyeye geri koyduktan sonra tek omzumu silktim.

"Canım sıkıldı." Kafasını 'ne beklersin?' der gibi salladıktan sonra tekrar telefonuna döndüğünde benimle uğraşma fırsatını neden değerlendirmediğini düşündüm.Ve eğer o kullanmıyorsa ben bu anı kendi aleyhime çevirecektim.

"Alır mısın şunu yerden?" 

"Neden?" Bakmaya tenezzül bile etmemişti beyefendi.

"Çünkü," diyecek bir şey düşünmeye başladığımda kafasını kaldırıp bana bakabilmişti sonunda.Gözlerine bakarak,muzip bir gülüşle aklıma geleni söyledim.

"Sana daha yakın." Gülüşüme benzer bir şekilde bir şaheser sergilerken,o da gözlerini gözlerimden ayırmadan konuştu."Ben düşürmedim ki." Aklıma gelen fikri tartmadan hızla öne kayıp dirseğimi masaya koydum ve elimi yumruk yaparak yukarı kaldırdım.Ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu."Taş,kağıt,makas?" Alayla karışık kafasını yukarı kaldırıp kısa bir kahkaha attığında gözlerim anında durgunlaşıp dudaklarına kaydı.Dişlerinin inci gibi oluşunu yeni fark etmiyorum ama gülerken bu kadar muhteşem durmalarını-hayatımda-ilk defa görüp,fark ediyorum.Kafasını geri indirdiğinde gözlerimin nerede olduğunu görmüştür diye düşünerek gözlerimi gözlerine çıkardım.Gülerken ki parıldama yerine durgunluk hakim olmuştu,gülüşü yerine de tebessüm geçmişti.

"Çocuklaşma." Kendimi toparlayıp,gülüşünü görmemiş olduğum zamana geri sardım."Korktun mu?" Tek kaşını kaldırıp masaya doğru eğildi."Gaza gelmem Ayçe." Aynı onun gibi tek kaşımı kaldırıp yüzüne daha dikkatli baktım.Masanın üstünde ki telefonunu üstte ki kilit düğmesiyle kilitleyip,sağ bacağını öne uzattı ve belini yukarı itti.Telefonu cebine ittikten sonra tekrar öne geldi ve benim gibi dirseğini masaya koyup,elini yumruk şeklinde havaya kaldırdı.Hala kalkık olan kaşıma karşılık,"Canım sıkıldı diyelim" dediğinde kıkırdadım.Daha sonra gülüşümü silmeden,"Hadi,"diyerek başlattım.İkimizde yumruklarımızı yüzümüzde hafif bir gülüşle ileri geri sallıyorduk,Giray sallamıyor gibi gözükse de beni bozmuyordu,aynı zamanda Giray,"taş,kağıt makas." dediğinde elimi daha sıkı yumruk yaparak aşağı uzattım,o ise elini tamamen açarak yumruğumun az ötesinde durdurdu.Gözlerimi Giray'ın gözlerine çevirdiğimde bana zafer dolu bir gülüşle bakıyordu.Dudağımın tek tarafını büzerek omuz silktim."Çok ta iyi olduğumu söyleyemem." Elimi tam geri çekiyordum ki açık olan eliyle yumruğumu kavrayıp çekmeme izin vermedi.Gözlerim irileşip,tekrar gözlerine çıktı."Üç kere yapılır." Gözlerimi gözlerinden çekemezken,ellerimizin değdiği her noktalar arasında sanki alevler yükseliyordu."Başta oynamak istemeyene bak sen." Elini elimden çekerken yüzüme bakmadan cevapladı."Başladıysak kurallarına göre bitirelim." Elimi tekrar salladım,tekrar sözcükleri söyledi ve elimi kağıt gibi açarken o da iki parmağını uzattı.Dişlerimin arasından tıslarken işaret parmağıyla gülerek parmaklarımı işaret etti."Ne kadar değişik parmakların var!" Bunu ilk söyleyen kişi değildi,ama yine de elimi gözlerimin önüne kaldırarak parmaklarımı inceledim."Nesi varmış ya?" Gülüşü bu hareketimle genişledi."Boyuna göre çokta kısa sayılmaz aslında." Ona dik dik baktım.Aynı zamanda elimi yumruk yapıp sallamaya başlamıştım bile."Boyumla karşılaştıran ilk kişi sen oldun,nasıl da zekice." Gülüşü dudaklarından kaybolurken,yüzünde gerilme oldu.Elini benim gibi sallamaya başladığında mırıldandı."Çok yakından bakılmayınca fark edilmiyor elin." Yaptığı imayı anlamasam da elimin tersiyle eline vurdum."Hey! o kadar da kötü değiller." Neşesi yavaştan geri geliyordu,"Tamam tamam,say hadi." dudaklarıma yerleşen gülüşe şaşırarak tekerlemeyi söyledim."Taş,kağıt,makas!" yine onun yenmesine şaşırmadan yerimden tuzluğu almak için kalkmıştım ki,kahkahasının arasından eliyle oturmamı işaret etti.Ardından sesli gülmeyi bırakıp arka çaprazına doğru,yere kolunu uzatıp,benim kaybetmeme rağmen tuzluğu alıp masaya koydu.Yaptığı şey basit olsa da çok hoşuma gitmişti,yaşadığım duyguyu yüzüme yansıtan bir gülümsemeyle onun yüzünü izlerken buldum kendimi,ama her zerresiyle toprak gibi berrak olan bu çocuğun yüzünden alamadım gözlerimi...

DışlanmışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin