Aklımdan geçen düşüncelere engel olamıyordum.Bir yanım karşımda ki çirkin bakışlarla bana bakan kızın saçını yolmayı yada bana deli diyen dudaklarını patlatmayı istiyor,diğer yanım ise içimde kabaran gözyaşlarını bastırıp burayı terk etmemi.Biz Arzuyla gözlerimizi ayırmazken Kaan'dan şaşkınca ses yükselmişti.
"Ne?" Gözlerimi Arzu'dan çekerek Kaan'dan başlayıp masadaki herkes de gezdirdim.Alın o bakışlarınızı götünüze sokun.Hepsinin bakışlarından farklı olan bir tek Giray'ın kiler idi.Kaşlarını çatmış,içimdekileri okumak ister gibi bakıyordu.Kaan'a cevabını Arzu vermişti.
"Evet Kaan'cım,senin yerinde olsam pek yaklaşmazdım yanına." Gözlerimi iyice artan öfkeyle Arzu'ya çevirdim.Batu saf bir sesle soru sordu.
"Nedenmiş?" Arzu'dan bakışlarımı çekmezken o Batu'ya bakarak cevap verdi.
"Artık ne yaptıysa,annesiyle babasını çıldırttı." Duyduğum kelimelerle öfkemin kontrol altına alınamayacağını anlamıştım.Oturduğum yerde öne doğru hızla kaydım ve yumruk yaptığım elimi masanın üstüne sertçe yerleştirdiğimde ortam daha bir sessiz olmuştu sanki.Dişlerimin arasından,Arzu'nun gözlerini pörtleterek bana bakacağını sağlayacak kadar tehditkar konuşmuştum.
"Eğer bir daha,annemler hakkında konuşursan seni öldürürüm Arzu.Gerçekten yaparım."Lafım bittiğinde bir hışımla Kaan'ın önünden geçip kafenin çıkışına ilerledim.Bu sırada akan göz yaşlarım,karşımda Melis ve Emre'yi görmemle hıçkırıklara dönüşmüştü.Adımlarımı daha da hızlandırıp bana şaşkınca bakan en yakın arkadaşımın boynuna sarıldım.Saçlarımı okşayıp beni sakinleştirmeye çalışırken,kendimi daha fazla küçük düşürmemeye gayret gösterip hıçkırıklarımı evimde serbest bırakmak üzere içime attım.Kafamı geri çekip,ıslak yanaklarıma yapışan parlak saçları çektikten sonra iç çekişlerimden değişik çıkan sesimle burayı nasıl bulduklarını sordum.Melis sabırsızlığını belli eden sesiyle cevapladı.
"Bırak şimdi nasıl bulduğumuzu,neden ağlıyorsun sen ?!" Cevap vermek yerine güneş yüzünden kısılan gözlerimle kafamı yan tarafa çevirdim.Kafenin dışında olduğumuzu yeni fark ediyordum.Emre'nin sesiyle kafamı ona çevirdim.
"Ne oldu Ayçe,şerefsizin biri bir şey mi yaptı ?! "
"Ya hayır,bir şey olmadı." Bana inanmadıklarını belli ederek baktıklarında,kafamı hafif yana yatırıp sırayla ikisine baktım.
"Hadi gidelim buradan."
"Ne olduğunu söylemezsen gitmeyeceğiz Ayçe!" Melis'in sesini yükseltmesiyle derin bir nefesi dışarı verdikten sonra sinirle yüzüne bakmadan cevapladım.
"Arkadaşlarla oturuyorduk işte,kuzenim yanlış bir şey söyledi." Elimi alnıma götürdükten sonra devam ettim."Önemli değil,hadi gidelim artık." Emre'nin hızla kafeye doğru ilerlemesiyle şaşkınlıkla arkasından baka kalmıştım.Melis kolumdan tutup bir karış topuklularıyla hızla yürürken beni de sürüklemişti.Ben oraya bir daha gitmek istemiyordum ki.Emre durup masalara bakarken,Arzuların oturduğu tarafa doğru hızla ilerlemeye başlamıştı.Peşinden yeniden şaşkınlıkla bakarken,Melis'e onlar olduklarını nasıl bildiğini sordum.Cevapladığında tekrardan şaşkınlık içerisine girmiştim.
"Sarışın çocuk fotoğrafını yer bildirimiyle paylaşmış,tanımıştır o da." İkimizde düşünmeden Emre'nin arkasından koşmaya başladık.Emre masaya yeni ulaştığında,daha konuşamadan önüne geçmeye çalıştım.Aynı zamanda yalvarıyordum.
"Emre yürü gidelim hadi,boşver." Emre beni hiç umursamadan tek elini kaldırarak,sinirle konuştu.Gerçi konuşmak yerine bağırıyordu ve oturan erkeklerden bir kaçı ondan daha iri yarıydı.