Okuldan herkes yavaş yavaş dağılmaya başladığında hızlı yürüyerek çok sıkışmadan,itilip kakılmadan kalabalığın önüne geçtim ve okul duvarının kenarında Beril'i beklemeye başladım.Bir kaç dakika sonra telefonu kulağına dayamış,hararetle konuşarak kapıdan çıktı.Yandan tek kol astığı çantası omzuna düşerken onu yukarı kaldırmakta baya bir zorlandığı belli oluyordu.Kafasını yukarı dikip,önünde ki insanları ezmemeye dikkat ederek beni bulmaya çalıştığını anladığımda istemeyerek de olsa ismini seslendim.Bana yakın taraftan geçenlerin bir kaçı bana dönüp bakarken gözlerimi Beril'den ayırmadan,benden olabildiğince uzaklaşıyordu.Sabır dileyerek derin bir nefes aldıktan sonra bir kaç defa daha ismini bağırdım,ancak duymadı!Telefonda bu kadar önemli kimle ne konuşuyorsa gerçekten can sıkıcıydı.Avuç içimi alnıma vurduktan sonra öğrencilerin bir an önce çıkıp gitmesini beklemeye karar verdim.O zaman ona ulaşabilirdim.Bakışlarımı kapıdan çekip tekrar Beril'in olduğu noktaya çevirdiğimde Kaan'ın onu kolundan tutup olduğum tarafa yürüttüğünü görmemle mutlu oldum.Yanıma geldiklerinde minnet dolu bakışlarla Kaan'ın renkli gözlerine baktım.Ardından kaşlarımı çatarak hala telefonla konuşan Beril'e döndüm.Elimle aksi bir şekilde kulağımda telefon işareti yaptığımda Beril omuzlarını yukarı kaldırıp,çantasının hala düşük olduğu kolunu dirseğinden yukarı kırdı ve elini açarak 'ne yapabilirim?' demeye çalıştı.Yüzüme bile bakmayacağını bilseydim onu vedalaşmak için beklemezdim diye düşünerek Kaan'a döndüm.Etrafı dikizliyordu.
"Görüşürüz Kaan." Bakışları anında beni bulurken bir elini ensesinde ki saçlara götürdü,diğeri zaten cebindeydi.
"Eve gitmeyecek misin?Arabayla geldim bugün,bırakayım." Genelde dönüş yollarında hep beraber yürüdüğümüz için görüşürüz demem eve gitmeyeceğimi göstermiş olmalıydı.
"Yok,ben kafeye gidiyorum." Denecek bir şey bulamadığımızda neden böyle bir şeyi söylediğimi anlayamadan söyledim cümlemi."Ne çabuk unuttun geçen gece tutsak kaldığımızı." Ben dişlerimi sergileyerek gülümserken,o dudaklarını birbirine bastırıp,gözlerine yerleşen,anlam veremediğim yıldızlar kadar parıltılı ifade ile gözlerimin en içine baktı.Gülümsemem solarken çaktırmamaya çalıştım. Tekrar görüşürüz diyerek yanından geçecektim ki,lafıyla birlikte kendimi arabanın ön koltuğunda otururken buldum."Çalıştığın yere bırakayım bari."
Beril arabanın arka koltuğunda halen daha telefon ile konuşuyordu.Kaan dar sokak aralarından geçerken direksiyonu tek eliyle tutuyordu.Boşta olan eliyle telefonunu kavramıştı ve beklemediğim bir anda telefonunu bana doğru uzatıp ilgimi kendisine topladı.
"Noldu?" diye sordum,ön camdan gözlerini ayırmayan Kaan'a.Kısa bir süreliğine gözlerini gözlerime çevirdi sonra telefonunda hızlı bir kaç tuşa bastı.Tekrar kısa bir bakış gözlerimi yakalarken ona hiç bakmadım."Numaralar gitti,yeniden verir misin?" Ağzımı tam numaramı söylemek için açtığımda Kaan bakışlarını tekrar bana çevirdi.
"Numaranı." Az önce ki cümlenin devamı olduğunu anladığım da ona iğreniyor bakışı atmamak için harcadığım çaba,koşu sporunda birinciliği hedefleyen sporcunun çabasından daha fazlaydı.Yapmacıklığı düzeltmeye çalışarak kendi gülüşümden çok farklı bir gülüşle karşılık verdim.Ancak Beril'in arkadan kafasını öne doğru uzatıp,Kaan'a bakarak "Komik mi şimdi bu?" demesi içimde ki yağları fazlasıyla eritti.
Kafenin önüne geldiğimizde arada kaynayan numaramı Kaan tekrar hatırlattı ve bir çırpıda söyleyip Beril'e uzaktan öpücük atıp arabadan indim.İçeri girdiğimde kasa masasında duran Sare'yi telefonla uğraşırken görmeyi hiç yadırgamamıştım.Kız telefonla flörtleşiyordu sanki.Önüne gittim ve çantamı alt tarafa koyması için masanın üstüne bırakırken ona da laf attım.