Araba garajının kapısını andıran bir kapının önüne geldiğimizde içeride ki müzik dışarıdan bile kulaklarımı zonklatıyorken yüzümü buruşturup doğru bir karar verip vermediğimi beynimin süzgecinden geçirmeye başladım.Bu sırada kapıdan geçmeye başladılar,Kaan en önde kolunun altına Çağla'yı alıp ben buranın ağasıyım ve dağıtmaya geldim imajı çizerek ilerlemeye başladı.Batu içeriye girdiği gibi önünden geçen bir kızın yanağından makas aldı ve Kaan'ın peşinden ilerlemeye başladı.Beril önümden gidiyordu ve arkaya uzattığı elini kavrayıp etrafa çatık kaşlarla göz gezdirdim.İçerisi çok büyük duvarlara ve buradan bakıldığında gözükmeyen yerleri vardı.Bir tarafta seni buradan uzaklaştıracak geniş koridorlar vardı ve sonları koca bir karanlıktı,sonunu anca oraya giden biri görebilirdi.Girişin biraz ilerisinde ise duvara yapıştırılmış yukarıya çıkan merdivenler vardı.Kafamı yukarı kaldırıp merdivenlerin bitiş noktasını bulmaya çalışırken Beril'le ellerimizin ayrıldığını hissettim ve aynı anda belimin koca bir avuç ile kavranıp,parmakları etlerimin arasına girecek kadar bastırıldığını hissettim ve saçlarım hızın etkisiyle savrulurken gözlerimi refleks olarak kapattım.Burnum sert bir zemine çarptığında acımdan dolayı gözlerimi daha sert yumup bağrınmaya hazırlandığım sırada nefesimle beraber burnuma dolan Giray'ın kokusunu aldım,aslında nefes almamış sadece kokuyu içine çekmişti burun deliklerim.Çatılan kaşlarım yavaşça eski haline dönerken sanki kokusunun mayhoş bir tadı vardı,benliğimi uyuşturmuş ve Giray'ın göğsüne bastırıldığımı unutturmuştu.
"Önüne bak lan piç herif!" Giray'ın bütün tadımı kaçıran,uyuşan beynimi ayıltan gür sesini duyduğumda kaşlarım gene çatıldı ve yüzümü göğsünden hızla ayırdım.Kaplan gibi gürlüyordu,sanırsın "Giray Gürses." Kafamı daha fazla geri çekmeden gözlerimi Giray'ın gözlerine çıkardım.Tabi gözlerine gelene kadar kemikleri iyice meydana çıkmış sert yüz hatlarını incelemiştim,bunu yapmayı isteyen binlerce kız varken bulduğum şansı değerlendirdim.Gözlerine baktığımda ise gerçekten gürleyen bir kaplanın siniri vardı,avının üstüne koşturacak atlayacak ve boynunu bir kerette bedeninden ayıracak gibi...Kendimi vücudundan ayırabildiğim kadar ayırıp baktığı yöne baktım,o kadar kalabalıkta insanları yararak hızla uzaklaşmaya çalışan iri yapılı biri vardı.
"Abi yanlış anladın tuvalete yetişmeye çalışıyordu-" Bu sefer kafamı diğer tarafa çevirdim ve başka bir çocuğu gördüm,bahsettiği kişinin yönünde ilerlemeye çalışırken Giray'ın gözlerine korkarak bakıyordu.
"Yanlışınıza sokturtmayın Ahmet!" Gözlerim gene Giray'ı buldu fakat alttan baktığım için bütün dikkatim çelik gibi duran çenesindeydi şuan. "Biliyorum ben o yanlışları." Bu sefer sesi daha sakin çıktı,kollarımı sonunda kullanıp Giray'dan uzaklaştım.Çatık kaşlarımla yüzüne bakarken,gözlerini aşağıya indirerek bana bakıyordu.
"Ne yapıyorsun Giray?" Sesimden sinirimi belli etmiştim,ama ne kadar sinirli olduğum tartışılırdı.Eliyle ilerisini gösterirken sakin olmak için çabaladığı sesinden belli oluyordu.
"Bıraksaydım da seni yese miydi pezevenk." Gözlerim şokla açılırken sinirle koluna bir tane geçirdim."Düzgün konuş!Hem kendimi savunabilirim tamam mı?" Giray'ın bakışlarına alay dolarken bir şey söylemeyip elini koluma doladı.Kafasıyla ileriyi işaret etti."Önümden yürü." Önüne geçmem için kolumdan çektiği sırada kolumu hırçınlaşarak elinden kurtarmaya çalıştım.Başını yüzüme çevirdiğinde gözlerinde ki ifadeden korkacağımı zannediyordu herhalde! Ne bir şey dememe fırsat verdi ne de bir şey dedi...Bir saniye bile sürmeden beni önüne geçirdiğinde ayaklarım yere bastı.Boşta kalan diğer elini de diğer koluma koyup yürütmeye başladı.Bir kaç adımdan sonra dudaklarımdan verdiğim derin soluğu yüksek müzik sesine rağmen duymasını ümitledim.