Mardin'i ayakları altına serecek bir manzaraya karşı oturdular. Awir Ağa çayları söyledi. Peri önündeki şekerlikten üç tane küp şeker aldı eline. Birini ağzına attı. Sonra gülümsedi. Eskiden olsa Awir ona kızar ve "At mısın sen?" diye alay ederdi. Diğer iki şekeri Awir'in çayına attı. İşte bu hareketi karşısındaki adamın sert mizacını kırıp onu gülümsetebilmişti. Ama bu küçük dudak hareketinin altında mutluluktan ziyade çok başka bir duygu yatıyordu. Özlem. O kadar özlemişti ki bu beraberliği kaybolan yıllara kızıyordu. Yıllar önce Peri'yi durduramayışınaydı bu öfkesi.
5 yıl önce Peri idealleri olan 18 yaşında bir kızdı. Zaten idealist olmasa Ankara Üniversitesi Hukuk'u kazanamazdı. Okulunu bitirdiğinde İstanbul'da bir hukuk bürosunda yok denilecek kadar az maaşla çalışıyordu. Öte yandan Awir o yıllarda üniversitede baba parası ile okuyordu. Üçüncü sınıfta olması gerekirken bir yıl kaldığı için ikinci yılı tekrar okuyordu. Haytaydı falan ama o zamanlar eğlenmeyi bilen biriydi. Peri'nin gidişi onu olgunlaştırmıştı. Eskisi kadar gülmüyor ve konuşmuyordu. Sert bakışlarından kimsenin onunla iletişime geçmeye cesareti yetmiyordu. İki yıl önce de Evin ile tanışmış ve aşık olmuştu. Karısına duyduğu bu sevgi ve sadakat ona Peri'yi unutturamasa da acılarını dindirmiş ve onu yeniden gülebilen biri yapmıştı.
Peri ölüm gibi kara gözlerle Mardin'i izlerken Awir konuştu.
"Gözlerin Naira'ya o kadar çok benziyorki. "
Peri bu sözün üzerine gözlerini Awir'e dikti. Adam içindeki yangını söndürmek üzere derince bir nefes aldı. Peri devam etti.
"Bir zamanlar Mardin'i yakıp kavuran gözler. Sahi siz de birbirinizi o kadar seviyor musunuz? "
Awir bu olayın mümkünatını sorgulayacaktı ki evet demesi gerektiğini düşündü. Daha bu gün töreye benim aşkım son verecek diyordu fakat neden dili dönmüyordu da 'evet aşkım o kadar büyük' diyemiyordu.
"Kimse o kadar sevemez birbirini" deyiverdi en sonunda.
"Sever" Peri'nin gözleri öyle bir baktı ki Awir bu bakışı onda yalnızca bir kere gördüğüne yemin edebilirdi. Otogardaki o gün. İkisi birden o güne, geçmişe gitti.
5 yıl önce
Awir anahtarı çevirerek arabayı durdurdu. El frenini çektiğinde sessizlik her tarafı sardı.
"Hoşçakal. " dedi Peri buruk sesi ile. Gizli gizli ağlamıştı besbelli.
Kapıyı açıp dışarı çıktı. Awir de arkasından gitti. Şimdi de otogarın ortasında birbirlerine bakılıyorlardı. Aslında tüm Mardin şaşırmıştı Peri'nin gitmesine. Herkes Awir ile evleneceğini böylece Lerzan ve Karoğlu aşiretlerinin birleşeceğini düşünmüştü. Awir de böyle düşünüyordu.
Peri gitmek üzere otobüse yöneldi. Awir buz gibi ifadesi ile kolundan tutup kendine çevirdi. Göğsüne sokarcasına sıkı sarılmıştı. Muavinin sesi ile kendilerine geldiler. Peri otobüsün kapısına adım attığı sırada Awir'e ilk defa bu şekilde bakmıştı. Peri'yi çözemezdi kimse bu imkansızdı. Awir de bu bakışı anlamlandıramadı zaten ama çok derin bir tutku olduğunu biliyordu.
İkisi de geçmişten kurtulup şimdi ki zamana, gerçeklere döndü. Awir hüzünden çatallaşan sesini akort etti.
"O gün, otogardayken, sen bindikten sonra, gitme diye bağırmıştım otobüsün arkasından. "Sahiden de bağırmıştı. "Gitme Peri!" diye.
Peri suratına en alaycı ifadesini takındı. "Biliyorum. "
Awir anlam veremiyordu bu olanlara. "Madem biliyordun neden gittin!" Öfkesi mardini yıktı geçti. O öfke ile fişek gibi ayağı fırlamıştı. Elleri ile saçlarını gelişi güzel tarıyor sakinleşmeye çalışıyordu. Şimdi farkındaydı hata onun değil dönmeyen Peri'nindi.
Karşısındaki bu öfkeli adama nispeten Peri son derece sakindi. Ayağa kalktı o da, sağ elinin baş parmağını Awir'in sol gözünün 3 parmak aşağısındaki var ile yok arası belli belirsiz olan benin üzerine koydu. Eli ile okşadı yanağını. Awir'in öfkesi dinmişti. Kadife gibi sesi ile konuşmaya daha doğrusu Awir'i uyuşturmaya başladı.
"Awir, sen Peri'ye gitme dedin ama o zaten hiç buralı değildi. Naira'yı çağırsaydın o gitmezdi, o hep senindi. "
Awir Ağa sabahtan beri içine dert olan konuyu dile getirdi.
"Evin, karım kısır. Böyle giderse kuma gelicek. "Peri şaşkın gözlerle izledi Awir'i. Anneside yıllar önce babasının ilk karısı Hazine'nin üstüne kuma gelmişti. Ama onların aralarında inanılmaz bir aşk vardı. Awir karısını bu şekilde severken nasıl olacaktı bu kuma işi. Peri bunları düşünmenin sırası olmadığını fark etti. Silkelenerek kendine geldi ve konuyu değiştirmeye çalıştı.
"Ee Heliz ne alemde? "
Sahi Heliz ne alemdeydi. Abisi ve eski en yakın arkadaşı onun dedikodusunu yapadursun, Heliz aşık olduğu adam ile gizli gizli buluşuyordu.
"Yapamayız. " dedi Hervaz Sırdır.
Sırdır ailesi yıllardır Lerzan konağında çalışıyordu. Hervaz ve Helin birlikte büyümüşlerdi tabi Peri, Awir ve Nizar ile birlikte. Bir de kardeşi vardı Hervaz'ın, Karim. O pek dışarı çıkmazdı. Evinde oturur annesini dinler kendine çeyiz düzerdi.Sinirlenen Heliz "Başka yolu yok! " diye bağırdı. "Beni sana verirler mi sanıyorsun! "
Bu aşağılanmaya daha fazla dayanamayarak kalktı yerinden Hervaz. "Pekala öyle ise, kendinize denginiz birini bulursunuz Helin Hanımağam. "
Helin alışmıştı artık bu kaprislere o yüzden hiç umursamadan kapandı sevdiğinin dudaklarına. Karşılığını alması uzun sürmedi. İlk öpücükleri değildi bu fakat sürekli son öpücükleriymiş gibi hissediyorlardı. Hervaz kendini ayırdı ve ileride bomba etkisi yaratacak o soruyu sordu.
"Ne zaman? "
Heliz'in yeşil hareleri hareketlendi. Ama ne zamandı şimdi ortalık yeterince karışıktı. Şimdi kaçsalar fark edilmezlerdi bile. Ama abisi Awir fazla sinirliydi bu kuma olayı yüzünden.
"Biraz beklemeliyiz Hevraz. "
Tamam anlamında kafasını salladı. Batmakta olan güneşi fark edip Lerzan konağına doğru yol aldılar. Önden Heliz, arkasından Hevraz.
Akşam üzeri olmuş Awir Peri'yi eve bırakmayı teklif etmişti. Peri kendi gideceğini söylese de sonradan pişman olmuştu ama iş işten geçmişti.
İş işten geçmişti. Bu gün defalarca bu cümleyi tekrarladı içinden. Dalgın düşünceler ile konağa daldı. Avluya çıktığında Gazin ve Haydar Lerzan'ı gördü. Şaşırmıştı. Bu şaşkınlığını belli etmeden hemen yanlarına gidip ellerini öptü.
"Hoşgeldiniz. "
"Asıl sen hoşgeldin Peri kızı. " bunu söyleyen Gazin Hanımdı. Nasıl oldu da unutmamıştı yıllar sonra. Peri'nin annesi olmadığından Mardin'deki bütün kadınlar ona kol kanat germişti. Fakat kimse onu Gazin Hanım kadar sevemedi.
Peri en içten gülümsemesi ile yanındakilere cenneti bahşederek sarıldı tonton Gazin'ine.
"Hoşbuldum, tonton Gazin. "
Ardından Hazine annesine sarıldı. Babası ile de selamlaştıktan sonra sedirde ona açılan yere oturdu.
Mardin'e yıllar sonra babasının rahatsızlığı için gitmişti. Akciğer kanseriydi. O da sedirin köşesinde, tekerlekli sandalyesinde oturmuş konuşulanları dinliyordu.
Laf lafı açmış konu Awir'in kuma getirtme olayına kadar gelmişti. Bu konulardan içi bayılan Peri tam odasına çekilmek için izin isteyecekti ki. O gün Mardin'deki ikinci bomba Haydar Lerzan Ağa tarafından patlatıldı.
"Töre kuma için Peri'yi uygun gördü. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARDİN
General FictionPeri yıllardır aşiret topraklarına adım atmamıştı. Nefesi olan Mardin'e. Bir geldi mi pir geldi ama en nihayetinde. Gözleri ölümden karaydı. Ölümcüldü. Ateşten yapılmış gibiydi. Dokunulmazdı. Çözümlemek imkansızdı onu. Ama bir sevdi mi...