13

25.5K 792 33
                                    

"Hangi yüzle? " diye sordu Hevraz. Son hecelerde sesi düğümlenmişti. Ne nefes alabilirdi ne de konuşabilirdi o düğüm yüzünden. Ama kan çanağı olan gözlerine eşlik eden kızarmış dudağı ve sol gözünden düşen bir damla yaş anlatıyordu duygularını. Derin bir iç çekti telefon hala kulağındayken. Nizar'da başlamıştı çaresizce ağlamaya. Aslında tam olarak ağlamıyordu. Ne bir göz yaşı görülmüştü ne de hıçkırıklar sökülmüştü gırtlağından.

"Yapamazdım. " dedi umutsuzca cevap arayan Hevraz'a. "Kırılıp dökülürdük. "

"Şimdi de kırdın Nizar? "

"En azından bir kere kırıldınız abi. "

"Bunları söylemek için mi numaranı bıraktın. "

"Hayır. Annemlere benimle konuştuğunu söyle. İstanbul'a gideceğimi, sonra da yurtdışına çıkacağımı. "

"Ne işler çeviriyorsun Nizar? Madem kaybolmak istiyorsun ne diye nereye gideceğini söylüyorsun bana? "

"İstanbul'a gitmiyorum. Dağa çıkacağım. "

"Sen delirdin mi? Anan baban ne olur hiç düşünmüyorsun. "

"Anam babam bilmeyecek abi! Söylemeyeceksin. " durdu ve yutkundu. "Söyleyemezsin. " diye devam etti sözlerine.

Hevraz aldığı haberle yıkılmıştı. Nizar dağda yapamazdı. Ama haklıydı da, nasıl söylerdi Gazin Hanım'a oğlun dağa çıktı diye. Nizar'ın ölüsünün eve girmesi gibiydi bu haberin dillenmesi. Başını öne eğerek kapadı gözlerini. Teslim olmuştu artık Nizar'ın kararına. "Söyleyemem. " dedi gözleri hala kapalıyken.

"Abi, seni arkamdan ağla diye aramadım ben! Awir aklını toplayama kadar o evdeki her candan seni sorumlu tutarım. Sakın beni tabut taşıtmak için indirme dağlardan. " dedi tehditkar bir biçimde.

"Merak etme arslanım. Yalnız sende bize taşıtmayacaksın tabutunu ona göre. "

"Merak etme abi! "

Nizar askere giderken bile bu kadar duygulanmamıştı Hevraz. "Ederim Nizar! Edeceğimde. Dikkat et kardeşim. " dedi.

Sonrası telefonun bip seslerinden ibaretti. Bir daha konuşamayacaktı Nizar ile. İçi sökülürcesine ağladı hastane koridorunda. Gelip geçenler bir yakını mi öldü acaba diye söyleşiyordu kendi arasında. Sakinleşince doktora Helin'in yanına gidip gidemeyeceğini sordu. Aldığı olumlu yanıtla girdi içeri. Helin uyumuştu. Doktorun söylediğine göre stresten düşük tehlikesi geçirmişti. Hamileliğinin dördüncü ayında böyle bir kanamanın sağlıklı olmadığını söyledi doktor. Hevraz karaları bağlayıp oturdu refakatçi sandalyesine. Gitmesi gerekiyordu. Ama Allah korusun Nizar'a olabilecek her hangi bir şeyde orda olmalıydı. Ama karısı burda kalırsa iyi olmayacaktı. Sabah doktor Ayşe geldi yanlarına.

"Geçmiş olsun. " dedi.

"Sağolun. "

"Bak Hevraz. Burda kalırsanız Helin'i öldürürsün. Bu kadar açık konuştuğum için kusura bakma. Ama bir yolunu bulup gitmen lazım. "

"Biliyorum. Ama gidemem. "

"Neden? "

"Anlatamayacağım bir sır. Tek bileni de benim. "

"Ağır bir yükün altındasın Hevraz anlıyorum. Ama şuna karar vermen lazım. Karının ve çocuklarının hayatını tehlikeye sokabileceğin kadar ağır mı bu yük? " dedi ve çıktı gitti doktor Ayşe.

Hevraz ne yapacağını düşünedursun konakta kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. Sessiz bir kahvaltı yapmışlardı. Peri'nin aklında ise Azwer vardı. Bunca yıldır abisinin karısına göz dikti diye suçlanmıştı Azwer. Ama bir çok soru da vardı Peri'nin aklında. Nasıl diyordu? Haydar Ağa'yı nasıl kandırmış olabilir?

MARDİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin