Ayaklarının altındaki tepenin eteklerinde kampa doğru yılan gibi kıvrılarak uzanan üzerinde sayısız yama olan asfalt yola uzun uzun bakarak iç geçirdi. Daha önce de aşılmaz denilen surları aşmıştı ama bu kez tek başınaydı.Genç yaşında dahice planlar yapıp geçilemez denilen surları aşarak İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet Han yoktu yanında bu kez. İstanbul'un fethedilerek Roma'ya son verilen -bir manada Pagan ve Hristiyan Roma'dan sonra Üçüncü Roma ünvanının alındığı- o kutlu kuşatmaya Gökbörü de katılmıştı elbette. Fatih'in kendisine 'Kayser-i Rum' (yeni Sezar) sıfatını layık gördüğü, çağ açıp çağ kapatan fethin her anını dün gibi hatırlıyordu.
Şahi topunun ilk atıldığı ana şahitlik etmek için belki de çok fazla yaklaştığından kulağında olan uğultunun verdiği ıstırabı hafızasından silmesi mümkün değildi.
Dünya üzerinde böylesine bir güç görülmemişti o ana dek. Kutlu fetihten önce üç ayda dört adet her biri 550 kilogram civarında olan, sekizer metrelik dört adet şahi topunu dökerek her türlü takdiri hakeden Urban usta, kuşatmaya da bizzat katılarak yarattığı canavarları hayata getirmişti.
Şahi toplarının yanındaki birçok irili ufaklı topla birlikte üç tarafı sularla çevrili tarihi şehrin duvarlarını dövmesi unutulamazdı. Hele ki ilk atış...
Diğer tüm topların oluşturduğu gürültünün kat be kat fazlasını tek başına oluşturuyordu efsanevi şahi topu... Kaldı ki şahi topu olmasa bile Fatih'in topladığı 150 parça top o ana dek hiçbir savaşta bir araya getirilmemişti ve oluşturdukları kombinasyon gürültü insanlık için yeni bir savaş gücü seviyesiydi.
Onlarca öküzün çekerek ancak taşıyabildiği şahi topu, gök yırtılıp yerle bir olmuş gibi bir gürültü ile patlayıp surları vuruyordu.
Tekrar hazırlanması için geçen yaklaşık 6 saatlik sürede onun ve diğer topların yıktığı surlar parçalanmış parçalarla dolduruldu. Surla çevrili şehirleri savunma uzmanı olan Cenevizli Geovanni Justinani önderliğinde parçalanıp saçılan parçaları yığın halinde gediklerin arkasına dizen Roma ordusu, (Bizans terimi ilk olarak 1557'de Alman tarihçi Hieronymus Wolf'un "Corpus Historiæ Byzantinæ" isimli eserinde oluşturuldu ve tarihçiler tarafından sınıflandırılma için kullanıldı. Aslında kendilerini Roma olarak tanımlıyorlardı.) topun yıkıcı gücünü sönümlemeyi başardılar.
Aralıklarla yapılan saldırılar ve mümkün olduğunca aralıksız süren top atışlarına rağmen kuşatma 40 gün sürmüştü. Artık herkeste zafere olan inanç yok olmak üzereydi.
Öyle ki Gökbörü bile artık emin değildi. Yapılan her taarruz ağır kayıplar verilerek püskürtülüyor, yapılan lağım açma girişimleri başarısızlıkla sonuçlanıyor ve gelmesi muhtemel yardım için süre kısalıyordu.Yardım için gelebilecek bir ordunun iki ateş arasında bırakarak Osmanlı ordusuna büyük kayıplar verdirmesi kuvvetle muhtemeldi. Ordunun tamamen yok edilme ve devletin dağılma ihtimali bile vardı.
Son saldırı için hücum emri veren Mehmet Han, kılıcını çekip ordusuyla birlikte öne atıldı. Ya o İstanbul'u alacaktı ya da İstanbul onu... Fatih için başka ihtimal yoktu. O gün herşeyin çözülmesi gerekiyordu.
Gökbörü her ne kadar Sadrazam Çandarlı Halil Paşa gibi temkinli olunup olası bir haçlı ordusunun gelmesine karşı kuşatmanın acilen sonuçlandırılması görüşünde olsa da savaştan geri duracak değildi.
Savaş süresince dahi kağanı acele etmesi için uyarmaya çalışan Gökbörü, Fatih pusatını çekip öne atılır atılmaz hemen onun sağındaki yerini aldı.
O hücum emri verdiği anda dalgalar halinde saldırılar başladı. Şahi topu, yanındaki diğer toplarla beraber surları olanca gücüyle dövüyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökbörü
Tarihi KurguTarih boyunca uluslar sürekli kendi yaşadıkları coğrafyaya özgü bir canlıyı veya hayali bir yaratığı fiziksel özelliklerinden veya davranışlarından dolayı kendilere yakın hissedip sempati beslemişlerdir. Her ırkın kendisini temsil ettiğini düşündü...