17. Bölüm Alıntı
Kuleli Yıllarına Karışmış Bir Yiğit ile.
Her biri birbirinden takılarak şen muhabbete koyuldu, kimisi sağa kimisi sola doğru ilerledi. Göktürk, Kağan'ın omzuna attığı eli ile " duydum ki bir mektup almışsın," diyerek alaylı sesi ile şenliğinden vazgeçmedi. Kurt, yanı başlarında elleri cebinde ilerliyordu ki Kağan'ın kendisine dönmesi ile ne var lan, dercesine kafasını salladı. " Ondan öğrenmedim. Bundan çıkacak sır hayra yorulmaz zaten, oğlum," dedi Göktürk. Güldü, Kurt'a değen gözleriyle. " Ona da takılırım, aldığı otuz üç mektupta takıldığım gibi. Dert etme, oğlum. Hepsi sırasıyla." Dedi hinlik dolu sesiyle.
"Lan bir de mektupları mı saydın," dedi Kağan ciddi ifadesinde az buçuk beliren şaşkınlığı siliverdi.
Göktürk, Kağan'ın omzundaki eli birkaç kez vurdu. " Oğlum geleni odaya almayınca. El mahkum göz ilişiyor, sayıyoruz," dediğinde Kurt'a baktı yeniden. " Lan, hiçbir tanesini de açmadın değil mi?" Dedi sorgularcasına. " Bizden gizli belli mi olur," diyerek hayatı be kadar hızlı yaşadığını gözler önüne seriyordu, gülen yüzüyle.
Kurt, içine çektiği derin soluk ile adımlarını duraksattı. " hayat bu kadar hızlı yaşanmaz, oğlum. Bir anda kapanır gözlerin," dedi, Kurt. Her biri tebessüm etti. Hangisi yavaş yavaş yaşıyordu, ömrünü? Her birinin altında yatan acıların nedeniydi, yaşamları. Bundandı, vatanın akıllarından çıkmayışı. Kimsenin uzatmadığı eldi, vatan. Kimsenin bakmadığı gözdü, vatan. Kimsenin hissetmediği kalpleri vardı, vatana.
"Bana diyene bak, seni de duyuyoruz oğlum." Dedi Göktürk. " Kuleli burası. Sırların duvarları sarar," dediğinde yüzü donuyordu anbean. " Gücü yetmez, bir başkasına değmeye." Güvende sırrın, demişti, Kendi çapında.
Kağan'a ters ters baktı, Kağan. Senin gelmişini geçmişini sikmeyene adam demesinler diyordu, konuşmadan. Umursamazca. "Ötsem, fazlasıyla gelirdi üstüne." Diyerek sinsilikle sırıttı, Kağan.
Göktürk, ciddi bir ifade ile ikisi arasında gözlerini gezdirdi. "Lan benden gizli ne boklar yiyorsunuz," diyerek elini Kağan'ın omzundan indirdi.
Kurt, öfkeyle;
"Hiçbir şey." Dedi.
Kağan hinliğiyle;
"Çok şey." Dedi.
Göktürk'ün içine çektiği nefes sıkıntıdandı. Sabır diledi, başını sola eğerek. "Ulan gerzek herifler," dedi ikisinin de omzuna vurarak. " Hani bir arada... Diri olacaktık." Diyerek sahte bir yakınma seremonisi gerçekleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİNHAN
General Fiction"Bana bak! Benim askerimi tehdit edip, hiçbir şey olmamış gibi üste çıkma!" dediğinde kalın sesi bedenime hükmetmiş gibiydi. Tuhaftı ki bedenim sesine, beyaz bayrak sallamak için harekete geçmek üzereydi. Gerilen vücudum ile aniden aklıma gelenleri...