" Ya ne demek o çocuklar buraya gelemez?!" diye sinirle elimdeki yastığı Batı'ya fırlattım.
" Senle uğraştığım yetmiyomuş gibi bir de onlarla uğraşamam."
" Ya manyak mısın? Çocuklar ta nereden gelmişler bırak kollarımı kapıyı açacağım ya!" diye çığırıp çırpınmaya devam ettim.
Şu anki pozisyon şuydu: Batı iki kolumu arkadan birleştirmiş bense Michael Jackson edasıyla kapıya koşmaya çalışıyordum." Bak sana ne diyeceğim. Bir anlaşma eğer bu çocuklar başıma iş açarsa sana istediğim bir şeyi yapacağım ancak bu şekilde onları içeri almana izin veririm." Allahım koru beni! Kabul etmek zorundaydım ama bana yapabileceklerinin listesine bakalım: Beni bıçaklamak, Boğmak, sapıklığını üst düzeye çıkarmak, saçımı kazıtmak ya da nohut yedirmek. Evet nohut.. Bir kaşık yersem midem bulanır ve gerisi çok hoş değil...
" Yapacağın şey kötü bir şey olmayacak değil mi?" dedim sevimli bir tonda.
" Kötü olacak." ahh ben bunun intikamını almaz mıydım!
" Ya tamam bırak kolumu kabul!" dememle bıraktı ve ona olan kötü bakışlarıma 'elime düştün' imalı bir göz kırpma ile karşılık verdi.
Kapıya ilerleyip kapıyı açtım. Aman tanrım şu şirin tiplere bakar mısınız!" Ayşeeeğğ, Ayliiiinnn, Ertuğruuull!" diyip üçünü de kollarımla sardım ve sıkı sıkı sarıldım.
" Nefes alamıyorum." diye gelen tiz sesle ayrıldım ve hepsini teker teker baktım. Hiç değişmemişlerdi. Aynı iyi simalar sadece boylar uzamış yüz hatları belirginleşmişti.
" Ahmet de Ertuğrul'un bebeklik arkadaşı." siyah saçlara ve beyaz tene sahip şahısı inceledim. Üstümde değişik bir hava bırakmıştı. Ürkütücü? Gülümseme yoktu sadece dümdüz bana bakıyordu.
" Şey merhaba." dedim ne kadar sıcak olabiliyorsam "Hadi içeri gelin dedim ve valizleriyle zar zor kapıdan geçtikten sonra Aylin Batı'yı gördü ve gözleri ışık görmüş tavşan gibi açıldı. Hemen Aylin'e döndüm.
" Bak Aylin beğendiysen bir çay için al hatta götür bu çocuğu bak iyi çocuktur." Yalan söylemeyi sevmem insan muhtaç oluyor işte.
" Senin beni ilk gördüğündeki bakış da buydu." dedi Batı sırıtarak. Aklı sıra konuyu ağda olayına getirmeye çalışıyordu.
" Hayatımda hiç iki ayağa üzerinde yürüyen öküz görmemiştim o yüzdendir." dedim iğrenç bir sırıtış atarken.
Ayşe bana döndü." Evde turuncu daha ağırlıklı olsaymış daha güzel olurmuş." dedi tam bir dekor hastası olan Ayşe ne dediğinin farkına varmadan.
" Turuncu.." diye sırıtarak bana döndü Batı ve devam ettirdi " Bence pembe daha iyi gider."
Göndermeci pislik.
" Turuncudan ve pembeden nefret ederim Batı.." dedim pis pis bakarken.
" Siz çocukları yalnız mı bıraksak?" dedi Ertuğrul sırıtarak.
" Ertuğrul çocukluk arkadaşı falan demem çarparım ağzının ortasına." dedim gözlerimi kısarak. Ellerini ben suçsuzum anlamında havaya kaldırdı.
Bense konuyu değiştirdim." Siz okuldan nasıl izin aldınız?"
" Zaten gezi vardı biz de gezi yerine bir haftalığına buraya geldik." dedi neşeyle. Olamaz! Ya benim okulum var daha dört gün.. Acaba dört gün gitmesem en fazla ne olur hım. Sadece cuma giderim. Hastaydım derim tamam hallettim.
" Ben de az önce okulu kendime tatil ettim." dememle Ayşe gülümsedi.
Ahmet'e baktım. Geldiğinden beri sesi çıkmamıştı. Utangaç herhalde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bıyık
Humor#6 mizah / Bıyıktan başlayan bir hikaye nerelere gider, yok efendim böyle hikaye olur mu diyorsanız bence bir göz atın hikayeye. Ben Çağla. Hikayede birlikte olayların içine gireceğiz. Var mısınız? -Tüm Hakları Saklıdır-