35. Bölüm Part 1: Kan

32.7K 2K 233
                                    

" Annem trafik kazası geçirmiş..." dedi ve bir ilke şahit olup Batı'nın gözünden damlayan yaşa ve yere düşüşüne baktım...

×××

" Batı ben de geliyorum itiraz etme işte!" dedim sitemle. Batı bir el çantasına birkaç kıyafet atarken beni hiç sallamadı ve odağını çantadan uzaklaştırmadı.

" Batı." dedim omzuna dokunup o ise sadece bana kısa bir bakış attı ve şuraya geldiğimden beri yaklaşık bir buçuk saattir tekrarladığım soruyu tek kelimeyle cevapladı.

" Hayır." üstüne gitmek de istemiyordum ayrıca. Böyle bir durumda ne yapılırdı ki? Yani ne kızabilirdim ne mutlu olabilirdim ki zaten içimden mutluluğun 'm'si bile geçmiyordu ya...

" Batı yalnız başına gidemezsin." dedim yine sakin bir tonda söyleyip önüne geçerken.
O ise başını kaldırıp sert bakışlarıyla bana baktı.

" Eve gitmelisin Çağla." dedi ve çantanın fermuarını kapatıp bilgisayarının başına geçti. Uçak için bilet alacaktı.
Ben de biraz da öylece dikildikten sonra tek kelime etmeden odadan çıktım ve bir taksi çağırıp evden de çıkıp beklemeye başladım.
Ona yardımcı olabilirdim. Yanında gidersem duygusal yüküne bir çare bulabilirdim belki.
Batı'nın annesinin durumunu hem merak ediyor hem de düşündükçe kalbimdeki sızıya engel olamıyordum.
Batı'nın o gün ağlarkenki kızarmış gözleri ver soğuktan dolayı kıpkırımızı dudakları aklıma gelince gözlerim tekrardan doldu ve ben hemen avuç içimi gözüme bastırıp önümde duran taksiye bindim.
Ben Çağla Güneydim ve ben sevdiğim adamı hiç bir durumda yalnız bırakmazdım...

Evde

" Evet bir haftalık bir kamp ve yarın saat yedide uçakla ayrılıyoruz." dedim koltuğa oturup.

" Ankarada ne kampı kızım?" dedi annem şaşkınca. Tabi... Ne kampı?...

" Bilim." dedim ciddiyetimi bozmadan. Resmen sıkmıştım. Annem ilk başta bana bir şüpheyle baktı ama sonra yüzüne tatlı bir gülümseme yerleştirdi.

" Yola geleceğini biliyordum, canım kızım benim." deyip beni biraz sıkıştırdıktan sonra geri çekildi ve uyumak için yatak odasına gitti.
Bir hafta okula devamsızlık pek sorun olmazdı herhalde. Sonuçta son sınıf olduğumuz için çoğu kişi zaten gelmiyordu.
Batı ile gitmeliydim. Tabi uçakta çaktırmadan bir yere kadar. Bir hafta boyunca nasıl idare edeceğim bilemiyorum doğrusu...
Koltuktan kalkıp bir el çantasına gerekli eşyaları ve birkaç parça kıyafeti tıkıştırdıktan sonra bilgisayarımı kucağıma aldım ve yarın saat yedi uçağına bir bilet aldım.
Sonra da kendimi yatağa attım ve gözlerimi tavana diktim.
Büyük bir işe mi girişmiştim? Evet. Yakalanabilir miydim? Evet. Peki buna değer mi? Kesinlikle evet.

Sabah

" Tamam anne altı üstü Ankara'ya gidiyorum, askere değil." dedim annemden ayrılırken. Annem bana üzgünce baktıktan sonra da babama sarıldım. Aramız biraz soğuktu babamla.
Sonra da abime sarıldım. En sıkı ona sarıldım.

" Şimdi bozmamak için tek kelime etmiyorum ama gerçekleri öğreneceğim prenses." dedi sessiz bir tonda. Hafifçe yutkunduktan sonra hızla geri çekilip sırıtan suratına baktım.
Hay aksi! Anlayamıyorum bu ailede tek hiçbir boku anlayamayan salak ben miyim?
Elime çantayı aldım ve abime son kez baktıktan sonra hızla evden çıktım ve ardından bir kilometre öteye çağırdığım taksiye yürümeye başladım.
Neden mi bir kilometre? Çünkü kamufle işini evde yapsaydım muhtemelen sorgulanırdım.
Çantanın ön gözünden hırkamı çıkarıp giydim ve fermuarımı çektim.
Saçımı da at kuyruğu yapıp hırkanın içinde kalmasını sağladım. Ardından hırkanın şapkasını geçirip yanıma aldığım abimin güneş gözlüklerinden birini takıp tek elimi cebime koydum.
Birkaç adım daha yürüdükten sonra taksiye bindim.

Bıyık Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin