1. Bölüm

2.2K 129 4
                                    

Bu bölüm @atutys kardeşime aittir.


Biliyordu Xiumin bir gün bunun olacağını.Herkes ölürdü öyle değil mi? Annesi de herkes gibi bir gün gelecek ve ölecekti ama o bunun şimdi olabileceği aklına bile gelmemişti.Hiç beklemediği bir zamanda,onun annesine ihtiyacı olduğu zamanda ölmüştü annesi. Neden öldüğünü bile bilmiyordu.

İki gün önce annesi canının çok fazla dondurma çektiğini söylemişti. Hizmetliler tatildeydi evde dondurma yoktu ve Xiumin annesi bir şey isterse kesinlikle onu yerine getirirdi. Annesinin küçücük bir isteği bile önemliydi onun için. Şimdi o aptal dondurmaya lanet ediyordu. Dondurmayı çok geçmeden alıp geldiğinde kapıyı çalmıştı. Kapıyı açan yoktu ve anahtarı yanına da almamıştı.Ne yapacağını bilmeyerek annesini aradı ama telefonu da açmıyordu. Sonunda kapıyı yumruklamaya başlamıştı. Evde bir sorun olmuştu,annesine bir şey olmuştu biliyordu ve hiçbir şey yapamıyordu.

Babasını aramıştı Xiumin eve gelmesini annesine bir şey olmuş olabileceğini söylemişti ama babası onu takmamıştı ve işleri olduğunu söylemişti.

Babası eve gelmeyince çilingir çağırdı Xiumin. Adam kapıyı açmaya çalışırken çabuk olmasını söylüyordu. Hatta bu söylemek değil daha çok bağırmak,birini azarlamak gibiydi. Kapı açıldığında içeri koşturdu Xiumin. Annesi salonda ve yukarıdaki hiçbir odada yoktu. Nefes nefese mutfağa girdi ve koşarak gitti yerde yatan bedene doğru. Bağıra çağıra ağlıyordu,bir yandan da annesini sarsıyordu uyanması için.

O akşam hastahanede annesinin neden öldüğü araştırılıyordu. Xiumin'e ise sakinleştirici iğne yapılmıştı ve uyuyordu. Hiçbir şeyden habersiz olan babası ise eve geldiğinde mutfakta olan poliseleri görüp şaşırıp kalmıştı.

*

*

*

İkinci gün Xiumin uyandığında kendisini hastahanede bulmayı beklemiyordu. Rüya olmasını umuyordu oysa. Ölemezdi annesi,onu bırakamazdı,kendisi de biliyordu bunu. Xiumin onsuz bir şey yapamazdı ki. İnsanların içindeyken yanında sonuna kadar güvendiği biri olmadan tek bir adım bile atamazdı Xiumin. Peki neden bırakıp gitmişti onu?

Bütün bunlar olurken babasının işe gittiğini hemşirelerden birinden öğrendi Xiumin. Ne tür bir insan bu durumda iş düşünebilirdi ki? Babasına hayret ediyordu.

Bunlar dışında başka bir sorun vardı ki Xiumin bunun şu an için en büyük sorun olduğunu düşünüyordu. Çin'deki kardeşine bunu nasıl anlatacaktı? Nasıl söyleyecekti?

Xiumin ve annesi babasının işi yüzünden Kore'ye gelirken üniversite okuyan Lay Çin'de kalmak istemişti. Her tatilde yanlarına gelir ve dolu dolu eğlenirlerdi ailecek. Bu sene üniversitede son senesiydi ve 1 ay sonra mezuniyet töreni vardı. Annesi oğlunun mezuniyetini bile görememişti. En kötüsü Lay Çin'deyken annesi ölmüştü ve ona son kez sarılamamıştı bile.

*

*

*

1 Ay Sonra

Lay eve gelmişti ve ne diyeceğini bilmiyordu Xiumin. Sadece mezuniyetinde mutlu olmasını istediği için bir şey söylememişti.
Lay gülerek içeri girdi ve Xiumin'e sıkıca sarıldı.

"Abi annem nerede? Onu çok özledim."

"Lay seninle bu konuda konuşmamız lazım."

"Peki seni dinliyorum."

Anlatmaya başladı Xiumin. Bir yandan da Lay'in yüzüne bakmamak için zorluyordu kendini. Lay'in ağladığını fark ettiğinde o da dayanamamıştı. Xiumin ağlamaya başladığında Lay ayağa kalkıp bağırmaya başlamıştı :

"Bir de ağlıyor musun?! Ona sahip çıkmadın! Ona neden sahip çıkmadın ha?!"

Lay Xiumin'i yakalarından tutmuş sarsıp duruyordu. Böyle olacağını biliyordu Xiumin. Lay sinirlendiğinde elinde olmadan böyle hareket ederdi ve buna yapacak bir şey yoktu. En sonunda Xiumin bu bağırmalarından bıkmış ve Lay'e bir tokat atmıştı. Lay neredeyse dengesini kaybedecekken sakinleşmeden doğru düzgün konuşamayacaklarını anladığında evden çıkıp gitti.

*

*

*

Yaklaşık bir hafta geçmişti ve artık Lay de buna alışmak zorunda olduğunu anlamıştı. Artık evde sadece ikisi yaşıyordu. Ne ara olduklarını bile anlamadıkları bir şekilde babaları bir kadınla evlenmiş ve farklı bir evde yaşamaya başlamıştı.

Lay ve Xiumin yemeğini yerken aklına birden bir an geldi Xiumin'in. O ve adını hatırlayamadığı bir çocuk vardı. Video oyunu oynuyorlardı,hatta iddiaya girmişlerdi. İyi de kimdi ki bu? Bir türlü adını hatırlayamıyordu. Bu yakınlarda olmuştu diye düşünüyordu ama bir türlü ne zaman olduğunu çıkaramıyordu.

*

*

*

Chen çalıştığı dondurmacıyı kapatan kişi olurdu her zaman. En son o çıkardı oradan ki zaten evi de oldukça yakındı.

Gene akşam tam 10 olduğunda dükkanı kapatacakken içeri iki kişi girdi ve biri konuşmaya başladı :

"Ah kapatmadan bir dondurma alabilir miyiz? " demişti uzun olan.

"Kris buradan almak zorunda değildik diyorum sana." dedi gamzeli çocuk diğerine.

Chen konuşmanın arasına daldı ve "Hey sorun değil birkaç dakika geç kapatsam bir sıkıntı çıkmaz öyle değil mi?" dedi.

İki genç dondurmacıdan çıkıp giderken Chen de kapıyı kilitledi ve çıktı. Evine doğru yürümeye başladı. Evi ve dondurmacı arasında sadece bir sokak vardı bu yüzden her ne kadar hava karanlık olsa da bir sorun olmaz diye düşünüyordu. Zaten ulu orta bir yerde bir erkeğin başına ne gelebilirdi ki?

Sessiz sokakta karşıdan karşıya geçerken kafasındaki bere yolun ortasında düşmüştü. Yere eğilip bereyi alırken bir korna ve ardından acı bir fren sesi duyuldu.

Lucid ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin