MAHALLE İNSANI

101 6 1
                                    

Sabah kalktığım Görkem'i göremedim. Lavobaya geçtim. Rutin işlerimi hallettikten sonra, Görkem'i aramaya koyuldum. Yoktu. Ev bomboştu. Derken içeriye Görkem girdi. Elinde poşetlerle girdi. Mutfağa geçti. Masaya simitleri ve meyve sularımızı koyup, "günaydın canım. Gel kahvaltı yapalım. " dedi. Başımı aşağı yukarı hareket ettirerek onayladım. Kahvaltımızı yaptık. Görkem " bu gün napacaksın bir planın var mı ?" diye sordu. Birazcık düşündüm. Aslında bir planım vardı. Ama bunu yapabilir miydim bilmiyorum.

" Var planım Görkem. Senin var mı ?" dedim. " yok ama büyük ihtimalle denize giderim " dedi. " Git git iyi olur neyse ben hazırlanıyımda çıkayım " dedim. Odaya çıktım dolaba yerleştirmeye üşendiğim kıyafetlerim, dağınık bir şekilde yerde küçük valizimden taşıyordu. Valizden jean bir şort ve salaş bir askılı sectim.

Üzerimi giydim. Gözüme bir eyeliner çektim. Saçlarıda bağladım. Hazır görünüyordum. Kahretsin ki yine harikaydım. Hemen Görkem'in hala mutfakta olduğunu tahmin edip oraya ilerledim, ve yanılmamışım oradaydı. Görkem' e yaklaştım " gidiyorum ben canım " dedim. " Ben bırakayım mı seni gideceğin yere canım " dedi. " Yok gerek yok sen takıl ben taksiye atlar giderim. " dedim. Yanağına küçük bir öpücük kondurup evden çıktım.

Biraz yürüdüm hava almak için. Aslında biraz değil baya yürümüşüm taksiye hiç gerek yoktu. 5 dakika daha yürürsem orada olurdum. Yürüdüm, yürüdüm ve yürüdüm. Oradaydım. Kapının önünde duruyordum. Birazcık tehlike kokusu alıyordum. En sevdiğim koku. Temkinli adımlarla kapıya daha çok yaklaştım. Zile bastım. Kimse açmadı. Tekrar bastım. Ses yoktu. 4-5 defada tıklattım, yine kimse açmadı. Sonra aklıma evin anahtarının kopyası olduğu geldi.

Çantamdan anahtarı çıkarmak için elimi içine daldırdım. Burada bir şey bulması zor oluyordu genelde. O yüzden her zaman ki gibi çantamı yere boşalttım. Ne ararsanız var. Her rengiden ojeler, rujlar. Parfüm, makas, saç boyası, cüzdan, o ojeler ve rujlar haricinde bir de ayriyetten makyaj çantası felan her şey vardı. Anahtarı bulmuştum. Hemen anahtarı elime alıp çantamı toplamadan kapıyı açmaya çalıştım
. Kapı açılmadı. Çantamı topladım. Tekrar denedim açılmasını ama açılmadı.

Madem öyle bende kapının önünde beklerim. Gelene kadar. Kapının önündeki merdivenlere oturdum beklemeye başladım. Önümden geçen yaşlı teyzeler " aman çok yazık. Şimdi ki nesil kıyafet giymeye üşeniyor galiba. Bunların anası, babası yok mudur ? " diyerek homurdanıyorlardı. Yaşlı teyzeleri atlattık, sıra yaşlı amcalardı. Evet bir grup yaşlı amca geliyordu. Çete gibiler. Önde bir tane dede, arkasında da 4 dede. Ellerinde tesbih, kabadayı gibi geziyorlar. Giyinişleri görseniz bide gülmekten kriz geçirebilirdiniz. Durun ben anlatmaya çalışıyım giynişleri. Paçaları katlanmış bir jean pantolon, üzerlerinde düğmeleri açık bir gömlek, gömleğin altında kıllı döşleri ve atlet, kafalarında da cap. Vayy be hem kabadayılar, hemde artist. Neyse dedeler bana gittikçe yaklaşıyorlardı. Aramızda 5-10 adım vardı. Öndeki dede " burada kimi bekliyorsun güzel kızım " dedi süzgeçten süzülemeyen sesle. Rahatsız edici sesi vardı. " Arkadaşımı bekliyorum dede " diye bağırıyordum. Arkadaki dörtlüden biri " neden bağırıyorsun yavrum bizim kulaklarımız duyuyor. Sende unutkanlık var heralde güzel kızım " dedi. Ne demeye çalışıyordu. Bende " yok dedem bende unutkanlık " diye tekrar bağırıyordum.

" Ee kızım sen pantolon giymemişsin. Nasıl unutkanlığın yok ?" diye sordu. Omuzlarımı silkerek ayağı kalktım. Parmağımla şortu gösterip " unutmamışım demek ki demi dede " . Öndeki dede " yeni model kilotlar çıkmış. Heralde şimdiki gençlerde kilotla gezmek moda " dedi ve yanımdan uzaklaştılar.

Aman Allah'ım bunlar, bu sene kilot modaymış deyip , bu sefer kilotla çıkmazlar inşallah sokağa.

İç ses tamam sus. Yaşlı teyzeler gitti. Yaşlı amcalar gitti. Sıra genç kızlardaydı. Görebiliyordum. Bol bir pantolan giyip üzerinede salaş bluzla takılan gençler bana doğru geliyorlardı. Biraz uzağımda durup kendi aralarında konuşuyorlardı, beni elleriyle göstererek. Bana bakan gençlerden birine tek kaşımı kadırarak elimle hayırdır hareketi yaptım. Korkuyla kafasını sağa ve sola salladı. Sonra uzaklaştılar onlarda. Bence bu kadar mahalle insanları yeterdi. Hepsini tanıdım.

Ooo sıra genç erkeklerimizde. Evet geliyorlardı. Yakışıklı görünüyorlardı. Hiç utanmadan yanıma geldiler,  3 kişilerdi. " Merhaba tatlım " dedi yakışıklılardan biri. Yani niye erkekler tatlım der onu anlamıyorum ki. Kokoş gibi aynı neyse bende " merhaba " dedim. Biraz sohbet ettikten sonra karşıdan Utku geldi.

Kolumdan tutup " Hayırdır Defne ?" dedi. Çocuklardan biri konuşmama izin vermeden " sen kimsin lan bıraksana kızın kolunu " dedi. Utku " asıl siz kimsiniz olum. Ne işiniz var Defne'nin yanında hadi uzayın şurdan yürü sende Defne " dedi ve beni iteledi. Ayağım takıldı düştüm. Dizimde ufak bir kanama meydana geldi. Kana bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Yakışıklı çocuklardan biri kolumu tutup beni kaldırırken, aynı zamanda da Utku 'ya " naptın lan kıza bak kızın dizi kanadı. " deyince ikimizinde de kırmızı gözler kendini göstermişti. Çocuklara belli etmemek için göz teması kurmuyorduk. " Hadi pezevenk ikile. Kıza zarar verdin " dedi. Yürek yediler galiba. Utku sinirleniyordu " ya burdan gidersiniz, yada olacaklardan ben sorumlu değilim " dedi. Çocuklar " napıcaksın bebe, dövecek misin çok korktuk nihaha kötü gülüsü " dediler. Acaba Utku benim için kavga çıkarır mı ? Dövmez o çocukları ya büyük ihtimalle kanlarını emer.

VAMPİRİMSİ #Wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin