Öncelikle Francisttt doğum günün kutlu olsun bu bölümü sana ithaf ediyorum iyi ki doğdun :) :*
Ve bölüm hakkında ; Defile konusunda biraz daha ayrıntıya girmek isterdim ama gerçekten onca video izlemem rağmen bir şey anlamadım, yani hayal gücünüze bırakıyorum canlarımm :)
Bir sonraki bölümde yani finalde görüşmek üzere iyi okumalar :)
Tüm yol boyunca tek kelime bile etmediğim çocuk frene bastığında sanki yazılmamışta uymamız gerekiyormuş gibi olan konuşmama kuralına karşı gelmeden arabadan indim. Zile basarak duvara yaslandım ve kapının açılmasını beklemeye başladım, saat oldukça geç olmasına rağmen nöbetçi doktor gibi nöbetçi hizmetçilerden birinin ayakta olmasını umuyordum. Tabi bugün Açelya hepsine de izin vermediyse... Kapı açılır açılmaz kızın gülümseyen yüzüne aldırış etmeden içeriye girerek koltukta telaşlı bir şekilde oturan Açelya'yla karşılaştım.
Açelya beni görür görmez ayağa fırlayarak kocaman olmuş gözlerle bir anda yanımda bitiverdi. "Tanrım..." diye fısıldadı. "İyisin"
Kaşlarımı kaldırarak aşırı tepkisi karşısında monoton ifademi değiştirdim. "Tabi ki iyiyim sarışın, desene hayallerin suya düştü."
Beni taklit ederek önce kaşlarını kaldırarak soru dolu bir şekilde her tarafımı inceledi, sonra dudakları yavaş yavaş kıvrılmaya başladı ve sonra da sıkıca bana sarıldı. Beklemediğim bu tepkisi karşısında bir süre öylece kaldım, sanırım benim için endişelenmişti. Dayanamayarak bende güçsüz bir şekilde tek kolumu kaldırarak beline doladım. Biri benim için endişelenmeyeli en son ne kadar olmuştu? Hey şuan duygusallığın sırası değil Kraliçe.
Ayrıldığımızda, çok tuhaftır ki aynı anda birbirimizi bırakmıştık beni tekrar incelemeye başladı. Dayanamayarak onu nazik bir şekilde ittim ve kendimi rahat koltuğa bıraktım. Açelya'da sağ tarafta duran tekli koltuğa oturarak merakla bakmaya başladı. Neler olduğunu anlatmamı istiyordu ama kafam o kadar karışık bedenim o kadar yorgundu ki şuan hiçbir şey yapacak gücüm yoktu.
Arkama yaslanarak bacaklarımı masaya uzattım ve başımı geriye atarak gözlerimi kapadım. "Sana içecek bir şeyler getirteceğim."
Tepki vermedim ama onay beklemeden çoktan mutfağa gitmiş olduğunu tahmin edebiliyordum.
Kafam o kadar karışıktı ki ne düşüneceğimi bile bilmiyordum. Neden Ulaş'ın yanında olmak benim için bu kadar zordu? Onu affedemediğim için mi? Belki de başta ki soru yanlıştır, neden Arda'ya karşı gelmek benim için bu kadar zor? Gözlerim yavaş yavaş açılırken Manolya Hanım ve Arda'nın birlikte olduğu kareler tek tek zihnime doldu. Hanım mı dedim? Sürtük... Ulaş başaramamış olabilir belki ama ben o kadına bunu ödetecektim. Tabi ki Arda'ya da. Ona âşık olmam, hiçbir şeyi değiştirmezdi. Kitaplarda veya filmlerde sevdiği adam için canını bile verebilecek aptallardan olmayı istesem de yapamazdım, herkes yaptıklarının sonucuna katlanmalı. Herkesin ödeyecek bir bedeli vardır bu sevdiğim adam olsa bile, bu Arda Başaran olsa bile...
***
Kulaklarıma dolan tırmalayıcı sesle birlikte gözlerim açıldı, hala ilk geldiğimde olduğum gibi koltuktaydım. En son hatırladığım şey Kuralsız filminden bir sahneydi... Açelya ile birlikte Arda Barış ve Kefen'i beklemeye karar vererek kahvelerimizle film izliyorduk peki sonra? Uyumuştum.
Başım bir süre sonra hala çığrınmaya devam eden Açelya'nın sesinin geldiği yöne dönerken ayağa kalktım. "Bu ne hal? Ne yaptınız kendinize! İki gün sonra defilemiz var bu suratla mı çıkacaksınız insanların karşısına!" Açelya'nın sözleri devam ederken büyük salona sırasıyla Kravatı başında bağlı gömleği dışına çıkmış serseri liseliler gibi olmuş bir adet Kefen, ha gözünde bir morluk vardı söylemeyi unuttum. Tişörtünün hırpalandığı belli olan yüzünde bir morluk olan bir adet Barış, Kaşı ve dudağının kenarı patlak bir adet Arda giriş yaptı. Hepside bana kısaca bakış atarak az önce kalktığım koltuğa dizilerek kendilerini bıraktılar. Yönümü onlara döndüm ve sakince konuştum "Şimdi size kızmam gerektiğinin farkındayım. Ama önce şu kavgayı anlatın hadi." ve heyecanla karşılarında ki masaya kuruldum. "Hepsini hakladınız değil mi?"