Yolculuğumuz sessiz başlasa da bunun böyle sürmeyeceğini biliyordum. Arda dikiz aynasından arkayı kontrol ederek söylendi "piç"
Arkamızda duran beyaz porche'ye baktım. Ulaş'da en az Arda kadar hızlıydı. Aklıma gelen soruyla Arda'ya döndüm "uzun zamandır araba yarışı yapmıyorsun." sorum bana onu ilk gördüğüm anı hatırlatmıştı. Şuan böylece bir barbekü partisine gideceGimiz aklımın ucundan bile geçmezdi.
Bana dönmeden alayla güldü. "sen öyle san"
"hep birlikteyiz." dedim gülümseyerek. "attığın adımdan bile haberim var" bu güven bana nereden geliyor bilmiyorum, ama haklıydım. Aynı evde yaşıyorduk, aynı okuldaydık, aynı partilere gidiyorduk, aynı gruptaydık. Düşündüm de yalnız işerken ayrı kalıyoruz.
Düşüncelerimi tüm arabayı dolduran içten kahkahası böldü. "attığım adımdan bile mi?" tekrar güldü ve bana döndü "kendine ne kadar güveniyorsun sen."
Kaşlarımı çattım. "yalan mı?"
Ani freniyle öne savruldum, emniyet kemeri bir kere daha beni kurtarırken şaşkınca eski pozisyonuma döndüm. "sen..ne yap-"
"yalan" derken oda ciddileşmişti.
Derin bir nefes aldım ve sıkılgan tavırlarıyla direksiyonda ritim tutmaya başlayarak dışarıyı izleyen Arda'ya döndüm. "delirdin mi Başaran!"
Bana dönerek işaret parmağını çarprazına doğru kaldırdı "kırmızı ışık"
Gözlerimi devirerek saniyeye baktım. 36-35-34-33...
"Hey. Ulaş hemen yanımızda durarak camını açmış bana sesleniyordu.
Camı açmak için dügmeye bastım ama açılmadı. Arda başka bir dügmeye basarak bunu engelliyordu.
Gözlerimi büyüterek konuştum "cidden mi?" çocuk gibi davranıyordu.
Ama o bana dönmeden öne eğildi ve gaza basmadan hemen önce konuştu "cidden" bir anda tekrar hareket etmeye başlarken arkama iyice yaslandım. Henüz saniye dolmamıştı!
"sonunda ondan kurtulduk" diyerek tekrar dikiz aynasından arkayı kontrol ediyordu.
"kurtulduk" diye tekrarladım. Şuan ona kızıp hızını düşürmesini söyleyeceğimi sanıyorsanız, beni tanımamışsınız.
"bu arada sen geceleri mışıl mışıl uyurken bu şehir uyumuyor Prenses. Dolayısıyla bende" diye açıklama yaptı.
Tamam. En azından geceleri yatağımdan kalkıp başka kızların yanına gitmiyordu degil mi?
Emin olmak için sordum "yani yarışıyorsun"
Bana dönerek gözlerini büyüttü "elbette yarışıyorum. Hız benim dünyam."
"suç senin dünyan" diyerek sessizce mırıldandım.
Yol devam ederken eve gittigimizi anladım. Zaten evin bahçesi barbekü için gayet uygundu.
"eee, Çisem'le aranız ne zamandan beri bu kadar iyi?" bunu basit bir konu açmak için sormuyordu, bu tür şeyler için uğraşmazdı. Yani tamamen meraktan konuşmuştu.
"sizin Ulaş'la iyi olduğundan beri" diye lafı yapıştırdım.
"yani birbirinizi çok fazla seviyorsunuz" diyerek dalga geçti.
Dudaklarımı büzdüm. Şuan yumuşamış olduğu için yani yanlış anlamayın sinirli olmadığı için sormanın tam zamanıydı "Dur tahmin edeyim. Ulaş sizin çocukluk arkadaşınız. Aranız çok iyiydi ama bir kız bunu bozdu" dedim sakin görünmeye çalışarak.
Merakla yüzünü inceliyordum. Ve bir anda ciddileşiverdi . "bunu sana kim anlattı?" ne yani doğru tahmin mi? Lanet!
Derin bir nefes aldım "hiçkimse. Genelde böyle olur." aptal klişe bad boy hikayeleri. Hepsini tek tek çöpe atacağım.
Bir anda ciddi ifadesi bozularak gülmeye başladı "korkma Prenses. O kadar basit değil. Henüz uğruna bir şeyler yapabileceğim bir kıza rastlamadım. " dengesiz. Yemin ederim dengesiz.
"Beste hariç." diye söylendim.
Arabayı park ederken geldiğimizi anladım. inmeden önce konuştu "Beste hariç."
Gözlerimi kısarak inerken gözlüğünü takmasını taklit ederek bende çantamdan gözlüğümü çıkardım. Bir yandan tilkiler kafamda dönmeye başlamıştı. Beste'den kurtulma planı için tüm tilkilerimi seferber ediyordum.
Arda yanıma gelerek elimi tuttu. Bu beni heyecanlandırırken belli etmeden kaşlarımı kaldırdım. "Aile partisi unuttun mu?"
Ah, tabi ki herkes hala bizi sevgili sanıyordu. Başımı sallayarak onayladım. Yürümeye başlayacakken duraksadı. "Bu arada, hala Çisem'in neden geldiğini anlatmadın"
Anlatmadım ve anlatamam. Bir yalan uydurmak için beyin fırtınası yaptım. "Sarışın ona sinir oluyor. Bu yüzden geldi"
Gözleri parladı "inanmış gibi yaparak tartışma ortamı yaratmayacağım sevgilim" derken yürümeye başlamıştı.
Yalan konusunda profösyonel olan ben, neden bir türlü onu kandıramıyordum?
***
Bahçeye el ele giriş yaptığımızda gözlüklerimi saçlarıma geçirerek kısaca etrafı inceledim.Annem Yeşim Teyze, partide gördügüm ve Açelya'nın annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın, ve tanımadığım iki kadın havuza uzak bir köşede bulunan rahat koltuklara kurulmuş sohbet ederek ellerindeki alkolsüz içecekleri yudumluyordu. Babam, Kemal Amca, Ve yine tanımadığım 4 adam mangalın başındaydı. Devrim Bey ise yanlarında patron edasıyla koltuğunda oturuyordu. Hepsinin elinde de birer votka duruyordu. 5 kadın ve 7 erkek, Kefen ve Barış'da pür dikkat Kemal Amca'yı izliyordu. Açelya ise eline bir et almış onu kemirerek koltuklara doğru ilerledi. Annesi ona onaylamaz bakışlarını atarken Açelya umursamayarak yemeye devam etti.
Arda beni annemlerin yanına yöneltirken tedirgince sordum "Ulaş'ın anne ve babasıda mı burada?"
Başını salladı. Tekrardan herkesi inceleyerek kim oldukları hakkında fikirler yürütmeye çalıştım. Tanımadığım iki kadına baktım. İkiside birbirinin zıttıydı. Biri fazlasıyla yaşlı duruyordu, ki annemle aynı yaşta olduguna eminim ama çok yıpranmıştı. Diğeri ise oldukça genç duruyordu. İkiside bana imkansız gibi gelirken aklma gelen fikirle bize el sallayan annem ve Yeşim Teyze'yi önemsemeden Arda'ya döndüm
"yoksa, Açelya'nın üvey kardeşi Ulaş mı?" dedim şaşkınca.
Arda bana gözlerini büyütürken bir süre öylece baktı " hayal dünyanın genişligi hakkında konuşmuş muyduk?"
Rahatlayarak tuttugum nefesimi geri verdim. Eğer Açelya ve Ulaş kardeş olursa, Arda ile de kuzen olurdu ve bunu kesinlikle istemiyordum.
"pekala. Hayal dünyamın boyutlarından bahsetmeyelim." diyerek tekrar yürümeye başladım.
"eminim tahmin edemeyeceğim kadar büyüktür" diye söylendi.
İkimiz ilerlerken "çok hızlısın kardeşim" diyen Ulaş durmamızı sağladı. Tekrar durduğumuzda bu kez annem bana onaylamaz bakışlarından gönderiyordu.
Bahçeye Ulaş, Beste ve Çisem'in girmesiyle bir anda Kefen Barış ve Açelya'da yanımızda ki yerini aldı. Ve grup tamamlandıı. Ne hoş, ne hoş..
Barış kuşkuyka Arda'ya bakarken Kefen yalandan gülümsüyordu. Ulaş'da gülümsüyordu ve bir anda Arda'da gülmeye başladı. Pekala sanırım deliriyorlar...
"üzgünüm adamım bu kez fena yenildin" dedi Arda ve elimi bırakarak Ulaş'a yöneldi. Adamım kelimesini niye Amerikan filmlerinden fırlamışcasına harika bir dille söylemek zorunda?
Ama bu durumda odaklanmam gereken konu farklıydı. Arda'nın yumruk olan eline korkuyla bakarken bir anda Ulaş'da yumruk olan elini kaldırdı ve ikisi yumruklarını birbirine çarparak kahkaha attılar.
"pekala." dedim kendi kendime. "sanırım ben deliriyorum."
Açelya yanıma gelerek Çisem'i işaret etti "onun ne işi var burada." birde sarışınımız var tabi... Bu durumda bile aptal Çisem'i kafaya takabilecek kadar zeki.
O aptal Çisem senin isimsiz olduğunu biliyor.
Neden benim iç sesim sürekli beni iğneleyip duruyor!!! Onu tamir ettirmeliyim.
Önce arkama dönerek bir terslik olup olmadığına baktım, tüm yetişkinler aynı şekilde devam ederken Devrim Bey'le göz göze geldik. Bana gülümsedi. Ve birde hortlak dedemiz.
Tepkisizce Açelya'ya döndüm "ne haltlar dönüyor sarışın?" derken bu kez birbirine omuz atan Kefen ve Ulaş'ı süzüyordum. Neden arkadaş gibi davranıyorlar?
"uzun hikaye" diyerek yanımdan ayrıldı ve Ulaş'ın karşısına geçti. "Ulaş! Tanrım, yoksa hala manyak kuzenim gibi hız konusunda ısrarcı mısın tatlım?"
Tatlım? Tatlım mı? Biri beni 47 yerimden bıçaklasın. sarışın'ı da kaybettik...
Ulaş dudaklarını büzdü "malesef güzelim. Hız benim hayatım"
'Hız benim hayatım. bunlar Arda'nın sözleriydi. Özenti pislik ıyyy.' dememek için kendimi frenledim. Yani durdurdum.
Bunun yerine daha yetişkince bir soru bularak ona yönelttim "arabaya böcek mi yerleştirdin?" derken kollarımı kavuşturdum. Ne demek istediğimi bilmiyordu. Ağzını açarak soracakken Beste bir anda cırlayarak korkuyla yerlere baktı "böcek mi? Ayyy nerede!"
"Tanrım!" diye kendi kendime söylendim." Eskiden bu kız daha zekiydi."
"sanırım mükemmel cazibeme oda kapıldı" dedi Kefen saçlarını düzeltip bir yandan bana göz kırparak.
Gözlerimi devirmekle yetinerek ona cevap vermedim.
Bu kez Çisem yanıma geldi "hey, senin şu aptal kandırıkçı eski sevgilin ve yeni harika sevgilinin sorunu ne? Düşman değil miydi bunlar." Ulaş ve Arda'dan söz ediyordu.
Ona döndüm "senin sorunun ne? Benzetmeler hakkında çok düşündün mü?"
Tekrar önüme dönerek Ulaş ve Arda'ya baktım. Gülerek bir şeyler konuşuyorlardı. Açelya, Kefen, Barış ve Beste sürtüğüde onları dinliyordu. "sanırım dışlandık" dedi Çisem.
Onu duymamazlıktan gelerek ne konuştuklarını anlamaya çalıştım. Ama "kızlar buraya gelin" diye bağıran Yeşim Teyze tüm dikkatimi dağıttı.
Ona dönerek gülümsedim "geliyoruz." ve hızlıca konuşan Ulaş'la Arda'nın yanında durdum. "siz ikiniz ne yapıyorsunuz?"
"ne yapmışız bebeğim?" dedi Ulaş sırıtmaya devam ederek.
Kaşlarımı çattım "gevşekliği kes!"
Arda'da gülerken omzuma vurdu "aferim kızım, işte böyle o piçe gününü gòster." benimle dalga mı geçiyorlar?
Kefen'de Arda'nın omzuna vurdu "Ulaş hemen karşında"
Arda yalandan yüzünü korkmuş gibi gerdi ve iki elinide havaya kaldırdı "olamaz! Çok korktum"
"Ha-ha" dedi Ulaş.
Arda eski haline dönerken gözlerim ikisinin üzerindeydi. Barış'da yanımıza sokuldu "nasıl gidiyor bakalım"
Gözlerimi devirdim.
Sanırım olaya el atmanın vakti gelmişti "tanıştırayım" diye başladım, Ulaş'ı işaret ederek "Ulaş Seymen-"
"ultra ölümcül düşmanınız" dedi Çisem sözlerimi tamamlayarak.
"ona katılmaktan nefret ediyorum ama sanırım hayatı boyunca söylediği tek doğru söz bu." dedim kaşlarımı kaldırarak
"hey, seni savunuyorum sürtük" dedi Çisem. 'sürtük lafına takılmamaya çalışarak ona dil çıkardım.
Beste'de yanımızda ki yerini aldı, bakalım ne yumurtlayacak. "Hiçbir şeyi bilmiyorsun sen. Birde Kraliçeyim diye geçinirsin, bir işe yarayıp ögrensene"
Gözlerimi kıstım "bana bak, sanırım sen kaşınmaya başladın"
"ne diye kaşınacakmışım? Bitli miyim ben" dedi Beste yüzünü buruşturarak.
Ofladım. Açelya avcunu alnına vurdu "geri zekalı. Yemin ediyorum geri zekalı"
"kızıım senin kafan güzel galiba." diye cırladı Çisem.
Kulağımı tutarak ona döndüm "cırlamasana"
"onu eziyorum ve yine seni savunuyorum, sussana"
"bunun burada ne işi var hala anlatmadın" dedi Açelya araya girerek
Çisem bu kez Sarışın'a dönerek cırladı "bana 'bu' diyemezsin."
"buyurun cenaze marşınaa" dedi Kefen sırıtarak.
Barış yüzünü buruşturdu "o düğün değil miydi?"
Kefen ona dönerek ciddi haline büründü "sence buyurun düğüne uygun oluyor mu ?"
"o cenaze töreni aptallar" dedi Açelya ikisinede
"hayır alış-veriş" diye haykırdı Çisem.
"ah, cidden ne günah işledim de buraya düştüm?" diye söylendim.
Ulaş ciddileşerek kollarını kavuşturdu "seni kalbimi kırmaman konusunda uyarmıştım"
"peki kafanı kırabilir miyim? Sonuçları umurumda değil" bundan kötü bir durum olabileceğini sanmıyordum.
"vay canına gerçekten kendini geliştirmişsin"
Arda'ya kısa bir bakış attım, artık susabilir mi?
"kızlar" diye bağırdı tekrar Yeşim Teyze.
"geliyoruz" dedi Açelya.
Yüzümü korkutucu bir hale bürüyerek gözlerimi kıstım "ötün artık"
"cik-cik-cik" hadi amaaa...
Kefen'e dönerek gözlerimi pörtlettim "cidden mi!?"
Şirince gülümsedi "sadece, ııı...Kurtarsanıza beni" diye çemkirdi.
Beste araya girdi "düşündüm de her şeyi bilmek zorunda değilsin Ecrin"
Taklidini yaptım "düşündüm de her konuşmaya o biçimsiz içi b*k dolu burnunu sokmak zorunda değilsin Beste"
"ıyyy"
"öğk"
"ıığ"
İğrenme seslerini boşvererek sırıttım."anlatın artık"
"Olan bir şey yok, Ulaş hala piçin teki ve ben hala ondan nefret ediyorum". dedi Arda.
"tabi bunlar karşılıklı duygular" dedi Ulaş'da ona destek çıkarak.
"çocuklar" dedi Barış. "Devrim Bey üç yönünde"
Kefen benden önce davranarak sordu "üç yönü?"
"arkamız oluyor aptal" dedi Barış.
Bir anda tüm grubun yüzü değişti.
"ne diyorduk?" dedi Arda.
"bana Ulaş'a olan nefretini anlatıyordun" dedim monoton şekilde.
"sevgimi" diye haykırdı Arda. "Sevgimi demek istedin öyle degil mi aşkım"
Yüzümü buruşturdum. Lanet olsun. Onun bir dengesiz olduğundan bahsetmiş miydim?
"harika sevgilin sana dayanamayarak kafayı sıyırmış kızım" dedi Çisem omzuma usul usul vurarak.
Ofladım ama ben bir şey diyemeden "nasılsınız çocuklar?" diyerek Devrim Bey yanımıza geldi. Hala şu ucunda yılan olan asası elindeydi. Yani hala gizemli mafya tavırlarındaydı. , neyseki üzerinde takım elbise yerine pahalı polo marka olduğunu düsündüğüm rahat kıyafetler vardı.
"İşte hortlak dedecikte aramıza katıldı" dedi Kefen neşeyle.
Arda ona dik dik baktı "kes şunu"
Dedesiyle arasını düzeltmesine sevinsem de bu adamın Arda'yı şirkete sürükleyip durması sinir bozucuydu.
"siz erkekleri yalnız bırakalım"
Açelya'nın talimatıyla yönümüzü annemlere döndük. Biraz olsun bu aptal sohbetten kurtulduğum için sevinmiştim. Dengesiz dengesiz hareket edip duruyorlardı.
Annemlerin yanına geldiğimizde hepside ayağa kalktı tek tek hepsinide öptüm. "birde aynı okuldasınız. Ne çok konuştunuz"
"ecrin bir susmadı" dedi Beste Yeşim Teyzenin esprisini ciddiye alıp cırlayarak.
Ona dönmüş çemkirecekken tanımadığım kadınlardan genç olan gülümseyerek konuştu "demek Ecrin sensin,"
Başımı salladım. Annem oturduğu koltuktan kalkarak gururla omzuma dokundu "işte kızım"
Kadın annemi pek umursamadan bana elini uzattı "ben Manolya, Ulaş'ın annesiyim"
Ulaş lafını duyar duymaz yüzüm istemsizce asılırken annemin belime çimdik atmasıyla hızla toparlandım ve kadının elini sıktım "beni zaten tanıyorsunuz"
Ellerimizi sıkarken gözlerim istemsiz olarak Ulaş'a kaydı. Mangalı izliyordu. Anlamıyorum erkekler kızaran eti izlemekten neden zevk alır?
Ve bir anda sanki ona baktıgımı anlayarak başını kaldırarak gözlerimizi buluşturdu. Telaşla tekrar Manolya Hanım'a döndüm.
"tekrar memnun oldum efendim"
Kadın bir anda kahkaha atarak ellerimizi ayırdı "ah, güzelim lütfen bana Manolya de. Sadece 36 yasındayım"
Ona inanamayarak baktım "dalga mı geçiyorsunuz?"
Annem bir anda kaşlarını çatarken devam ettim "26 olduğunuza bahse varım"
Manolya tekrar kahkaha atarken annem keyifle gülümsedi. Yönümü diğer tanımadığım daha yaşlı duran kadına çevirdim "Ve bende Tüzün. Barış'ın annesiyim"
Onunlada el sıkışarak oturduk. Açelya yanıma otururken diğer yanımada Çisem oturdu. Beste ise Yeşim Teyze'nin yanına oturarak beni delirtti.
Arda'nın Barış'ın ailesi hakkında anlattıklarını düşünerek karar vermeye çalıştım. Bu gerçek annesi miydi, üvey annesi mi. Derken gözlerim bu kez Barış'ın üzerindeydi. Acaba ne kadar zorlanıyordur.
Sohbet modaya dönerken Manolya Açelya ve bana gülümsedi "defile nasıl gidiyor kızlar"
Bu sorunun cevabını Açelya'ya bırakarak tekrar mangalın tarafına baktım. Arda, Barış, Kefen ve Ulaş kafa kafaya vermiş bir şeyler tartışıyordu. Devrim Bey ise merak ve keyifle onları izliyordu. Sayıdan anladığım kadarıyla burada iki kadın eksikti, Devrim Bey'in karısı ve Kefen'in annesi Duru Teyze...
Peki durum Kefen için ne kadar zordu? Annesizlik... Tanrım. Kendimi İstemsizce annemi izlerken buldum. Aramız çoğu zaman iyi olsa da işlerle meşgul olması bunu bozuyordu, bu yüzden ona kızgındım. Sanırım benimde hayatım aile konusunda pek parlak değildi. Hiçbirimizin hayatı...
"Tatlım?" dedi annem gülümseyerek.
Kaşlarımı kaldırdım.
"Tüzün sana bir şey sordu"
Yüzümü endişeli bir hale bürüdüm. "ah, üzgünüm dalmışım. " aslında sorun umurumda bile değil'in kibar versiyonu.
"önemli değil canım kızımızın aklı Arda'da sanırım" dedi Manolya Tüzün'den önce davranarak.
Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tutarken gülümseyerek başımı eğdim. İşte böyle, hanım hanımcık ol.
"Arda ile ciddi düşünüyor musunuz?"
Bu Manolya'nın amacı ne? Yeter artık canım aaa.
"henüz bunu biz bile sormadık Manolya" dedi Yeşim Teyze uyarıyla.
Ayağa kalktım " lavaboya gideceğim"
"tamam şaka yaptım kaçma Ecrin"
Manolya'ya tekrar zoraki şekilde gülümseyerek bahçeden çıkarak büyük salona ilerledim. Olaylar tek tek gelemez miydi sanki? Hangi biriyla uğraşacağımı şaşırmıştım.
Koltuklardan birine oturarak gözlerimi kapadım ve başımı arkaya attım. Rahatlamsya ihtiyacım vardı.
"bir şey ister misiniz efendim?"
Sesle birlikte gözlerimi açarak hizmetçi kadına baktım "su alabilirim"
Gülümseyerek uzaklaştı.
Tekrar gözlerimi kaparken bu kez bacaklarımı da masaya uzattım .
yanımdaki hareketlenmeyle bu kez gözlerimi açma zahmetine girmeyerek elimi uzattım. Ağırlığı hissedemeyince elimi boşluğa salladım "suyum?"
İki dakika sonra istediğim şey oldu. Gözlerimi açarak suyu büyük bir açlıkla içmeye başladım, midem bomboştu ve bu suyu içmem hiç iyi olmamıştı.
Bardağı bir süre elimde tutarak rahatlamaya çalıştım, ve artık bahçeye dönmemin vakti gelmişti.
Ayağa kalkarak bardağı uzatmıştım ki karşımda dikilen yakışıklıyla gözlerim şaşkınlıkla açıldı. "Sen de kimsin?"
"hizmetçin değilim o konuda bir anlaşalım" dedi takım elbiseli yakışıklı esmer.
Ve görüş alanıma elinde kristal bardakla girn hizmetçi kız girdi "suyunuz-"
"nereden getirdin? Afrikadan mı?"
Kadın utançla geri çekilirken tekrar takım elbiseliye döndüm. Benden büyük olduğu belliydi. "kimsin?"
"üzerimde takım elbise oldugu için kibalık yapmanıza gerek yok küçük hanım. Bende onun gibiyim" dedi şaşkın hizmetçi kadını işaret ederek.
"yani?" dedim bıkkınca. Kelime oyunları daima beni sıkar.
"şöför. Evin yeni şöförüyüm. " Bir şöfòr için gerçekten fazla yakışıklıydı.
Başımı salladım "işinize dönün" ve bahçeye yöneldim.
***
Herkes masaya oturmuş yemeye başlamıştı bile. Bu canımı sıksa da belli etmeden Annemin yanına oturdum. İş hakkında dönen sohbete masanın baş köşesinde oturan Devrim Bey ve onun çarprazında oturan Arda dahil olmuyordu.
Arda beni fark edince gülümsedi ve yanında ki boş yeri işaret etti " yanıma gelsene hayatım"
Anneme tereddütle baktım. Nedense Kefen'in durumu annem konusunda daha hassas olmamı saglamıştı. Onayı alınca direkt Arda'nın yanına yöneldim. Karşımda Yeşim Teyze oturuyordu. Yani Devrim Bey'in diger tarafında Kemal Bey vardı. herkes karı kocalı yan yana oturmuştu. Ve bende Arda'nın yanındaydım. İşte bu!
Bana doğru eğildi "Çisem ve Açelya bir yerlere kayboldu"
Sözleriyle masayı kontrol ettim, haklıydı. Cebimde duran telefonumu kontol ettim.
'Kefen'in annesi nerede?
Çisem. '
Meraklı sürtük 'Asıl sen neredesin?'
Bir süre bekledim ama cevap gelmedi. Merakım giderek artarken "onları bulacağım" diyerek kalkacakken Arda elimi tutarak beni tekrar oturttu.
"şimdi zamanı değil"
Sessizce sordum "sen dengesiz misin bu arada? Ulaş'la neler oluyor?"
Bana doğru biraz daha eğildi "Dedem bizi hala arkadaş sanıyor. Daha doğrusu tüm aile." harika, bir yalan daha.. Dedesine deger verdigini elbette biliyordum, ama Ulaş'la bile arası iyiymiş gibi davranacaksa sorun var demektir.
Peki içimdeki ses neden başka bir şeylerin daha oldugunu söyleyip duruyor?
"dostluğun yalan," dedim porselen tabağımdaki etimi keserek "sevgilin yalan" dedim ağzıma atarak. "fark ettin mi hayatın yalanlar üzerine kurulu" dedikten sonra meyve suyumdan bir yudum alarak masayı kontrol ettim. Neyse ki kimse bizimle ilgilenmiyordu. Ulaş Hariç.
Arda gülümseyerek kulağıma eğildi. Nefesini kulağımda hissederken elini bacağıma indirerek yavaşça gezdirdi, lanet olsun! "işte tam şuan hissettiğim açlık duygusu gerçek bebeğim." Sözleri beni tahrik ederken geri çekildi, ukala bir şekilde gülümsüyordu. Onu istiyorum.
Yutkunarak tekrar etimden bir lokma aldım.
"herkese selam"
Sesle birlikte Arda'nın elini hızla ittim ve başımı kaldırarak sesin geldiği yöne yani az önce konuştuğum şöföre döndüm. Onun ne işi vardı burada?
"senin ne işin var burada?" dedim kaşlarımı çatarak.
Çocuk; genç adam her neyse bana gülümsedi, ama cevap vermedi. Bu sırada tüm masanın ilgisi bana yönelmişti.
"bu ne biçim laf Ecrin'cim," dedi Yeşim Teyze gülümseyerek.
Barış ayaga kalkarak çocuğa doğru yürüdü "Hoş geldin abi. Kardeşimin kusuruna bakma"
Abi? Abi mi? Lanet olsun ne diye her gelip geçen beni kandırıyor?
"hey" dedi Arda tekrar bana doğru eğilerek.
"bana şöför olduğunu söyledi"diye savunma yaptım.
Arda kahkaha atarak ayağa kalktı "Cenk abi" dedi ve masanın etrafında dolanarak şöföre 'Cenk Abisine' sarıldı.
Beste anlatıyor.
Cenk'in gelişiyle herkesin ilgisi dağılırken kimseye belli etmeden ayağa kalkarak sessizce ilerledim. Eve girdiğimde hizmetçi kızlardan birini durdurarak Açelya ve Çisem'in nerede olduklarını sordum, Açelya'nın odasında olduklarını öğrenir ögrenmez direkt yukarıya yöneldim. Ecrin de gelmeden Çisem'le konuşarak planımı devreye sokmalıyım.
Odanın kapısına geldiğimde içeriden Açelya'nın sesleri geliyordu "bunu biliyordum, ona aşık olduğunu biliyordum" diye haykırdı. Çisem kime aşıktı?
"Bana bak Çisem eğer şimdi defolup gitmezsen herkes öğrenir. Anladın mı? Herkes!" diyerek devam etti.
Çisem'in cevap vermesini bekledim. Ama ses yoktu. Ayak seslerini işitir işitmez merdivenlere koşuşturdum.
Hızlı hızlı inerek duvara yaslanıp gelecek kişiyi beklemeye başladım. Şanslıydım ki Çisem iniyordu, ağlayarak! Onu ilk defa böyle görmenin gafletiyle öylece kalakaldım. Neyse ki bu kısa sürdü ve karşısında durdum.
Yüzünü kaldırarak bana kötü kötü baktı ve tek eliyle beni ittirerek kendisine yol açtı.
"hey" dedim arkasından yürürken.
Dış kapıya ulaştığında kapıyı açarak bana döndü "çekil git sürtük"
Sürtük mü? Bu o**** benimle böyle konuşmayı nasıl becerebiliyor?
Pes etmeden devam ettim ve arabasının önüne gelince kolundan tutarak onu durdurdum. Kolunu kurtararak cüzzamlıymışı gibi benden kaçtı.
"sakin ol" dedim cebimden bir peçete çıkarıp ona uzatırken.
Peçeteyi almadan elimi ittirdi "ne istiyorsun"
Derin bir nefes aldım. "seninde istediğini. Ecrin ve Açelya'dan kurtulmayı" dedim direkt konuya girerek.
Gözlerini silerek bana gülümsedi "ne o? Lara gidince yalnız mı kaldın? Yeni yoldaş mı arıyorsun?"
Bir nevi öyleydi. "ikimizinde birbirine ihtiyacı var. Ecrin olmadan nasıldı hatırlasana, o geri dönmeden önce. Tekrar böyle olsun istemez misin?"
Çisem bana şüpheyle baktı "melek şeytana mı dönüşüyor?"
Onu ikna edebileceğimi biliyordum. Çok az kalmıştı "Ecrin ve Açelya'ya karşı melek olmak imkansız"
Gözlerini kıstı "benden ne istiyorsun?"
Hiç düşünmeden konuştum "elindeki kozu."
Kaşlarını kaldırdı "ne saçmalıyorsun?"
İnkar etmesi çok saçmaydı. Onlarî konuşurken görmüştüm Çisem'in elinde bir şeyler vardı "buraya gelmeni sağlayan, Ecrin'in seni davet etmesini saglayan büyük sır ne?"
Derin bir nefes alarak arabasının kapısını açmak için atak yaptı "hala anlamıyorum Beste. Elimde bir b*k yok"
Yalancı.
"Arda'yı istiyorum. Sonuna kadar, onun için savaşırım. Ya sen? Savaşmaya değer bir şeylerin yok mu?"
Bana dönerek gözlerini kıstı, işte her şeyi dökme vakti Çisem hanım.
**
Yemek devam ederken Cenk sürekli benimle dalga geçerek masadaki herkese onu şöför sanmamı anlatıp duruyordu. Bense küçük çocuklar gibi ona laf sokma çabası içindeydim.
Tekrar ağzımı açmış bir şey diyecekken cam kapının arkasında duran Açelya'nın el kol hareketleriyle ağzımı kapatarak kaşlarımı çattım. Elini kaldırarak 'gel' işareti yaptı. sanırım Çisem ona da isimsiz'i bildiğini söyledi. Ayağa kalkarak izin isteyerek lavaboya gideceğimi söyledim.
Herkese gülümseyerek eve girdim, tabi ki Açelya'nın meymenetsiz suratını görür görmez gülüşüm soldu.
"ne diye maymun gibi hareket edip duruyorsun Sarışın?"
Bana laf atmak yerine ciddi yüz ifadesini korurken devam ettim "Çisem anlattı değil mi?"
Bana şaşkınca baktı "hayır kendim ögrendim.Sana kendisi mi söyledi?"
"evet" dedim bıkkın tavrımla. "nasıl oldu bilmiyorum. Sanırım konuşurken duydu"
Kaşlarını çattı "neyi duydu"
Bende kaşlarımı çattım "aynı şeyden bahsetmiyor muyduk?" dedim şaşkınca.
"sen neyden bahsediyorsun?" dedi gözlerini kısarak.
Kollarımı kavuşturarak derin bir nefes aldım. Pekala hakaretleri için kendimi hazırlasam iyi olacaktı, anlasılan Çisem benim isimsiz olduğumu bildigini açelya'ya henü anlatmamıştı.
"Çisem isimsiz olduğumu biliyor"
"ne!" diye haykırdı.
Dudaklarımı büzdüm "malesef. Ama üzülme seninle ortak olduğumuzu bilmiyor. Sadece beni tehtit edebilir. Ha tabi eGer böyle bağırmaya devam edersen Çisem degil herkes ögrenecek"
Gözlerini kısarak bana öfkeyle baktı "nasıl böyle bir hata yapabildin?"
Cevap vermedim.
"ondan kurtulmalıyız" diye devam etti.
"asıl ben sizden kurtulacağım sürtükler." sesin geldiği yöne döndük. Çisem öfkeyle bize bakıyordu. "demek sende isimsizsin ha Açelya? Bunu ögrendiğim iyi oldu"
İşte bu çok kötü olmuştu.
Gülümseyerek öfkesini gizledi ve bizi karşısına alarak kollarını kavuşturdu "neyse. Uzatmayacağım, sesimi kesmem için istediğim şeyi zaten biliyorsun Açelya. Bana istediğimi ver ya da herkese rezil ol. Prim yapmak için İsimsizi kullandığını herkes ögrsnsin. bu durumda en çokta zavallı Barış'a acırım"
Ne istiyordu? Merakla onlara baktım. Çisemin meydan okuyan gözleri, Açelya'nın öfkeli gözlerini alt ediyordu.
"Benimde elimde bir şey var unutma"
Çisem'in kahkahası tüm salonu doldurdu "Kefen'i öğrenmeleri beni rezil eder haklısın, ama hesap vermem gereken birileri yok unutma."
"ne Kefen'i neler oluyor? Ne istiyorsun Çisem?" dedim sinirle.
Dokuz numaralı 'ben sürtügüm' bakışını atarak kollarını çözdü "Açelya sana anlatsın. Bir an önce planınızı kurun, kusursuzlara girmek için sabırsızlanıyorum" diyerek kalçasını kıvırta kıvırta uzaklaştı.
Arkasından bir süre bakarak Açelya'ya döndüm. "ondan kurtulmalıyız" diye tekrarladı.
"ne istiyor?" dedim sabırsızca.
"aşık olduğu adamı" dedi Sarışın bilmiş bilmiş.
Kaşlarımı çatarak kollarımı kavuşturdum. Çisem bir zamanlar Arda'ya aşıktı değil mi? Lanet olsun.
"Arda mı?"
Başını olumsuz anlamda iki yana salladı "Çisem Kefen'e aşık" sözleri kafamda yankılandı. Çisem? Kefen? Hadi ama.