Merhabalarr öncelikle hepinize mutlu yıllarr! Şimdi hemen kısa bir duyuru yapmak istiyorum, sınav haftam olduğu için bölüm kısa. Normalde bu kadar bile yazamazdım ama siz sürekli mesaj atıp yeni bölümün gelmesi için yorumlar atınca dayanamadım. Lütfen böyle devam edin, yeni sezonla ilgili görüşleriniz benim için önemli kısacık bile olsa bir yorum hiç fena olmaz.
Yazım hataları için çok üzgünüm düzenlemeye fırsatım şimdilik yok.. Iyi okumalarr :* :*
Onu gördüğümde ne yapacağımı gerçekten hiç düşünmemiştim. Belki yüzüne tükürürüm, belki hayâlarına bir tekme atar kaçarım veya "Merhaba Arda, seni görmek ne güzel. Demek geri döndün." diyerek tüm sürtüklüğümü ortaya koyarak ona gülümserim...
Elbette seçeneklerim bunlarla sınırlı değildi, oysa şuan bunların hiçbirini yapmıyordum. İçlerinden en olası olan önce yüzüne tükürüp sonra kasıklarına tekme atarak o karşımda kıvranırken "merhaba orospu çocuğu seni burada görmek ne güzel, demek döndün." bile demiyordum. Tek yaptığım arkama tek bir bakış bile atmadan koşmaktı. Yalnızca koşuyordum, koştum. İlk gördüğüm taksiye atlayarak gazlamasını söyledim ve o yöne yine hiç bakmadım.
Neydi bu yaptığım? Onu görmekten korkuyor muydum? Korkuyor muydum? Korkuyordum. Kalbimin tekrar eskisi gibi atmasından korkuyordum. Çünkü onunla olan anlarımı düşündüğümde bile hızlanan bu hain tekrar gördüğümde, o sözde anlara bir yenisi eklendiğinde durabilirdi. Ne kadar zaman olmuştu? Sorduğuma bakmayın elbette cevabı biliyorum, tam 128 gün...
Tanrım... Onca zaman nasıl katlanmıştım? Bunu atlatmıştım ben! Onu unutmuştum! Bu ağlama hissi de nereden çıktı şimdi! Belli belirsiz yanaklarıma doğru süzülen yaşı elimin tersiyle silerek adama adresi söyledim ve arkama yaslandım. Başka şeylere ihtiyacım vardı, başka şeylere odaklanmalıydım. Burnumu çekerek elimde duran telefonumun kilidini açmamla kurtarıcım imdadıma yetişti.
Hızlıca telefonu açarak kulağıma götürdüm.
"Naber güzelim?"
Keyifli sesi kulaklarıma dolduğunda dudaklarım kıvrılmaya başlamıştı. "Bok gibiyim."
"Vay canına! Beni özlediğinin farkındayım ama ayrılalı yalnızca bir hafta oldu biliyorsun değil mi?"
Sözlerini umursamadan gülümsemeye devam ettim. "Egon acınası bir hale bürünmeye başladı."
Tekrar kahkaha atmasının üzerine bu kez sanki görebilecekmiş gibi gözlerimi devirdim. "Aslında bakarsan, seni çok özledim Ecrin."
Tamamıyla içten gelen sesi tekrar dudaklarımı kıvırırken gözlerimi yumdum. Bende aynısını ona söyleyebilirdim ama aynı hislerle söyleyemezdim işte. Konuyu değiştirecek zekice bir şeyler aradım. "Anlatsana babanla tatil nasıl gidiyor Sayın Seymen? Babanın yeni sevgilisini nasıl buldun?"
"Diğerlerine oranla daha az o*ospu."
"Öyle mi? Sevindim."
Bir süre sessiz kalınca gözlerimi yola çevirdim, lanet olası yol ne zaman bitecekti?
"Sevinmedin." diye söylendi. "Neyin var senin? Neredesin?"
Derin bir nefes aldım. "Bir şeyim yok Ulaş, yoldayım. Kızlarla buluşmaya gidiyorum."
Zaten olaylardan sonra babasını ve beni toparlamak için kendini paralıyordu. Bir de Arda'nın döndüğünü öğrenirse tatili yarıda bırakarak geri dönmesi riskini göze alamazdım.
"Eğer İsimsizin haberini hemen senle konuşmadan önce okumamış olsaydım buna gerçekten inanabilirdim. Sahi bu salak 'ben iyiyim' tavrını daha ne kadar sürdürmeyi düşünüyorsun hayatım?"