Gözlerimi açmamakta kararlı olsam da güneş ışığı beni fazlasıyla zorluyordu. Örtüyü başıma kadar çekerek Açelya'yla yapacağım klasik konuşma için hazırlandım. "Odamdan defol Açelya."
"Sana da günaydın hayatım." bu demek oluyor ki oda bu konuşma için fazlasıyla hazır ve kararlıydı.
Derin bir nefes aldım. "Lütfen beni rahat bırak."
"Bugün Cuma, yarın istediğin kadar uyursun. Şimdi okulda olmamız gerekiyor."
Pes ederek örtüyü üzerimden attığım gibi doğruldum. "Hayatım bu kadar b*ka sarmış durumdayken dersler inan gram umurumda değil."
Gülümseyerek kollarını kavuşturdu. "Okulun anlamı ne zamandan beri dersler oldu senin için?"
Devrik cümlelerinden nefret ediyordum, özellikle sabah sabah beynim çalışmıyorken kurduğunda anlamak için epey çaba sarf etmem gerekiyordu. Git biraz dil dersi al falan demek yerine bende gülümsedim. "Diğer problemlerden bahsetmek istememe rağmen ne diye suratıma çarpıp duruyorsun?"
Bu kez yüzünü astı. "Dün gece sevdiğini sandığın yeni favorin olan Mert adlı şahsiyet, eskiden can ciğer şimdi ise kanlı bıçaklı olduğun sürtük kuzenin Aleyna ile yattı. Seni bırakıp gittikten sonra geri dönen ve hayatını mahvetmekle güllük gülistanlık etmek arasında olan Arda adlı şahsımız ise onları basmanda yardımcı oldu. Dahası olaylar kamuya açık alanda gerçekleşti. Herkese rezil olmuş gibi görünüyorsun."
Ellerimi kaldırarak alkışladım. "Bravo, gerçekten harika teselli veriyorsun."
Gülümsedi. "Rica ederim hayatım. Şimdi lütfen kendine gelde ne yapacağımızı bir konuşalım."
Kapının sesiyle Açelya'ya cevap vermek yerine tüm gücümle bağırdım. "Sizi odamda istemiyorum Arda'nın iş birlikçi düzenbaz aile üyeleri!" Barış ve Kefen'in sözlerime aldırmadan gireceğini düşünsem de kapı tahmin ettiğimin aksine açılmadı.
"Benim, girebilir miyim?"
Çisem? Ah, onun burada ne işi vardı? Dahası şimdi 'içeri gel' falan mı demeliydim? Onun odama girmesini hiç hiç hiç istemiyordum!
"Hayır."
"Evet, içeri gel." dedi Açelya hemen ardımdan.
Ayağa fırlayıverdim. "Delirdin mi sen? Oda düşman safında."
"Evet, tüm dünya sana düşman zaten. Bu kız ne kadarda hayalperest." Çisem odaya girmiş ve vakit kaybetmeden laf sokmaya başlamıştı bile.
Kollarımı kavuturarak küçük çocuklar gibi ona dil çıkardıktan sonra Açelya'ya dödüm. "Ne halt ediyorsun?"
"Gerçek bir düşman, yalancı bir dosttan iyidir." dedi bilmiş bilmiş.
İyi de benim dostum yoktu ki. "İyi de benim dostum yok ki..."
Bu kez o beni alkışladı. "Bir saniye izin versende şurada özlü sözlerimi söyleyerek rahatlasam ne olur?"
Gözlerimi devirerek yatağıma çöktüm. "Pekala, şimdi beni yalnız bırakın. Sadece düşünmeye ihtiyacım var. Sonra her şeyin üstesinden geleceğim."
Çisem başını iki yana salladı. "Bu kez değil."
Yüzümü buruşturdum. "O ne demek o?"
"Hiçbir yere gitmiyorum demek." dedi ve yatağın karşısında duran koltuğa oturdu.
Karşılık olarak komidinin üzerinde duran telefona uzandım. "O zaman kapıda ki korumalar izbandut gibi dikilmekten başka bir işe yarıyor muymuş bir test edelim."