İnsan ne tuhaf bir varlık değil mi? Bazıları yalan söyler , bazıları insan ölüdürür ve bazıları ise kaçar. Tıpkı benim yaptığım gibi. Kaçmak. Ancak benim kaçtığım kişi değil. Geçmişim. Geçmişimin parçası olan annem, öldü. Babam ise yaptığı pislikten dolayı polisten kaçıyor.
Ahmet Kartal ise. Geçmişimin en önemli parçası olan adam. Hayatımda babamdan sonra nefret ettiğim , hayatımı, bedenimi , ruhumu kirleten adamdan kaçıyordum. Yanımda ise adını bile bilmediğim biri vardı.
4 sene önce
"Baba!" Diye bağırdım uzun boylu , kirli sakallı olan adama. Yeşil gözleri benim ela gözlerimi bulduğunda derin bir nefes alarak devam ettim cümleme.
"Senden nefret ediyorum. O adamdan da senden de nefret ediyorum. Hayatıma bak. Hiçbir şeye sahip olmasamda olurdu. Sizin sevginize ihtiyacım varken senin bana dün gece yaptığın şey..."gözümü bulanıklaştıran damlarak sinirden kızaran yanaklarıma indiğini hissettim. "...iğrençti. Sen babasın. Sen..." tekli koltukta umursamayan gözlerle bana bakan annemi gösterdim.
"Sizden iğreniyorum. Sizden hayatım boyunca da iğreneceğim. " dedim. Hızla salondan ayrılarak, hala pembe olan odama girdim.
Ben...Ben sadece sevgiye muhtaç küçük bir kızdım. Madem sevgi göstermeyecekler neden yaptılar ki. O adama vermek için mi. Pembe , tahta olan odamın kapısını kapatarak kilitledim. Kapıya sırtımı vererek yere oturdum. Dizlerimi bedenime yaklaştırdım. Kollarımı dirseğimin üzerine koyarak ağlamaya devam ettim. Hergünüm aynı geçerdi. Okulda eğlenir , güler hatta hayatıma rağmen kahkaha atardım. Ödevlerimi yapar sonrada ağlardım.
Ben sevgi istiyordum. Ben para , mal , mülk istemiyordum. Elimde vardıda neye yarıyordu. Ben , arkadaşlarının annelerine bakıp iç geçiren kızlardandım. Anneleri kızların hep başını okşardı. Bende kendimi kandırırdım. Annem benimde saçımı okşar sadece saçım pis olduğumdan yapmaz diye düşünürdüm.
Hergün okuldan sonra saçlarımı yıkar , kurutur annemin yanına giderdim ama hiçbir şey yapmazdı. O mavi gözleri ile bana tiksintiyle bakar ve yanımdan ayrılırdı. O zamanlar küçüktüm. Saftım. Büyüdüm artık. Herşeyi anlayabilir hale geldim. Ama hiçbir zaman büyümek istemedim. Çünkü büyüdükçe hayatın ne kadar kötü olduğunu anladım.
Böyle kalmak daha iyiydi. Ancak buna engel olamazdım. Tıpkı dün gece olan şeye engel olamadığım gibi.
Yanağımdaki su damlası ile kendime geldim. O gün benim daha da kötüye gitmeye başlamıştı. Elimdeki kağıt , Ahmet Kartal ve bu ev ise kanıtıydı. Elimdeki kağıdı cebime tekrar koydum. Yanağımdaki ıslaklığı elimin tersiyle sildim.
Herşey iyi olmayacaktı ama iyi olması için mücadele edecektim. Hayatım bu zamana kadar kötü gitmiş olabilirdi ama şuandaki hayatım benim elimdeydi.
Rahat koltuğa tekrar oturarak rahatlama çalıştım. Kalp atışlarım düzene girdiğinde içimdeki sıkıntıda azalmaya başladı. Korumam vardı benim. En önemlisi Volkan vardı. Güvenmiyordum. Onlara karşıda tetikte olmalıydım.
Merdivenlerden sesler geldiğinde gözlerimi açarak yerimde dikleştim. Kas yığını yanıma geldiğinde , elindeki mavi renkteki şeylere baktım. Gözlerimi suratına sabitlediğimde duş aldığını fark ettim.
Burnu ve gözleri kırmızıydı. Kısa kollu , Nırvana tişörtü giymişti. Altında gri bol bir şort vardı. Nırvana tişörtünün kolları kesilmişti. Kol kısmında tırtıklanmalardan anlaşılıyordu. Altına baktığımda ne çorap giydiğini ne de terlik giydiğini fark ettim. Öküsürük sesini duyduğumda , gözlerimi ayaklarından çektim. Deniz mavisi gözlerine baktım.
"Pis , pis evimde oturamazsın. Yukarı çık duş al. Sonra bunları giy. "Dedi. Normal sesle söylediğinde tuhaf olmuştum. Evet normal söylediği için tuhaf olmuştum. Anneme alışmıştım çünkü.
Tiksintiyle bakan mavi gözlerini , sinirlendiğinde kasılan çenesini , benden sıkıldığında -ki bu her zaman olan birşey- dudaklarını ısırmasını. Herşeye alışmışken bu bana şefkatli gelmişti.
Kendime gelerek elindeki mavi renkteki şeyleri alarak merdivenlere yöneldim. Fazla çekingendim. Lanet olsun!
"Duş alacağın yer soldaki ikinci kapı! Sakın başka odaya girme!"diye bağırdı benim duymam için. Başka odayla işim olmazdı ki zaten. Ben herşeyi kurcalayan tiplerden değildim. Gerektiğinde kurcalardım. Bu hiç kurcalamam anlamına gelmezdi.
Merdivenlerin sonuna geldiğimde arkamı döndüm istem dışı. Kaybolmuştu. Umursamayarak koridorda ilerlemeye başladım. Gördüğüm kadarıyla beş oda vardı üst katta. Solda üç , sağda iki oda vardı. Umursamayarak soldaki ikinci odaya girdim.
Tahta siyah kapıyı arkadamdan kapattım. Beyza duvarları ve beyza mermerlee ile sadeydi. Fazla sade. Kapının hemen yanında sağında bulunan boy aynasında kendime baktım. Uzun siyah saçlarım karışmış ve elektiriklenmişti. Suratım ise bembeyazdı. Normal büyüklükteki dudaklarım kırmızıydı.
Kırmızı olduğunda ya sinirlenmişimdir yada korkmuşumdur. Ki sinirlenmediğim için. Korktum. Gözlerimi aynadan çekerek beyza mermerlere diktim.Kafamı sağa sola sallayarak bu düşüncemi kafamdan attım. Bunları düşünmemeliydim. Burnuma gelen sızı ile gözlerimi yerden çekerek boy aynasında kendime baktım.
O kadar da güzel bir vücudum yoktu ancak yinde iyi bir fiziğe sahiptim. Bu fiziğe gelebilmek için annemden çok dayak yemiştim. Neden böyle birşey yapılırdı ki? Neden güzel olmak için bu kadar çabalarlardı anlamıyordum. Güzellik bir yere kadardı.
Anneme bunu bir kez açıklamıştım ama annem sadece bilmiş olduğumu söylemişti. Ama bu bilmişlik değildi. Açık görüşlülüktü. Yani bana göre. Gözlerimi vücudumdan ayırarak üstümdeki pantolon ve tişörtten kurtuldum. Boy aynasının yanında bulunan lavoboya yaklaştım. Musluğu çember şeklinde tamamlayan mermere ellerimi dayadım.
Çok güçsüz bir kızdım. Aynı zamanda inatçı , bildiğini okuyan , kibirli ve anneminde dediği gibi kötüydüm. Bu zaman sürecince hep ağladım sızlandım. Neden? Güçsüzüm çünkü. Yalan söyleyemeyen , kırıp döken bir kızım ben.
Herşey benim elimdeydi. Hayatım , herşeyim. Ama sanırım herşeyi ben mahvettim. Anneminde dediği gibi. Benim hatam. Ben olmasaydım. Belki annem ölmezdi. Belki babamla daha güzel günleri olabilirdi. Belki.
Yanağımdaki yaşı , elimle sildim. Kafamı kaldırarak musluğun 10 cm yukarından başlayan kare şeklindeki aynada kendime baktım. Hala herşey benim elimdeydi. Düzelte bilirdim.
Kilodumu çıkartacakken aniden banyonun kapısı açıldı. Kapıya baktığımda kahverengi gözlü. Saçlarını rampa yapmış ve beni inceleyen 18 yaşlarındaki bir çocuk vardı. Elimi kilodumdan çekerek iki elimide ince belime yerleştirdim. Çocuk vücudumu kesmeyi bıraktığında kahverengi gözleri benim gözlerimi buldu.
"Batu sen eve kız mı attın?" Diye seslendi karşımdaki çocuk. İlk önce şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırdım ardından elimi yumruk haline getirdim. Aramızdaki 1 adım kalıcak şekilde yaklaştım. İlk önce şaşırdı , ardından yüzünde gülümse yayıldı. Sağ elimi , yumruğu burnuna geçirdiğimde iki adım sendeledi. Böylece banyodan çıkmış olmuştu. Ani hareketlerle kapıyı kapatarak kapıyı kilitledim.
Bunu en başımda yapmalıydım. Elimi enseme götürerek bu sefer kendime vurmaya başladım. Sırtımda ve tok ses ile irkildim.
"Aç lan kapıyı! Ben sana göstereceğim yumruğu! Onu götüne sokmayan şerefsiz lan! Aç lan!" Diye hem bağırıyor hemde kapıya vuruyordu. Kalbim hızlanmaya başladığında panikledim. Sırtımı kapıdan çekerek hızla pantolonumu ve tişörtümü giyindim. Ne olucaksa olsun diyerek kapının kilidini açtım. Kapıyıda açarak karşımda burnu kanayan çocuğa baktım.
"Sürtük!"diye bağırarak üstüme atladı. "Sen bana el kaldırmak?!" Diye bağırdı. Sırtım , beyaz mermer ile birleştiğinde acıyla inledim. Üstüme yerleşen mavi gözlere baktım. Hayır. Hayır. Tekrar olamaz.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsyan
Teen FictionKimsesiz olmak sadece anne ve babanın ölmesiyle gerçekleşmezdi. Ben hayatım boyunca bunu anladım. Sevgi yok , şefkat yok , huzur yok , anlayış yok. Tam tersine kötülük var , işkence var , zulüm vardı. Peki ya şimdi? Hayatım iyi olabilir miydi? Kend...