Yüsra'nın ağzından
Belki de abim bu işe hiç girmemeliydi. Ben neden buradaydım? Karşımda ağlayan kızı izleme amacım neydi? Desteğe ihtiyacı vardı onun. Birisinin omzuna kafasını koyup içindekileri anlatmalıydı. İhtiyacı vardı.
Yaslandığım yerden dikleştim güç kazanmışcasına. Halbu ki ne gücüm vardı ne halim. Hayat bir tek Ahmet'ın işkence ettiği kızlar için zor değildi. Bizler içinde zordu. Ahmet Kartal aklıma geldiğinde güçlendiğimi belirten omuzlarım çöktü. Sanki yavru kuştum. Anne ve babaya muhtaç yavru bir kuş. Ama yoklardı. Ben ise küçük kanatlarımla yaşananlarla mücadele ediyordum. Ediyorduk.
Çöken omuzlarımı dikleştirdim korkmayan kedi misali. Halbu ki karşımızda , düşmanımız Ahmet köpeği varken sadece korkmayan kedi gibi davranıyoruz.
Sıla'nın yattı yatağın yanına oturdum. Kolumu uzatıp ona sarılmam gerekirdi değil mi? Ama beceremezdim ben. Ben hiçbir şeyi becerecemezdim aslında. Sıla'nın hıçkırıkları azalmaya başladığında yataktan salladığım ayaklarımı yatağın üzerine koyup bağdaş kurdum. Karşımda minik elleriyle yüzünü kapatmaya çalışan küçük şempaze vardı.
Ellerimi , ellerinin üzerine koyduğumda kapattığı elalıklarını , çikolata kahvesi gözlerime dikti. Yavaş yavaş ellerini yüzünden çekmeye başladım ellerimle. Benim ellerime göre daha minikti.
Gözlerini benden ayırmıyordu. Bir umut teselli etmemi bekliyordu. Beceremezdim ki. Şu an ne yapmalıyım? Ne yapacağım hiçbir fikrim yoktu.
Elleri ellerimdeyken desteklercesine sıktım. Odada kimse yoktu. Biz hariç.
Mert dışarı çıktıktan ve Sıla ağlamaya başladıktan sonra kırılma sesleri geldiği için herkes çıkmıştı.
"Bana masal anlatır mısın?"diye sordu kısık sesle. Gözlerim saçlarından elalı gözlerine kaydı. Ben masal bilmezdim ki. Annemin bana anlattığı bir hikaye vardı ancak bu Sıla'ya iyi gelmeyeceğini biliyordum.
"Bilmem ki."dedim bende kısık sesle. Sıla'ın sesi kırık ve ağladığı için kırgın çıkmıştı ama benimki de ondan farksız sayılmazdı.
Ellerindeki ellerimi çekti. Gözümü elalıklarından çektim ellerine bakmak için. Kafasını bacağıma koyduğunda kendimi anne gibi hissettim. Şefkatli bir anne ve bacağımda yatan kızım.
Ellerimi , yumuşak ve kısa saçlarına götürdüm.
"Lütfen."dedi Sıla. Kafasını yana yatırmış ve gözlerini kapatmıştı.
"Pekala."dedim dilimi kurumuş dudaklarımda gezdirdikten sonra. Hikaye ve ya öykü bilmiyordum. Ama bir hayat hikayesi anlatabilirdim.
"Yekta adında on beş yaşında bir kız varmış..."diye giriş yaptım. Devam edeceğim sırada çillerinin kapladığı yakağın şişdiğini fark ettim. Yakından baktığımda sırıttığını fark ettim. Kim bilir aklına ne gelmişti?
"Hatırladığım kadarıyla hikayeler 'Bir varmış bir yokmuş' ile başlardı."dedi elalıklarını , çikolatalı gözlerime dikerken.
"Bu o eski sıradan hikayelerden değil."dedim gururla. "Farkımız , tarzımız."diye devam ettim. Yüzünü buruşturduğunda hatamı anladım.
"Üzgünüm. Okan ile bir saat bile geçirsem mikroplara bana geçiyor." dedim. Elalıklarını gözlerimden çekti ve kapattı.
"Evet, nerede kalmıştım? Ah. Yekta adındaki kız on beş yaşındaymış ve liseye yeni geçmiş. Haliyle okula başlamak içinde heyecanlıymışta."diye başladım. O günleri hatırladığımda acı ile tebessüm ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İsyan
Fiksi RemajaKimsesiz olmak sadece anne ve babanın ölmesiyle gerçekleşmezdi. Ben hayatım boyunca bunu anladım. Sevgi yok , şefkat yok , huzur yok , anlayış yok. Tam tersine kötülük var , işkence var , zulüm vardı. Peki ya şimdi? Hayatım iyi olabilir miydi? Kend...